- 2609 Okunma
- 10 Yorum
- 9 Beğeni
Su Utandı - Cömert Yılmaz
Bir şehre sonbahar indiğinde başlıyordu tüm hikayeler. Ve sonra uyuyordum. Orada istiridyeler, nehirler, yüzler ve denizler yoktu. Turuncu bir sabahın demirle dövdüğü tarih ve küf kokan bir anıydım sadece. Zırhım en ayıp sevdalarımı örtemeyecek kadar güçsüzdü. Her karar verdiğimde tekrar küçülmeye, yüzünü bizden, sizden ve herkesten saklayan tanrılar somurtarak kalkıyorlardı oturduğumuz sofradan. Eğer ki dedim mezardan yapılmış bir yataktan fırlayarak uyanırsam ve asarsam ceketimi, gömleğimi ve kalbime hiçbir zaman tam oturmayacak aşklarımı bir şiire, belki ancak o zaman yırtılmış bu tarihten af dileyebilecektim. Çünkü bu kent paslanıyordu yavaş yavaş.
Gülüşleri eskimeye yüz tutmuş kaldırımlar yapraklar ile kaplanıyordu. Ve kimsenin tanışmaya yanaşmadığı kendimi alarak ardıma, sudan oyulmuş bir yola koyuldum koltukları su kokan bir otobüs ile. Robotlar, yalnızlar ve katiller sahte bir halayın tüm eksik parçalarını tamamlayacak şekilde barıştan bahsediyorlardı insanlara. Olsa olsa bir alışkanlıktı sadece demokrasinin sandıklarda mahsur kalmışlığı. İyi yolculuklarımı ve iyi bilinen huylarımı da özetleyerek otobüs camının şirin gözüken lekelerine, gözlerimi yeni bir gelin gibi daldırdım mimlenmiş ağıtlara. Gölgemi geride kalanlara bırakmayı unuttuğumu hiç hatırlamadım. Kalbime tam oturmayan aşklarım asıldıkları o şiirde daha da çoğalarak bir memleketin ayaklarına dolanmışlardı. Bitmeliydi bu yolculuk. Çünkü "yeniden boy vermek vardı başaklarda". Kendimi yeniden bölüşmeliydim çocukların kafiyesiz sevinçlerinde. Bitmeliydi bu sudan örülmüş yol. Bitmeliydi kuşların göçü. Bitmeliydi haber bültenleri. Ama şiir bitmemeliydi.
İnançlı bir intihar gibi ışıklar ağır ağır yüzünü göstermeye başladı. Şair bağırdı sonra : "Su Utandı", "Su Utandı"... Yol bile taşıyamamıştı bizim büyük kederimizi. Uyandım bu yolculuktan ve bu yolculuk hayatla kavgalıydı.
Sevgili Cömert Yılmaz ne güzel bağırmış uykusunda olanlara: "SU UTANDI" Her şeyimizi temizleyebileceğimiz sandığımız su bile bu ağır kirden utanmış. Şöyle diyor ilk kitabının ön sözünde : "Herkesin her şeyi bildiği bir ülkede, payıma düşen tek gerçek sadece seni öğrenmek". Ve akşamları eve dönerken topluyor sabahları bankta bıraktığı kimsesizliğini.
Ücretini ödedikten sonra içeriğine bakmadan her gün onlarca kişinin kitap basımını yapan yayın evlerine hiç uğramamış bu kitap. Emeğin kokusu daha bir içten hissediliyor bu yüzden.Toplam 110 sayfa olan kitabın 103 sayfası tamamen şiire ayrılmış. Sayfa şablonları sadeliğinin yanı sıra hoş görüntüsü ile de dikkat çekmeyi başarıyor. Kitabın editörlüğünü üstlenen Ahmet Eroğlu iyi bir iş çıkarmış. Arka kapak kitaba ismini veren Su Utandı şiirine ayrılmış. Kitabın ilk sayfası editörlüğü de üstlenen Ahmet Eroğlu’nun etkili kapak tasarımının siyah beyaz bir kopyasını barındırıyor. İkinci sayfa da kitap ve basım bilgileri, üçüncü sayfa da ise Vefa başlığı ile şairin; Rezber Camer ve Ahmet Eroğlu’na teşekkür notunu buluyoruz. Beş ve altıncı sayfalar oldukça beğeni kazanacak bir ön söz ile devam ediyor. Başka şiir kitaplarından alıştığımız şekilde bu kitapta şairin herhangi bir biyografisine rast gelmiyoruz. Çünkü geriye kalan 103 sayfa da tamamen Cömert Yılmaz’ın hayatını bulacaksınız. Her zaman dediğim gibi insanlar şiir yazar, şairler ise hayatını...
İlk kitabı ile oldukça çok beğenimi kazanan bir işe imzasını atmış Cömert Yılmaz. Şiirlerin kısırlık yaşadığı ve şiir kitaplarının unutulmaya yüz tuttuğu bu dönemde büyük bir cesaret ile kitabını çıkarttığı için Usta’yı kutluyor. Kitabın hak ettiği şekilde başarılı olmasını diliyorum.
