- 652 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİLİMSEL SOSYALİZMİN TOPLUMSAL TEORİSİ VE GERİYE DÖNÜŞLER ÜZERİNE
BİLİMSEL SOSYALİZMİN TOPLUMSAL TEORİSİ
VE GERİYE DÖNÜŞLER ÜZERİNE
Sosyalizmden geriye dönüşün olabileceğini pratik yaşam bizlere gösterdi.Demek ki sorun salt devrim yapmak değil,devrimlerin sürdürülebilirliliğinin de bir sorun olarak karşımızda durduğudur.Daha evvel sosyalizm deneyimi yaşamış ve sonrasın da geriye dönüşün çıkmazına girmiş emekçilerin ve devrimci öncünün teorik ve pratik çözüm arayışları,geri ekonomilerdeki demokratik devrim mücadeleleri pratiğiyle birleşerek oralardan çıkardıklarıyla geleceğin daha ileri ekonomilerini inşa edecektir.Sosyalizmden geriye dönüşler 1950’lerden sonra insanlık tarihine yeni bir sorun olarak girdi ve süreç olarak aslında çok yenidir.50-60 yıllık bir mazi...
Öncü Devrim Sonrası Çoğunluk Karşısında Azınlıktır
Bu sürece ilişkin,bu toplumsal pratik yaşanmadan evvel,emekçilerin ve Marksistlerin elinde ve öncülerin bilincinde böylesine zengin,en azından bugün ki kadar bir deneyim yoktu. Marks’ın -Lenin’in-Engels’in elinde de böyle bir deneyim yoktu. Bunlardan sadece Lenin sosyalizm pratiğini çok kısa da olsa yaşadı ama,henüz işin başındaydı.Tehlikeyi görmüştü ve kendince teorik ve pratik önermelerde bulundu.Stalin ise,geriye dönüşün teorik ve pratik yansımalarını çok geçte olsa kısmen bilince çıkardı ve henüz mücadelenin başındayken hayatını kaybetti.1949’da ikinci dünya savaşı bitiyor,Sovyet emekçileri ,parti ve kızıl ordu 20 milyon gibi devasa bir insan kaybıyla çıkıyor bu savaştan, ve parti kadrolarının dörtte üçü bu savaşta hayatlarını kaybediyor. Savaş koşullarında parti ideolojik mücadeleden kopmuş ve bütün olanaklarını ,savaşa göre seferber etmiştir ve bütün stratejisini sosyalist ana vatanı savunmak üzerine oluşturmuştur.195’lerde işin bir felakete dönüştüğünü fark eden Stalin,’’revizyonist karargahları bombalayın yoldaşlar’’diyerek mücadeleyi başlatmış ancak,buna ömrü yetmeyerek 1953’te hayatını kaybetmiştir.
Bu konuda Marksist teorinin kurucuları Mark ve Engels, hiç bir teori geliştirememişlerdir,çünkü önlerinde böyle bir pratik deneyim yoktu,yani sosyalizm deneyimi yoktu;sosyalizmin nasıl olacağına dair teorileri de yoktu. Sosyalizmin kuruluşu ve inşa süreci ile,geriye dönüş süreci birbirinden farklı iki değişik süreçtir,iki farklı zıtlık eğilimidir. Sosyalizmin bugünkü temel sorunu;
1. Geriye dönüşün teorik ve pratik sonuçlarının eldeki tecrübelerle açığa çıkartılarak geriye dönüşlerin önlenmesidir.
2.Sömürge,bağımlı,yarı bağımlı ve hala feodal kalıntıların hüküm sürdüğü dünyanın geri ülkelerindeki devrimci pratiklerin,devrimci değişmeyi zorlayan siyasi ve pratik birikimlerin devrimlere nasıl dönüşeceği sorunudur.
Dünyanın geri,görece kapitalizmi gelişmiş ülkelerin devrimci pratikleri her geçen gün yükselmektedir.Mark ve Engels,1871 Paris Komünü pratiği dışında farklı bir pratik yaşamadılar,sosyalizm pratiği hiç yaşamadılar.Onlar teorilerini pratikten çıkarıyorlardı ve yöntemleri bilimsel ve tutarlıydı.Onlar yaşadıkları sürecin kapitalizmini tahlil ve analiz ettiler.Yaptıkları tahlille kapitalist sınıf çelişmelerinin kaçınılmaz olarak insanlığı sosyalizme götüreceğini bilimsel zeminlere oturtarak,üretici güçlerle,üretim ilişkileri arasındaki çelişmeleri teorileştirmeye çalıştılar.
Marks,Weydemeyr’e yazdığı mektupta,’’modern toplumda sınıfların varlığını ve bunlar arasındaki mücadeleyi keşfetmiş olma şerefi bana ait değildir ’’der.Çünkü burjuva tarihçiler sınıf mücadelesinin tarihsel gelişimini,burjuva iktisatçılar ise sınıfların iktisadi yapısını Marks’tan çok önce yaşadıkları pratikten çıkarmışlardı ve teorileştirmişlerdi.Marks teoriye katkısını ise şöyle ifade eder.Sınıfların varlığının üretimdeki gelişmenin belli tarihsel aşamaları olduğunu ve bu sürecin bir sonucu olan sınıf mücadelelerinin kaçınılmaz olarak proletarya diktatörlüğüne varacağını ve oradan da sınıfsız topluma varacağını ifade eder.
