FAHİŞEYİ ANLAMAK - 2.BÖLÜM
FAHİŞE İLE İLK SOHBET
Kimse anlayamaz...anlamak isteyenden başka...
Yazar, oturma odasındaki üçlü koltukta dizlerini karnına çekip kıvrılmıştı. Sabahın ilk ışıkları dantelli beyaz perdenin deliklerinden geçip odanın tabanına ışıklı bir motif olarak yansıyordu. Dışarıda sucuların ve ne söylediklerinden hiçbir şey anlaşılmayan seyyar satıcıların sesleri yankılanıyordu. Belki en az altı yıldır hiç açılmayan televizyonun üzerinde ki çalar saat öttüğünde saat altı olmuştu. Yazar gecenin yorgunluğuyla bitkin düşmüş göz kapaklarını tüm kaslarını kullanarak açmayı denedi. Zor olsa da yapmıştı,Berfin’siz bir güne daha göz kapaklarını açmayı başarmıştı...
Oturma odasından çıktığı gibi yatak odasına yöneldi. Bir an dün gece ki olayların hissettirdiği tuhaflık ile rüya ve gerçeklik arasında bir şüphe buğusu olmuştu. Yatak odasının kapısını açtığında yatakta uyuyan ve başı sarılı bir kadın gördü. Kendi evi olmasına rağmen içeri girmekte tereddüt etti.Fakat adımını İtalyan marka meşe parkelerin üzerine atması uzun sürmedi.
Yatakta yarı baygın uzanan kadının yanına doğru yaklaştı ve yatağı sıyırarak odanın kışlık perdelerini iki yana çekerek güneşin loş ışığını azat etti. Dışarı bakındıktan sonra pencerenin hemen yanı başındaki çekmecelerden birini açıp uzun süredir takmadığı kol saatini çıkardı. Çekmece bir an sert kapandı ki çıkardığı bu ses yatakta yarı baygın uzanan kadını uyandırmaya yetmişti.
Yazar,kadınla göz göze geldiğinde tuhaf bir telaş kapladı her tarafını. Kadın kendini doğrultmaya çalışırken ’’neredeyim ben! diye mırıldandı. Yazar yavaşça kadına yaklaşarak ’’korkma be...ben...benim evimdesin diye kekeledi. Kadının gözleri etrafı inceliyordu.’’Sen kimsin peki? Yazar bu soruyu beklemiyordu. ’’Ben Halid Ziya. Kadın etrafa bakınan gözlerini yazarın gözlerine dikerek kısık bir sesle ’’Anlaşılan baban seviyor Uşaklıgilleri. Halid Ziya şaşkın bir şekilde gülümseyerek ’’Şey babam daha çok yazarın kendisini sever.’’dedi.
Halid Ziya yatağa oturarak kadına ’’Dün gece olanları hatırlıyor musun? diye sordu. Kadın Evet,kafatasım levyeden daha serttir. dediğinde Halid Ziya’nın yüzünde tekrar bir gülümseme belirdi. Halid Ziya sorularına devam etti.
Ne iş yapıyorsun?Ailen var mı? Nerelisin? İsmin ne?
Kadın pencereye doğru baktı ve konuşmaya başladı.
Ne iş yaptığımı biliyorsun,elbiselerimden biliyorsun ve...ve bunu bilmezden geliyorsun.Ailem yok ama bir çocuğum var.İstanbul’da doğdum.İsmim Melek.
Halid Ziya yanaklarının kızardığını fark etti. Eliyle alnında birikmiş terleri silerek devam etti:
’’Neden bu işi yapıyorsun peki?’’
Kadın Halid Ziya’nın gözlerine baktı.
’’Zevk için...Vücudumu iki paralık insanlara tatmin ettirmek için...Vitrinlerde satılık yazan oyuncak bebeklerden bir farksız olduğum için... Kadının gözlerinden iki damla yaş düştü. Halid Ziya öylece bakıyordu bakıyordu bakıyordu ve...ve utanıyordu.
Oturduğu yerden kalkıp kapıya doğru yöneldiğinde Melek ona seslendi. ’’Ben bir fahişeyim,çünkü sadece kadınlar f*ahişe olabiliyor...Bunu kimse anlayamaz...anlamak isteyenden başka...
Evvah
YORUMLAR
Günümüzde kadın kavramının dibe batışı ancak bu kadar güzel kaleme alınabilir. Acı gerçeklere farklı bir yorum getirmişsiniz. Bütün çıplaklığıyla gerçekte var olanları cesurca söylemişsiniz. Anlatmak istediğinizle benim anladığım aynı şey mi, aslında tereddütüm yok değil. Kaleminiz daim olsun. Sevgiler...