- 812 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
HAS ŞİİRİN AYAK SESİNE DAİR
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Mustafa CEYLAN
************************
Şimdi, GÜLCE EDEBİYAT AKIMI önerdi ya, bir şiirin bünyesinde değişik hece sayıları ile oluşan kıta-kuple vb tarzları; bizim Osman Öcal Hocamızın kuzenler dediği ham hececiler-kafiye hamallarına kulak verecek olursan,
-"Iıhhh !... olmazzzzz!"
-"Zinhar yanlış!!!"
-"Siz, bir Gülce’dir tutturmuşsunuz, şiirimizi mi bozmaya çalışıyorsunuz?"
Böylesi itirazlarla ve itirazlar giderek saldırılara, hakaretlere dönüşerek üstümüze gelmiyor mu, ona şaşarım.
Neden mi?
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI’ nın ne kadar haklı olduğunu ve önerisinin ne kadar yerinde olduğunu bir örnekle anlatayım:
Faruk Nafiz Çamlıbel’in HAN DUVARLARI şiiri muhteşem bir âbide gibi karşılarında dururken onu görmeyenlere, Ahmet Haşim’in ARUZLA yazıp, bir şiir bünyesinde çok çeşitli ARUZ KALIPLARINI kullanması, hattâ bir KALIBI PARÇALARA ayırarak, Türk Şiir tarihinin en önemli şiirlerinden O BELDE isimli şiirini de fark etmeyenlere ne diyeyim ki?
Bir örnek daha vereyim.
ELHAN-I ŞİTA...
Evet, şiirin başlığı bu : ELHAN-I ŞİTA
Şairi :CENÂB ŞEHÂBETTİN.
ELHÂN-I ŞİTA
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş
Eşini gaib eyleyen bir kuş
.........................gibi kar
Geçen eyyâm-ı nevbahârı arar...
*
Ey kulûbun sürûd-i şeydâsı
Ey kebûterlerin neşîdeleri
O baharın bu işte ferdâsı
Kapladı bir derin sükûta yeri
.........................karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.
*
Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Bir beyâz rîşe-i cenâh-ı melek
..........................gibi kar
Seni solgun hadikalarda arar.
*
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze,
Nâ’şın üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze
..........................karlar
Ki semâdan düşer düşer ağlar!
*
Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefid baykuşlar
...........................gibi kar
Sizi dallarda, lânelerde arar.
*
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgan
Şimdi boş kaldı serteser yuvalar;
Yuvalarda-yetîm-i bî-efgân!-
Son kalan mâi tüyleri kovalar
.............................karlar
Ki havada uçar uçar ağlar.
*
Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir
Berk-i semen, cenâh-ı kebûter,sehâb-ı ter...
Dök ey semâ-revân-ı tabiat gunûdedir
Hâk-i siyâhın üstünde şükûfeler!
*
Her şahsâr şimdi-ne yaprak, ne bir çiçek
Bir tûde-i zilâl ü siyeh-reng ü nâ-ümid...
Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek
Her şahsârın üstüne bir sütre-i sefîd!
*
Göklerden emeller gibi rizân oluyor kar
Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar
Bir bâd-ı hamûşun per-i sâfında uyuklar
Tarzında durur bir aralık sonra uçarlar,
Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girizan,
Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rizân
Karlar, bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun,
Karlar, bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun.
Dök hâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök.
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök:
Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi;
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi.
Cenab ŞEHÂBEDDİN
Evet şiir böyle.
Prof. Mehmet KAPLAN bu şiirin veznine dair diyor ki:
"Şiirde şekil ile beraber VEZİN DE DEĞİŞMEKTEDİR. Servet-i Fünuncular MUHTEVA İLE VEZİN ARASINDA DA bir münasebet kurmağa çalıştılar. Hattâ HER VEZNİN BİR RUH HALİNE tekabül ettiğini ileri sürdüler."