Demek ki sosyalizm,bütün sınıf farklılıklarını ve ayrıcalıklara yol açan toplamda bütün üretim ilişkilerini ve bu üretim ilişkilerinin sonucu olan bütün toplumsal ilişkileri,onların :yeni toplumsal ilişkilerin üst yapısını oluşturan toplamda bütün siyasal ve düşünsel ilişki ve kurumların tasfiyesini hedefler.üretimin gelişmesi ve üretimin toplumsal kolektif,herkesin ihtiyacına ve yeteneğine göre bölüşüldüğü bir toplumda zaten mülkiyetin temeli de yıkılmış olacaktır.Bu koşullarda para artık bir dolaşım aracı değildir. Çünkü üretimin paylaşımını düzenleyen ve bu paylaşımı belli sınıfların menfaatine düzenleyen sistemi de ,ideolojik ve siyasi olarak koruyan kurum ve düşüncelere de ihtiyaç olmayacaktır.
Bu yönelim emekçilerin iktidarı kesin kuşatmasıyla başlar.Yani kuşatma emekçilerin devleti ele geçirmesiyle başlar ve süreç içinde emeğin devleti, kendi varlığını da ortadan kaldırarak ,sınıfları da ortadan kaldırmış olacaktır.Bu konularda Marks’ın önünde üç aylık Paris Komünü deneyiminden başka bir deneyim yoktu, Marks,teorisini bu kısa deneyimin bilimsel gerçekleri üzerine inşa ederek,geleceğe bilimsel bir projeksiyon tuttu.Onlar emperyalizm çağında gerçekleşen sosyalist devrimlerin geriye dönüş sürecini yaşamadıkları için,sosyalizm ve sorunlarına dair teori geliştiremediler.Geriye dönüş sorunu 1917 Ekim devrimiyle ilk sosyalist deneyim olan Sovyet sosyalizmiyle ortaya çıkmış,1953 te Stalin’in ölümünden sonra iktidarı gasp eden Kuruşçev ve Brejnev rejimiyle, ve Çin Devriminin önderi Mao ve ÇKP arasında polemik konusu olmuş, ve bir dönem Dünya Komünist Hareketinden gizlenmiştir. Daha sonra da açıktan ve cepheden Mao ’nun ideolojik mücadelesiyle Dünya Komünist Hareketine deklere edilerek bütün hatlarıyla deşifre edilmiştir.
Bu süreçten evvel emperyalist kuşatma altında olan dünyanın geri bir ülkesinde,sosyalizm mümkün mü sorunu tartışılıyorken,bu defa sosyalizmden geriye dönüş ve bunun nasıl önleneceği tartışılıyordu.Devrimci Marksistler,emperyalist kuşatma altında devrimler mümkün mü sorusuna devrimlerle yanıt vermişlerdi.Bugünün sorunu ise,emperyalizmden geriye dönüşlerin neden, sebep ve sonuçları bütün yönleriyle deşifre edilerek bu saldırıyı geri püskürtme ve geriye dönüşlerin önünü tıkama sorunudur. Sosyalizmin bugünkü temel sorunu bu realitedir.Sosyalizm bir süreç bir yönelimdir.Lenin Stalin,Mao sosyalizmi götüre bildikleri kadar götürmüşlerdir ve bu süreç yeniden daha ileri sosyalizm için, büyük bir birikim ve deneyimdir.
Sosyalizmin yeni birikimleri söz konusu devrimlerden kök alarak geleceğe yönelecektir.Pratik tek ülkede sosyalizm teorisi doğrudur diyenleri haklı çıkardı,bugün ise sosyalizm koşullarında sınıf mücadelelerinin devam ettiğini söyleyenleri haklı çıkarmıştır.Bu süreçle Revizyonizm,Liberalizm ve Dogmatizm bütün yönleriyle deşifre edilmiştir.Yeni sosyalist deneyim,sosyalist iktidarı bu hain saldırı ve kuşatmadan nasıl koruyacağı deneyimi üzerinden gelişecektir.İlk sosyalizm deneyimi bile,bütün dünyada ve insanlık tarihinde muazzam bir bilinç sıçraması yaratarak,dünyanın devrimci yöntemlerle değişiminde büyük bir rol oynamıştır.İnsanlık bugün bu sürecin nasıl ilerletileceğini tartışmakta ve bu soruna çözüm aramaktadır.
Bu sorun ve sorunun çözümü, birinci derecede daha evvel sosyalizm deneyimi yaşamış ülke pratiklerindedir.Sorunun cevabı kuvvetle bu ülke pratiklerindedir.Devrimci Marksistlerin söz konusu ülke devrimcileriyle yapacakları ortak çalışmalarla sorunlara mutlaka çözüm bulunacaktır.Lenin döneminde devrim,kapitalist sınıfların nasıl tamamen tasfiye edileceği süreci yaşanıyordu ve bu sınıfların sistemi yeniden ele geçirebilecekleri tehdidi üzerinde çalışılıyordu.Lenin’in esas yoğunlaştığı alan bu alandı,o dönüşümü partiden beklemiyordu.Çünkü iktidardan uzaklaştırılmış ve ezilmiş sınıflar hala sınıf olarak Lenin döneminde vardı ve esas tehlike bu sınıflardan bekleniyordu.Bu süreçte partiden gelecek tehdit daha tali durumdaydı.
