- 1010 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KİLİSE DUVARIN'DA AKŞAM EZANI
Son yıllarda giderek artan, dine yöneliş dindarlığa eğilim ve muhafazakarlaşma, dikkat çekici bir biçimde artış göstermektedir. Ve bununla beraber toplumumuzda riyakarlık ve suistimalin de, beraberinde net bir biçimde artışı görülüyor.
Toplumdaki dine eğilim ve dini suistimal deki artışın en önemli etkeni, sanırım hükümet olan siyasi partinin muhafazakar bir anlayışa sahip oluşundan kaynaklandığını düşünüyorum. İktidar olan siyasi yapının muhafazakar anlayışlarına ve bu konudaki tutarlı tavırlarını anlıyor ve saygıda duyuyorum.
Toplumun, iktidarın dine eğilimli yapısından etkilenip, dine yönelmesi eğilim göstermesinde tuhaf olan bir şey yok, gayet doğal kaldı ki, bu insanlar zaten Müslüman olan insanlar, yani din filan değiştirmiyorlar. iktidardaki siyasetçileri veya onların yaşam tarzlarını, kendilerine rol model olarak almaları anlaşılır bir şey, ancak bu masum eğilimin çok önemli bir yanı var ki oda kimin.! gerçekten samimi düşüncelerle dini yaşayıp muhafazakar bir yaşam tarzını seçtiğiyle kimin.! İktidara yakın olmak yada İnanan insanların duygularını sömürmek için, tahkiye yapıp dindarmış gibi görünüp gerek parasal, gerekse duygusal açıdan insanları incitmeleri ve dinin ulviyetine zarar vermeleridir ki, bu çok tehlikeli bir durumdur.
Gerçi böyle davranan insanlar dini, tabiriyle ( münafık )insanlardır. Sayıları belki çok değil, bir avuçtur ancak yaptıkları, olumsuzluklar maalesef din düşmanlarının eline koz veriyor ve çok ses getiriyor. Dinin ve dindarların aleyhine propaganda yapılmasına neden oluyor. Elbette o insanları çok şiddetli bir azap görecekleri affedilmeyeceklerini kaçacak hiçbir yerleri de olmayacağı kutsal kitap da (Kuran’ı kerimde) belirtilmiş, Fakat inanan gerçek Müslümanlarında üzerine düşen görevlerde var. O da öncelikle bu münafıkların ve yobazların peşinden gitmemek uyanık olmak aydın olmak dürüst davranmak vesaire.
Bu yazıyı kaleme almamda etkisi olan olay, birkaç gün önce hacca gitmek isteyen saf masum iyi niyetli olduğuna inandığım üç yüz hacı adayının kutsal topraklara götürmek vadiyle kandırılıp, dolandırılmasını anlatan bir haber olmuştu,
haberde hacı adaylarından, kişi başına 2,500 Euro alınmış, buda toplamda 750,000 bin Euro yapar. Bugünkü kur üzerinden hesaplarsak, yaklaşık iki milyon lira, başka bir değişle eski para birimiyle iki trilyon lira para yapar. İyi para, benim anlamadığım bu kötü niyetli insanlar bu paraları, toplarken devletin kurumları ne yapar? Diyanet işleri veya diğer kurumlar bu kadar büyük çapta bir yolsuzluğu nasıl olur da fark etmezler. Anlamakta güçlük çekiyorum.
Bu tür özel seyahat acentelerini hiç mi denetlenmez bu işler bu kadar kolay mı?
Aşağı yukarı her sene bu ve benzeri suistimaller yaşanıyor. Bu ülke dingo’nun ahırımı? elbette böylesine kötü niyetli insanlar her zaman olmuştur ve olacaktır. Önemli olan Müslümanların akılı olması, yetkililerin duyarlı davranması bu münafık insanlara fırsat verilmemesi ve hukukun öngördüğü en ağır cezanın verilmesidir. Hatta bu işte ihmali olan hangi kurum kuruluş kim varsa demokratik ülkelerde olduğu gibi yargıya hesap vermelidir.
Yıllar önce bir dostumdan dinlemiştim. Dostumun memleketi olan Anadolu’da gayri Müslim vatandaşlarında yaşadığı köyünde geçen yaşanmış bir hayat öyküsü,
Köyün camii imamı köylünün pek haz etmediği her hangi bir tahsili de olmayan ancak köylünün dine olan hassasiyetinden dolayı din adamı oluşuna köylünün zoraki saygı duyduğu, aslında çok radikal dini saldırı aracı olarak gören, cahil ve saldırgan yobaz bir insanmış.
Bu yobaz insan köydeki bir avuç gayri Müslim’in, onurunu rencide edercesine köyün aslında kullanılmayan, tarihi ve harabe olmuş kilisesinin kırık dökük birkaç metrelik duvarına çıkıp, akşam ezanın okurmuş. Bu durumu yadırgayan bazı köylüler, neden ezanı köyün mescidinde değil de mescide çok yakın harabe kilisenin duvarına çıkıp okuyorsun, diye soran birkaç köylüye verdiği cevap. Dünyada Bir gün herkes Müslüman olacak şimdiden alışsın bu kâfirler diye kilisenin duvarına çıkıp ezanı okuduğunu söylüyormuş.
Bence de bir gün insanlık İslam dinin tercih edecektir.
Ancak, Peygamberinin ahlakını, dürüstlüğünü, aydın ve akılı şahsiyetini örnek almış Müslümanların,
Mensubu olduğu İslam dinini,
Serhat BİNGÖL
17/10/2013
YORUMLAR
Sevgili Kardeşim.
Çok güzel ve önemli bir konuyu ele almışsın.
1- Evet..Müslüman uyanık olmalıdır. Aynı zamanda devletinin koyduğu kurallara da uymalıdır. Devlet hac konusunda tek yetkilinin bizzat kendisi olduğunu söylediğine göre devlaetin dışındaki yollardan hacca gitmeye kalkmak açıktan açığa sahtekarlara '' Gel de beni soy '' Diye davetiye çıkarmaktır. Efendim neymiş her sene bekliyor bekliyor ama bir türlü kura kendisine isabet etmiyormuş. Hac bir nasip işidir. Allah nasip etmişse gidersin, nasibin yoksa gidemezsin.
Bu arada hayatında eline bıçak almamış bir insanın hacca kasap olarak gitmesi ve daha sonra bu haccı içine sindirmesini de anlamıyorum. Ya da tek kelime arapça bilmeyen birinin rehber- tercüman olarak gitmesi.
2-İktidarlara göre daha dindar ya da dinle diyanetle arası olmama durumu kabul edilebilecek bir durum olmamakla beraber maalesef mümin ve münafığı birbirinden ayırmak neredeyse imkansızdır. Gerçek müminlerin her fırsatta yaşayışları ve açıklamaları ile gerçek müslümanlığı ifade etmeleri gerekir. Yani..Namuslular da en az namussuzlar kadar cesur olmalıdır
3-Kilise duvarında ezan okumaya kalkanlara II. Mahmutun '' Ben tebaamdan müslümanları camide, hristiyanları kilisede, Musevileri havrada görmek isterim'' Sözleri hatırlatılmalıdır
Bu güzel yazı için teşekkür ediyor selam ve sevgilerimi gönderiyorum