Dedikten sonra:
"......Onların VEZİN ÜZERİNDE ÇALIŞMALARI Türk şiirini MONOTONLUKTAN kurtarmıştır. Vezin onların elinde, muhtevayı takibe çalışan hareketli bir mûsiki vasıtası haline gelmiştir. Cenab, Elhân-ı Şitâ’ da VEZNİ ÜÇ KERE DEĞİŞTİRİYOR :
1-Feilâtün............mefâilün.............................................feilün.
(fâilâtün).....................................................................(fa’lün)
2-Mef’ûlü.............fâilâtü................mefâîlü......................fâilün.
3-Mef’ûlü.............mefâîlü...............mefâîlü......................feûlün.
Bunlardan birinci kalıp 1 ve 2 nci ünitelerde; ikinci kalıp 3’ ncü ünitede, üçüncü kalıp 4’ ncü ünitede kullanılmıştır."
Evet, işte bu...
Elhân-ı şitâ, tıpkı "Han Duvarları" veya "O Belde" gibi, edebiyat tarihimizin kilometre taşı olan şiirlerindendir. Bu şiiri böylesi önemli yapan, kar yağışını şekille ve kafiye-ses ritmiyle de anlatmasının yanında, kalıp değişiklikleriyle çizdiği âhenk ve ritmdir.
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI, ne yapmış?
Gülce Edebiyat Akımı, elbette geleneksel KOŞMA türüyle ve AŞK temalı, çoğunluğu (L) ağırlık merkezli kafiyeli yapıya karşı değildir. Hece şiiri, sadece KOŞMA türü değildir. Türk Halk Edebiyatı, Aşık Edebiyatımız veya Tasavvuf Edebiyatımız da çok değişik şekiller-yapılar ve tarzlar da vardır diyor;
Ve
Kendisini tekrar etmekten öte gidemeyen, kendini, mesajını, konusunu, ufkunu yenileyemeyen şiir anlayışına;
İşte bu değişik örnekleri göstererek MONOTONLUKTAN KURTULMAyı ve çağdaş Has Şiire doğru adım atmayı teklif etmektedir.
Mesela önerdiği TOKMAK adını verdiği şiir türünde;
kıtalar-veya kupleler her biri düzenli artan veya azalan yapıdadır.
Tokmak tarzı 4’lüklerden oluşmuş olsa, nasıl olur?
Şeklen şöyledir :
------------------------7+7(a)------------->14 hece
------------------------7+7(b)
------------------------7+7(a)
------------------------7+7(b)
*
------------------------6+7©---------------->13 hece
------------------------6+7©
------------------------6+7©
------------------------6+7(b)
*
------------------------6+6(d)---------------->12 hece
------------------------6+6(d)
------------------------6+6(d)
------------------------6+6(b)
*
-------------------------6+5(e)--------------->11 hece
-------------------------6+5(e)
-------------------------6+5(e)
-------------------------6+5(b)
Böyledir işte. Her ne kadar TOKMAK türü şiir tam böyle değilse de, maksad MONOTONLUK’tan kurtulup, şairin baştan sona aynı KALIP ile şiiri DOKUMASI yerine HECENİN TÜM KURALLARI ile kıta-kuple-bölüm arasında ARTAN veya AZALAN şekilde yeni bir yapı ile şiirini nakışlamasıdır.
*
Yeniliği kabul, alışmış ve bir başka tadı tadmamış kişiler için oldukça zordur. Bunu biliyoruz.
Elhan-ı Şitâ’ da yukarıda gördük, hem de ARUZ KALIBINI, Cenab ŞEHABETTİN şiirin başında ve sonunda 3 KEZ DEĞİŞTİRMİŞ.
Peki, bizim teklifimiz niye "Iıhhhh!!!" Niye "Olmazzzzzzz!!!"
Denediniz mi hiç?
Deneyin bakalım, bel ki çok başarılı olacaksınız.