Teoride ve pratikte yapılan hata,üretim araçlarının toplumsallaşması,geriye dönüşün olanaklarını ve ihtimalinin kalmadığı hatasına vardırdı ve hatanın teorik altyapısı Mark dönemine kadar uzanır.Mark sosyalizmi, kapitalizmi gelişmiş batı Avrupa ülkelerinde karşılamaya çalışıyordu ve bu ülkelerden bekliyordu.Ama olmadı,devrim emperyalizmin en yumuşak karnında,en zayıf halkasında ortaya çıktı.Marks döneminde üretim araçlarının toplumsallaşması bütün geriye dönüşün ihtimal ve olanaklarını ortadan kaldıracaktı düşüncesi vardı.Pratik yaşam bu teoriyi doğrulamadı.Teori kapitalizmi gelişmiş ülkeler üzerine inşa edilmişti.Devrim bu tür ülkelerde bekleniyordu ve kapitalizmi gelişmiş ülkelerde üretimin toplumsallaşması,üretim araçlarının toplumsalın eline geçmiş,geriye dönüşün,yeniden kapitalist restorasyonun önünü tıkayacaktı.
Lenin bu klasik Marksist teoriyi geliştirerek,devrimin az gelişmiş ülkelerde gerçekleşebileceğini tahlil ederek teoriyi geliştirdi. Devrimci sürece siyasal olarak yapılan bu katkı,sosyoekonomik dönüşüm alanında tamamlanmasına,sosyalizm sonrası sorunların saptanmasında yeterince teorik ve pratik adımlar atılmadı.Geri bir ülkede sosyalizmin kurulacağı,başka bir sosyalist ülke olmadan da sosyalizmin sürdürülebileceği teorik olarak mümkündü,ancak sosyalizmin başarıyla geriye dönmeden sürdürülebilirliliği ve sosyalizmin kesin zaferi,kesin sonuç almasının koşullarınında teorik ve pratik olarak tamamlanması gerekiyordu,ancak bu süreç kesintiye uğrayarak tamamlanamadı.
Leni’in emperyalizm ve proleter devrimleri teorisi,tek ülkede sosyalizme geçilebileceğini doğrulamış ancak,sürdürülebilirliliği konusunda eksik kalmıştır.Üretim araçlarının toplumsallaşması,sosyalizmde geriye dönüşün koşullarını ortadan kaldırır teorisi marks döneminin teorisiydi.Çünkü o dönem henüz sosyalizm deneyimi yoktu.Dönüşüm eski yıkılan sınıflardan bekleniyordu ,teorinin temel dayanağı,burjuvaziyle aristokrasi arasında ki mücadelede iktidarın dönem dönem el değiştirmesinden kök alıyordu.İlk Marksist teori de buradan beslenmiştir ve hatanın kaynağı da buraya kadara inmektedir.Çünkü bazı ülkelerde iktidardan uzaklaştıran krallık ve aristokrasi,sonradan tekrardan iktidarı ele geçirmiş,ve bir süre daha iktidar olmuştur.
Sosyalist ülkelerde ise;örneğin Sovyet’lerde,Çin’de Arnavutluk’ta durum böyle olmadı.Sosyalist ve demokratik devrimlerle devrilen karşı devrimci sınıflar ve diğer mülkiyetçi sınıflar,bir daha iktidarı ele geçiremediler ve böyle bir girişimde olmadı.Macaristan pratiği bu duruma örnek olarak gösterilemez..Macaristan devrimi Sovyet desteğinde gelişen basit bir pratiktir ve üç ay sonra düşmüştür. 1919.
Zaten azınlıkta olan eski yönetici sınıfların,iktidardan uzaklaştırıldıktan sonra,toplumsallaşan üretim araçlarını ve mülkiyeti geri alacak ve çoğunluğa kafa tutacak hiç bir güçleri kalmaz.Demek ki 1960lara kadar,Çin’deki Büyük Proleter Kültür Devrimine kadar, proletarya diktatörlüğü teorisi,19 yy teorisini pek aşamamıştır.Paris Komünü esas alınırak tehlike hep devrilen sınıflardan beklenmiştir.Ancak sosyalist devrim sonrası tehlike çoğunluk adına iktidarı kuşatan,iktidarı kuşattıktan sonra çoğunluk karşısında azınlık duruma düşen Komünist partinin içindeydi.Devrim öncesi çoğunluğu temsil eden,çoğunluğun öncü kurmay heyeti olan parti,bu defa çoğunluk karşısında azınlık duruma düşmüş ve sosyalizmi yıkacak dinamiklere,yeni tipten bürokrat burjuva revizyonizmine yataklık etmiştir.Bu sorun, 1900’lerden sonra 1960’a kadar Marksizmin yaşadığı anakronik bir sorundur. Bu süreçlerde teori sabitlenmiştir,geliştirilememiştir.Hatta Stalin,Sovyetlerde geriye dönüşün olanakları kalmamıştır, Sovyetler komünizm aşamasına girmiştir diyecek kadar anakronik bir sabite saplanmıştır.
Çünkü bu defa sosyalist devletteki dönüşüm eski devrilen hakim sınıflardan gelmemişti,çoğunluk adına devleti yönetme iddiasında olan komünist partisinden gelmişti.Devlet ve parti içinde yaşanan sorunlar dönem dönem şiddete varan yöntemlerle çözülmüş ama,tehlike her zaman devrilen sömürücü eski sınıflardan bekleniyordu.SBKP-ÇKP arasında çok büyük bir polemiğe dönüşen bu sürece kadar,yani 1960-63 polemiklerine kadar teorideki bu çıkmaz devam etmiştir.