Irmak Eriş
YORUMLAR
sevgili Irmak zaten başlı başına bir edebiyat ırmağı,bu vesileyle sevgili Irmağında belirttiği gibi şiir'in şiir ktabının pek rağbet görmediği,asırdayız,ama şiirin direnişi olmazsa,zulme sömürüye kim kafa tutacak,
darısı Irmağın ve diğer şairlerin başına diyelim,hayırlı olsun sevgili Cömert YILMAZ,,okunması dileğiyle sevgiyle saygıyla,yazıya teşekkür IRMAK'IM.........
Merhaba sevgili Irmak Eriş kardeşim.
Kalemi güçlü bir şair tarafından böyle bir yazıya konu olmak güzel bir duygu. Bu duyguyu yaşattığın için sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Uzun zaman oldu, sabahları bilgisayarı açıp başına oturmayalı. Cepten girip bu hoş sürprizi görünce, elbette kayıtsız kalıp vefasızlık edemezdim. Ki vefasızlık duygusunu çok defalar tadan ve hayal kırıklıklarını doyasıya yaşayan biri olarak bunun ne demek olduğunu en iyi bilenlerdenim. Bu yüzden olsa gerek, insanlardan ve insanlıktan yana beklenti içinde olmamaya özen gösterirken, böyle bir yazı ile göz göze gelmek nasıl iyi geldi bir bilsen. Kaldı ki birden fazla kitap alarak ve çevrendeki insanlara kitabımdan hediye ederek desteğini esirgemedin bu konuda.
Git gide çirkinleşen dünyanın içinde, kalıcı güzellikler görmek
az da olsa hafifletiyor insanın sırtındaki ağırlığı…
*
Suyun utanması boşa değildi. Su kendiliğinden utanmadı. Su utandıysa elbette bir bildiği vardı, belki bir isyan, belki bir sitem, belki de uğradığı ihanetlerdi sebebi…
*
Kitap okuma alışkanlığının yüzdesi en alt seviyelerde seyir eden bir ülkede, kim okuyacak şiir kitabını diye düşünüp, daha önce böyle bir girişimde bulunan sonrada bu sevdasından vazgeçen ben! Sevgili Rezber Camêr hocam ve Sevgili Ahmet Eroğlu kardeşimin manevi baskılarına dayanamayarak ‘’su utandı’’yı el birliğiyle çıkarttık. Özellikle sevgili Ahmet’in, günlerce kapak tasarımıyla ilgilenmesi, sanat adına başlı başına başına bir emek ürünüydü. Kendilerine bir kez de buradan teşekkür ederim.
Amacımız, hem şiirlerin bir kitapta toplanması, hem de hayatında hiç şiir okumayan ve kitap edinme alışkanlığı olmayan kişilere ulaşabilmekti.
*
Özellikle çevremdeki insanların şaşkınlıkları ve şiirleri okuduktan sonraki hayranlıkları görülmeye değer. Zira bir çoğu şiir yazdığımdan haberdar bile değillerdi.
*
Her gün bir şiir yazmak değilmiş hüner! Yazılan her şiirde bir konuyu, bir olayı ele almak, ama ille de satır aralarına hayatınızdan kesitler yerleştirmek ve hafızalarda yer edinebilmekmiş şiiri anlamlı ve değerli kılan. Şimdilik gelen tepkiler, eleştiriler bu yönde.
Ve son olarak acizane herkese tavsiye edebileceğim birkaç öneri.
Yazdığınız şiirlerin bir gün etrafınızdaki insanlarında okuyacağını göz önünde bulundurarak, sırf imge olsun diye şiiri anlaşılmaz kılmamak gerektiğini. Sadece bir konuya saplanıp kalmamak. Zira, bir okurun gelip şu sözü söylemesi farklı bir anlam katıyor ‘’bu şiir tam beni anlatıyor.’’ Sonra düşünüyorsunuz, ya şiirin dilinden anlamasaydı, nasıl görecekti kendisini içinde.
Ve tabiki edebi çizgiyi ihlal etmemek!
*
Bu vesile ile, güzel yazıyı kaleme alarak düşüncelerini esirgemeyen Sevgili Irmak Eriş kardeşime ve desteğini esirgemeyen herkese ayrı ayrı teşekkür ederim.
Saygıyla
Cömert Yılmaz tarafından 10/14/2013 7:55:01 AM zamanında düzenlenmiştir.
Henüz okumadım. Bayramdan sonra mutlaka okuyacağımdan eminim. ( Daha kitabı göremedim ) Yazıya bakınca kitap kapağına bayıldığımı söylemeden edemeyeceğim. İçerik konusunda şüphem yok. Merakla bekliyorum ve nice nice başarılı çalışmalara bu kitabın bir başlangıç olması dileğimdir. Bir imza günü düzenlemek gerek.
ANSIZIN tarafından 10/14/2013 12:35:17 AM zamanında düzenlenmiştir.