*
Özetle;
GÜLCE hep şunu dedi: Şekil, şiirde sadece bir "araçtır, asla amaç olamaz, olmamalı da". Önemli olan, esas "amaç" has şiiri yakalamadır. Bu şeklî araçlarla şiirimizi kanat kanat yükseltebiliyor muyuz, Cenab Şehâbettin gibi şiirimizde KAR YAĞIŞINI hissettirebiliyor muyuz, önemli olan budur işte.
*
Neymiş efendim?
GÜLCE EDEBİYAT TEKLİF ETTİĞİ 19 DEĞİŞİK ŞİİR TÜRÜ İÇİNDE, Elhan-ı Şitâ gibi olan şiir yapı ve tekniklerinden :
TEKİL demiş,
ÜÇGEN demiş
YUNUSCA demiş
Bu dediklerinde, Cenab Şehâbettin gibi davranmış. Yeni çağın yeni edebiyat akımı GÜLCE, kökleri mâzide, dalları bugünlerde, çiçek ve meyveleri gelecek yüzyıllara kadar uzayacak bir şiir sancısını çekmektedir.
Buyurun Gülce’ nin kapıları has şiire sevdalı herkese açıktır.
*
Gülce;
Has şiirin ayak sesidir. Bu ses, çağdaş Türk şiirinin sesidir.
Saygılarımla.
YORUMLAR
Haylaz ögrenciler gibi GÜLCE EDEBiYAT SiTESiNDEN özenle uzak duruyorum :)
Zirâ biliyorum ki, o sayfalara takildigimda ayrilmak benim icin hayli zor olacak.
Sebebi ise cok basit;
Farkliliklara ve yeni arayislara önem veriyorum ve her farklilikta kendimi denemek istiyorum.
Ufku genis Bakis acilarinda siire bakmanin, kalem oynatmanin daha zevkli ve heyecanli olacagini düsünüyorum.
Keske her dakikamiz yirmidörtsaat olsa :)
Selam ve SAYGILAR Degerli Agabeyim...
Mustafa Hocam bayramınız mübarek, ibadetleriniz makbul, dualarınız kabul olsun inş..
Ellerinizden hürmetle öper, varsa ki şimdiye kadar size ve sevdiklerinize karşı kusurumuz affetmenizi isterim..
Nice Bayramlara...:))
Bu arada otomatik mesaj değildir..:)
*****
Hocam bu tokmak tarzının aruzla bir ilgisi yok değil mi?
Sadece yukarıda gösterdiğiniz şekilde 77 67 66 65 hece sayısı, durağı ve kafiye ile...
Daha heceyi tam kavrama basamaklarındayım, daha aruz var, ondan sonra gülce mi olacak nedir benim için...?
Hecenin 7'li 8'li 11'li 14'lü ölçüleri var en sık kullanılan.ve değişin 3-4 tane kadim olmak üzere kafiye şeması.
Aruzun 15-20 arasında kalıbı, bunların içinde de en sık kullanılan büyük ihtimalle 4-5 kalıbı olmalı. Aruzu kitaplarda veya edebiyat sitelerinde anlatıldığı kadar açık kapalı veya uzun kısa hecelerin bir ardıllanması mı desem... Daha aruzu öğrenmeliyim, fakat bu aruzu anlatıldığı şekliyle kavrayamadım, hece sayıları ve durakları ile kıyaslayarak bir formül bulur inşaallah kendime kendimce anlatırım.
Gülce için tam olarak ne diyebilirim? Gülce hakkında daha önceden okuduklarımdan ve de sizi takip edebildiğim kadarı ile anladığım; serbest, hece ve aruz karışımı bir akımın ayak sesleri değil mi Gülce?
Gülce'ye geçmek için Aruz mutlaka şart galiba.
Selam ve hürmetlerimle Hocam.
çalışmalarınızda başarılar dilerim.