Parti Bütün Kötülüklerin Kuluçkasıdır
Sovyetlerde geriye dönüş yaşanıyorken,bu gerçek dünya da ve Türkiye’de ilk dönemlerde önemli bir kesim tarafından kabul görmüyordu.Çünkü sorun henüz olgunluk kazanmamış ve teorik olarak sorun bilince çıkarılmamıştı.Revizyonistler, sosyalizmi geliştiriyoruz,çıkmazlarımızı aşıyoruz,tüm halkın devleti,barış içinde bir arada yaşamak,barışçıl yollarla sosyalizme geçiş v.s. demagojileriyle kapitalist yolculuğa yeniden çıktıklarını şiddetle inkar ediyorlardı.Teorilerinin temel dayanakları dogmatizmdi. Bugün de hala bir süreç olarak, Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci hareketinde kuvvetle devam eden feodal dogmatik revizyonizm, ciddi bir saldırı olarak devam etmektedir.Yani ikinci revizyonist saldırı dalgası,üçüncü bir saldırıya dönüşerek, partileri kullanarak bütün şiddetiyle devam etmektedir.Üçüncü feodal karakterli dogmatik revizyonist saldırı dalgası,1950’lerden sonra Sovyetlerde iş başına gelen revizyonistlerden kök almaktadır ve üçüncü bir revizyonist saldırı dalgasıdır.Bu saldırıya karşı devrimci Marksizm yine zaferle çıkacaktır,kimsenin şüphesi olmasın.
İlk saldırı dalgası İkinci Enternasyonal dönekleriyle başlamıştı.1950’lerden sonra Sovyetlerde iktidarı kuşatan dönek Kuruşçev ve Brejnevlerle ikinci saldırı dalgası başladı.Çin’deki geriye dönüşle birlikte Üçüncü ve daha tehlikeli bir Feodal dogmatik revizyonist saldırı dalgası başladı, ve bugün bu saldırı hala bütün unsurlarıyla devam etmektedir.Mao ikinci revizyonist saldırıya karşı ideolojik mücadeleye girişti, ve Büyük Proleter Kültür Devrimiyle bu ikinci saldırı dalgasını geri püskürtmek istedi,ancak bu da yetmedi. Çin’de Başını Teng Siao Ping ve şürekasının çektiği üçüncü revizyonist saldırı dalgası, bütün dünyaya yayılarak bugün bütün şiddetiyle devam etmektedir.Buradaki temel sorun,dogmatik revizyonizmin Stalin ve Mao döneminde yeterince teşhir ve tecrit edilemediğidir.Lenin’in Kauski’ye karşı mücadelesi,Kauski’yi bir daha tarihte tekerrür demeyecek duruma getirmiştir.Stalin ve Mao döneminde revizyonizm yeterince teşhir ve tecrit edilememiştir,ve buna ömürleri ve teorik pratik tecrübeleri yetmemiştir. Buralardan çıkacak yeni sosyalist devrimlerle,ikinci ve üçüncü revizyonist saldırılarda püskürtülerek,bu revizyonist saldırılarda teşhir ve tecrit edilecektir.Bunun yöntemi ve başarısı için,sosyalist inşa döneminde Çoğunluğu temsil eden PARTİ azınlığını, çoğunluğun ihtiyaçlarına ve devrimin sürdürülebilirliliğine uygun dizayn etmektir.Çünkü revizyonizm sosyalizm koşullarında daha sonra iktidarı yeniden ele geçirecek, çoğunluk üzerinde diktatörlük kuran eğemen bir ideolojiye dönüşmüştür artık.
Mao Dönemi Ve Teoriye Katkı
Mao, SBKP revizyonizmine karşı mücadelede, Çin devriminin teorik ve pratik toplumsal değerlendirmelerinden eskiyle hasaplaştı,proletarya iktidarında ve sosyalizm koşularında devrimin sürdürülebileceğini yeniden teorileştirerek, teorinin yeni ve daha üst biçimini dünya kamuoyuna deklere etti.Mao,proletarya iktidarı döneminde de ve bu süreç boyunca sınıflar,sınıf çelişmeleri ve mücadelelerinin devam ettiğini ve bunun sürekli bir mücadeleye dönüştürmenin önünü açtı.Ancak bu konuda da yetersizlikler vardı.Sosyalizm koşullarında proletaryanın iktidarı sürecinde,partiyi ve devleti ele geçirmeye çalışan bürokratik burjuva revizyonizmine karşı,devrimin barışçıl mı savunulacağı,yoksa yeniden zor kullanılarak mı devam edeceği konusunda hiç bir çalışma yoktur.Toplumsal pratik süreç ve tarihsel tecrübe,proletarya iktidarı koşullarında partiyi gasp etmeye çalışan bürokrat burjuva revizyonist sınıfa karşı,devrimin zor kullanma yanının tehlike var olduğu sürece devam etmesi gerekliliğini öğretmiştir.
Toplumsal devrimci süreç,sosyalist iktidar dönemlerinde de yeniden devrimlerle devam edecektir.Çünkü kapitalist burjuva ideoloji, bütün unsurlarıyla ( sosyal,siyasi,kültürel,hukuki ve ideolojik) sosyalizmin içindedir,Bu süreç, kapitalist sistemin sosyalist sistem içindeki,yeni ve farklı son aşama ve hamlesidir.Çünkü ekonomik bir sınıf olarak kapitalist sistem ve eski toplumsal biçimlere ait ne kadar sınıflar varsa, iktidardan ekonomik olarak uzaklaştırılmış ve üretim araçları her ne kadar el değiştirmiş ve toplumsal kolektifin eline geçmiş ise de,eski sınıflar ideolojik,siyasi, kültürel ve hukuki olarak sosyalist sistem koşullarında da varlıklarını devam ettiriyorlar.
Bütün bu gerçeklerden ötürü toplumsal devrimci süreç, sosyalist iktidar döneminde de yeniden devrimlerle devam edecektir.Çünkü,bu koşullarda iki sınıf,iki yol,iki çizgi hala devama etmektedir.Proletarya ile burjuvazi,Marksizm ile revizyonizm,sosyalizm ile kapitalizm arasındaki mücadele ve çatışma henüz bitmemiştir,Bu süreçte özellikle Marksizm ile revizyonizm arasındaki mücadele bütün şiddetiyle devam eder.Kapitalist yeniden restorasyon tehlikesi hala devam etmektedir.Bu tehlike, iktidardan uzaklaştırılmış sınıfların kalıntılarından değil,parti ve devleti çoğunluk adına yöneten kapitalist yolculardan gelmektedir.Öyleyse bütün sorun,çoğunluk adına devleti yönetenler ve partidedir
Mao,bu sorunu sosyalizmin toplumsal dayanakları olan emekçilerle,onları Kültür Devrimine katarak,onları inisiyatifli kılarak aşmaya çalıştı ve kitlelere güvendi.Temel amacı,emekçi demokrasisinin teorisini ve pratiğini geliştirip,bu toplumsal pratikle sosyalizmi ilerletmeye çalışıyordu. 1966-16 Mayıs’ında tehlike çok büyümüştü ve Mao,bu tarihte ’’Revizyonist karargahı bombalayın’’sloganı ve çağrısıyla Kültür devriminin startını verdi.Bu mao’nun emekçi demokrasisine ilişkin çalışmalarının önemli bir adımıydı ve bu süreci bu toplumsal pratiği teorileştirerek,geriye muazzam bir birikim bıraktı.Bugünün bütün sorunu,bu birikimi ileriye yeni devrimlerle taşımaktır.Çünkü bu tarihlerde revizyonist bürokrat burjuvazi iktidarı ve ÇKP’yi kuşatmıştı.Bunun yolunu,bu kuşatmayı Mao,Kültür devrimiyle emekçileri harekete geçirerek tıkayıp,kuşatmayı yarmaya çalıştı.Buradan çıkardığı tecrübelerle,bundan sonra da bu türden devrimlerin devam edeceğini ve yeni devrimlerin olacağını açıkça ilan etti.
Mao,dikkat edilirse devrim diyor,yani devrim bitmemiştir, bütün şiddetiyle devam ediyor.Bu teori bugün en genel anlamda, daha evvel sosyalizm deneyimi yaşamış bütün ülke pratiklerinde doğrulanmıştır. SB,Çin, Polonya, Arnavutluk, D.Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri pratiklerinin hepsinde doğrulanmıştır.Bu ülkelerin hepsinde revizyonizm, (Çin hariç) kitle hareketleriyle geçtiğimiz yıllarda bütün ülkelerde yıkıldı.Toplum yani emekçiler,yeniden bir devrimle ancak bu ülkelerde iktidar olabilirler.Yine bu ülkelerde devrim için işçi sınıfının mutlaka önderliği gerekiyor.
Mao’nu yaşadığı 1976 yılına kadar,Doğu Avrupa’da revizyonist diktatörlüklere karşı henüz büyük halk hareketleri deneyimi yoktu ve sosyalizmden geriye dönüşe dair deneyimler bugünkü kadar zengin değildi.Mao,Kültür Devrimini yaşadı ve devrime önderlik etti,ancak Kültür Devriminin sonuçlarını ömrü yetmediği için tam değerlendiremedi.Doğu Avrupa revizyonist diktatörlüklere karşı gelişen büyük kitle hareketlerini hiç göremedi.Ölümünden sonra 1978’de ÇKP Mao’nun sosyalizmin sürdürülmesine ilişkin teorisini tamamen reddetti.1989 Tien Anmen Meydanında başlayan büyük halk hareketi kanla ve şiddetle bastırıldı.Daha sonra Sovyetlerde madenci grevleri dalga dalga geldi.Polony’da işçi sınıfı uzun bir mücadeleye girişti. D.Almanya, Çekoslovakya, Bulgaristan’da büyük halk hareketleri yaşandı.Mao,Gorbaçov reformlarının uluslararası bir akıma dönüşmesini yaşamadı ve izleyemedi.D.Avrupa’da revizyonist diktatörlüklere karşı gelişen büyük kitle hareketlerini hiç görmedi.Ülkesinde ki Kültür Devrimi pratiği dışında bir pratiğe tanık olmadı ve önündeki deneyim Kültür Devrimiyle sınırlıydı.Revizyonizme karşı mücadele esasta bugünkü devrimlerin temel sorunudur.Sosyalizmin sürdürülebilirlilik teorisi revizyonizme karşı mücadelenin pratiğinden çıkacaktır.
Sosyalizm Ve Sürdürülebilirlilik
Sosyalizm bir dogma deyil,bilimsel bir süreç ve yöneliştir. Emekçiler ellerinde sosyalizm programıyla iktidarı kuşatırlar. ve sosyalist kuşatmayı sosyalizme inanan emekçiler yapar. Sosyalizm kapitalizmden komünizme geçişte bir ara aşamadır,toplum buradan sınıfsız topluma geçerek,kapitalizmden komünizme geçiş sürecini tamamlar. Artık bu aşamada kafa emeğiyle kol emeği,şehir ile köy,tarım ile sanayi arasında ki farklar ortadan kalkar ve artık insanların yerine araçlar yönetilir.
Sosyalizmin en kritik sorunu,sınıfsız bir toplumun,yeni bir devrime ihtiyaç duyulmadan barışçıl yollarla sorunlar çözülebilir mi?Revizyonist bürokrat burjuvazi nasıl ki şiddet kullanmadan direk Komünist Partisini kuşatarak, kapitalizmi geriye getirebiliyorsa, proletarya ve emekçiler içinde bu durum mümkün. Emekçilerde her koşulda şiddet kullanmadan sosyalizmi sürdürebilir.Ancak sürdürülebilirlilik,sosyalizmden komünizme geçişin bütün safhalarında barışçıl devam eder mi sorusu hala geçerliliğini korumaktadır. Örneğin,sosyalizmden geriye dönmüş ülkelerde, yeniden bir sosyalist devrime baş vurulmadan,şiddetsiz yeniden sosyalizme geçiş mümkün mü?
Sosyalist toplumda iktidarı kontrol eden kuvvetlerle,kapitalist yolcu burjuva revizyonistler arasındaki çelişki dışında ,başka da onlarca çelişki vardır.Çünkü sosyalist toplum salt Komünist Partiden ibaret değildir,onun dışında ve içinde yığınlarca iktidar odağı bulunmaktadır.Sendikalar,komiteler,kitle örgütleri,kooperatifler (sanayi ve tarımda)v.s.bir bütün hepsi iktidar olanaklarını kullanan odaklardır.Sosyalist bir toplumda ve bu toplumun siyasal hayatında yukarıda anlatmaya çalıştığımız çelişmeler devam edecektir.
Sosyalist toplum bir bütün ve tamamen sorunsuz bir emekçi karakterde değildir,orada hala sınıflar ve sınıf mücadeleleri devam eder.Burjuvazi, ekonomik bir sınıf olarak iktidardan al aşağı edilse de ideolojik olarak,kültürel olarak ,siyasi olarak sosyalist toplumun yaşamında hala vardır.O nedenle sosyalist ekonomik ve siyasi inşa döneminde bu tür inişler ve çıkışlar mutlaka olacaktır. Partideki burjuva revizyonist ideolojik çıkışlar,beraberinde olumsuz süreçleri de tetikleyecektir,harekete geçirecektir.
Sosyalist toplumun karakteri geçmişiyle birlikte,geleceğe yönelişinin içindedir.Süreç ideolojik,siyasi ve ekonomik karakterler içermektedir. Sosyalist toplumlar bu karakterleriyle değerlendirilir. Sovyetleri, Çin’i ve diğer eskiden sosyalist deneyim yaşamış ülkeleri değerlendirirken,bu olgulardan hareket etmek gerekiyor. Sovyetleri,Çin’i başkalarından dinleyerek değil,oradaki ideolojik,siyasi ve ekonomik süreçleri inceleyerek ancak karar verebiliriz.
Kapitalist Restorasyonun Ekonomik Temelleri
Sosyalist toplumun mülkiyet sistemi,sistemin ekonomiyi bölüşüm ilişkilerinde kullandığı yöntem model,dönüşümünde nasıl olacağını aşağı yukarı bizlere verir.Üretimin bütün unsurlarıyla ,üretim araçlarıyla birlikte kolektifleştirilmesi ,burjuvazinin bütün sebep ve sonuçlarıyla ortadan kaldırıldığı anlamına gelmez. Çünkü metalar hala parayla alınıp satılıyor ve para piyasa da hala bir dolaşım aracı. Çünkü hala meta ekonomisi geçerlidir. Burjuva hukuk,değişim ve bölüşüm sosyalist toplumda da devam eder.
Emekçiler emeğine ve yeteneklerine göre ücretlendirilirler. Yeteneği çok ve fazla olan, çok ücretlendirilmektedir.Bu kapitalist toplumun tipik bir uygulamasıdır. Ne kadar emek verirsen,o kadar karşılık alırsın. Değişen tek şey,kapitalist toplumda var olan artı değerin ortadan kaldırılmasıdır. Üretilenler emeğe göre paylaşılır,ihtiyaca göre bölüşümün koşulları bu aşamada hala yoktur. O nedenle sosyalizm geriye dönüşün bütün unsurlarını bu aşamada hala içinde taşır.
Sosyalizm süreç içinde,emekçilerin ekonomik,sosyal,siyasal,kültürel ve hayatın bütün alanlarında ki süreçleri tamamen kontrol altına almasıyla sürdürülebilir. Sosyalizmin ilk kuruluş aşamalarında küçük üretim hala varlığını sürdürüyor. Lenin,geriye dönüşün bütün esaslı tehlikesinin küçük üretimden beklemiştir. Lenin, ’’küçük üretim,her gün,her saat kendiliğinden ve büyük çapta kapitalizmi ve burjuvaziyi doğurur’’der. Kooperatifçilik bile toplumsal kolektif mülkiyetten geridir,çünkü sınıfsızlık toplumsal kolektifle gelecektir,kooperatifçilikle değil.Bütün üretim ve bütün üretim araçları emekçilerin kontrolüne geçtiğinde,komünizmin toplumsal temeli de yaratılmış olacaktır.
Kapitalist sistem ihtiyaçlarını,kendi pazar çıkarları ilişkisine göre düzenler. Sosyalizm de ise ihtiyaçlar,gerçek insan ihtiyaçları üzerinden belirlenecektir,pazar için değil. Kapitalizm pazar için üretim fazlası üretirken,hem insanı çok kötü kullanıyor,hem de doğayı. Sosyalist toplum,insanla doğa arasındaki ilişkiyi de düzenleyecektir. Sosyalizmin ileri aşamalarında bütün bu çelişkiler yavaş yavaş ortadan kalkar. Metalar piyasada dolaştıkça,para bir değişim aracı ve emeğe göre bölüşüm var oldukça,burjuva hukuk ta hala vardır anlamına gelir. Sosyalist toplumda ,çalışamayan çocuklar,onların bakımı,kadın-erkek emeğinin ve eşitsizliğinin düzenlenmesi,yaşlıların korunması,bölgeler arasındaki eşitsizlikler,özgürlükler,eğitim,ulaşım,sağlık,konut v.s,hepsi sorun olarak devam edecektir.
Bütün bu eşitsizlikler ortadan kaldırıldıkça,sınıfsızlığın önü de açılmış olacaktır. Bütün bu sıraladıklarımız,aynı zamanda geriye dönüşlerinde dinamikleridir.Küçük üreticiler,küçük mülk sahipleri,bu dönüşümün her zaman temelini oluştururlar.Bu tür unsurlar partide de varlar ve oradan iktidarı kuşatma hevesindedirler. Sovyetlerde ve Çin’de kuşatma bu yöntemlerle oldu.Çünkü bu tür unsurlar işçi sınıfı içinde ,emekçiler içinde kooperatiflerde, devlet organlarında ,kısacası hayatın her alanında karşımıza çıkabilirler.Demek ki sosyalizm koşullarında çelişkiler hayatın bütün alanlarında devam ediyor.Yine iç ve dış düşmana karşı sosyalizmi koruma göreviyle silahlandırılmış ordu da bu çelişkiler bütün şiddetiyle devam eder.
GERİYE DÖNÜŞLERİN SİYASİ TEMELİ
Sosyalist bir toplumda siyasi çelişmeler devam eder.Bir yerde ekonomik ve toplumsal çelişmeler devam ediyorsa,bu orada siyasi çelişmelerin devam ettiği anlamına gelir.Siyasi çelişmeler ekonomik çelişmelerin süreçleri dışında değildirler,çünkü sosyalist devletlerde burjuva devlet karakteri vardır.Lenin,’’tüketim maddelerinin bölüşümü konusundaki burjuva hakkı,kaçınılmaz olarak burjuva devletinin varlığını gerektirir.;çünkü hak ölçülerine uyulmasını zorla sağlayabilecekbir cihaz olmadan,hak hiç bir şey ifade etmez’’.Devlet ve Devrim
Demek ki sosyalizmin ilk kuruluşunda devlet hala hem ekonomik,hemde devlet olarak hala kapitalist karakterler taşımaktadır.Sosyalizmin çelişmeleri bu gerçeğin içindedir.Sosyalist topluma damgasını vuran ağırlıklı emekçi karakteridir ama,burjuvazi hala sosyalist devlete karakterini vermektedir.Demek ki sosyalizm koşularında siyasi üst yapıda burjuvazi sınıf olarak yok ama,burjuva devlet karakteri hala vardır.Alt yapıda ise burjuvazi yine vardır ama artık sömüremiyor,bu olanaklar emekçiler tarafından elinden alınmış.Bu durum bize sosyalizmin ilk aşamalarında iki sınıf,iki sistem,iki,ideoloji arasındaki mücadelenin devam ettiğini gösterir.
Siyasal devrimci sürecin başarıya ulaşılmasında baş vurulan araç ve yöntemler,sosyalizm sürecine de yansıyarak,siyasi devrim döneminin çelişmelerini oraya da taşır.Emekçiler hakim karşı devrimci sınıfları sınıfları devirmek için,karşı devrimin kullandığı şiddete karşı,zorunlu kendisini şiddetle savunmak pozisyonundadırlar.Çünkü karşı devrimci sınıflar,şiddetle iktidarlarını korumaktadırlar.Emekçiler zor kullanmadan bu sınıfları iktidardan uzaklaştıramazlar.Bu realite,şiddet unsurunun çelişmelerini emekçi iktidarına da taşır ve bu karşı devrimci sınıfların yöntemidir.Bu olumsuz örneklere Sovyet ve Çin devrimleri pratiğinde sıkça rastlamaktayız.Sosyalizm süreci bu tür ülkelerde tartışmalı ve lekeli bir süreçtir.
Şiddet sosyalizmin malzemesi olan emekçilerde ve öncüde de yabancılaşmaya neden olmuştur.Bunu bugün siyasi iktidar mücadelesi veren öncülerde,partilerde çok sıkça görmekteyiz.Öncü siyasi devrimin başından zaferine kadar,akıl almaz çelişki ve çatışmalardan geçerek,adeta öğüten bir makine durumundadır.İllegal öncülerde bu süreç kontrol edilemez bir durumdadır ve süreci bir bütün sağlıklı yürütmenin koşuları kesinlikle yoktur.Yine tarihten öğreniyoruz,bir çok komünist partisi öncü,süreç içinde korkunç bir komplo makinesine dönüşmüşlerdir.Öyle bir makine ki,bütün sosyalist ülkelerde geriye dönüşler bu komplo makinesi tarafından gerçekleşmiştir.Neden devrimci Marksistler bu durumu itiraf etme cesareti gösteremiyorlar.Sosyalizmden geriye dönüşlerin bütün malzemesi bu tür öncü partilerin içindedir.
Devrim sonrası süreçler,yani emekçi iktidarı sürecinde,çoğunluk karşısında azınlık duruma düşen öncü,artık imtiyazlı insanların yuvalanacağı bir kuluçkaya dönüşür ve sosyalizmden geriye dönüşün karargahıdır.Tarihimize bu tür partiler gerici bir pratik miras bırakmışlardır.Bizce geriye dönüşün bütün unsurları öncü ve sosyalist devleti yöneten kadronun içindedir.Sosyalist devrimler,partiyi emekçi hareketi içine çekerek çoğunluğa karşı azınlık olmaktan kurtarmalı ve devleti yine emekçi inisiyatifiyle devre dışı bırakmalıdır.Marksizm salt şiddetten ibaret değildir ve şiddet devrimci tarihin bütün evrelerinde baş vurulacak bir yöntem de değildir.
Sosyalizm,iki sistem,iki sınıf,iki ideolojinin mücadelesinin devam ettiği kapitalizmden komünizme geçişte bir ara aşamadır.Zor, sosyalizmin ileriki süreçlerinde tedricen ortadan kalkacaktır.Sosyalizm koşullarında sınıflar ve sınıf mücadeleleri devam eder,ancak bu sosyalizm koşullarında şiddeti sürekli kılmaz.Marksizmi her koşulda şiddetle özdeşleştiren küçük burjuva anlayışlar,Marksizmin sürekli bir şiddet olmadığı gerçeğini kavrayamazlar.Sosyalizmin ileri aşamalarında,insan ilişkilerinde bilinçli dayanışmanın ve hoşgörünün gelişeceği şiddetin,fesatın ve kötü sınıf alışkanlıklarının tedricen ortadan kaldırılacağı bir döneme girecektir toplum.Sosyalizmin ilk kuruluşunda devlet hala ekonomik,sosyal ve hukuki olarak burjuva karakterdedir.Hatta burjuva karakterde hukuk komünizme kadar varlığını sürdürebilir.Komünizm bütün alanlarda,ekonomik,sosyal siyasal hukuki ve kültürel olarak ve kapitalist sosyalist süreçten kalan bütün sınıfsal alışkanlıkların inkarı olacaktır.
Sosyalizm sürecinde söz konusu sınıfların bazen ekonomik,bazen sosyal ve siyasal,bazen de ideolojik ve hukuki çelişmeli yanları ön plana çıkabilir.Çünkü sosyalizm salt ekonomik inşayı gerektiren bir süreç değildir,dönem dönem farklı çelişkilerde ön plana çıkabilir.Daha evvel sosyalist ekonominin ağırlıkta olduğu sosyalist ülkelerde,bugün kapitalist ekonomi tekrar esas üretim biçimi olmuştur.Bu süreç sosyalizmle kapitalizmin mücadelesi olarak devam edecektir.Bu süreç uzun ve çelişmeli tarihsel bir süreçtir.Sürecin çelişkileri süreç işledikçe karşımıza çıkacaklardır.Örneğin,Sovyetlerde 1930’lardan sonra esas çelişki yurt savunmasından ibaretti.Bütün ekonomik ve siyasi ilişkiler vatan savunmasına göre dizayn edilmiştir ve bu süreçte diğer çelişmeler tali plandadır.Bugünün çelişmeleri o denli uluslar arasılaşmıştırki,çelişmeler dönem dönem yer değiştirebilmektedir.Ancak siyasal devrim ve sosyalist demokrasinin inşasında sınıf mücadeleleri her zaman belirleyicidir.Bundan ötürü iktidar sorunu sosyalizmin temel sorunudur diyebiliriz.
Emekçilerin toplumsal mülkiyet üzerindeki denetimi sağlanmadıkça,orada her zaman geriye dönüşün koşulları vardır.Tolumsal mülkiyet sosyalizmde azınlık durumuna düşen parti tarafından korunamaz,emekçilerin direk inisiyatifi tarafından korunabilir.Çünkü öncü artık sosyalist ülkelerde azınlıktır.Emekçilerin kontrolünde olmayan siyasi süreçler,dönüşüme her zaman açıktırlar.Sosyalizm sürecinde emekçi çoğunluğa karşı,azınlık duruma düşen öncü,geriye dönüşün merkez üssüdür ve öncü parti anlayışı yeniden değerlendirilerek emekçi inisiyatifiyle birleştirilmeli ve devleti kontrolde yine emekçi inisiyatifi hakim kılınmalıdır.Sosyalizm emekçilerle sürdürülebilir,sosyalizm sürecinde azınlık duruma düşen öncüyle değil.
Sosyalist bütün devletlerde çelişme;kapitalizmle sosyalizm arasındaki çelişme,geri yönde kapitalizmden yana çözülmüştür.Öyleyse sosyalizmde emekçiler,iktidarın bütün alanlarında,toplumun bütün birimlerinde iktidarı kuşatmalıdırlar.Zaten emekçiler bir bütün olarak iktidarı kontrol edemiyorlarsa,orada imtiyaz vardır.Emekçilerin inisiyatifi sosyalist demokrasiyi geliştirir,azınlık duruma düşen öncü sosyalist demokrasiyi geliştiremez tam tersine demokrasinin önünde engeldir.
İktidarın emekçiler tarafından fethedilmesi,sosyalizmin ilk yönelimidir.Buradan da iktidar bütün olanaklarıyla varlığını devam ettirir ve hayatın bütün birimlerinde,bütün ünitelerinde iktidar vardır.Sosyalizmin inşa ve kuruluş süreci,emekçilerin iktidar mücadelesinin devam etmesini gerektirir.Her yeni adım, emekçi girişimi ve inisiyatifi,giderek enine boyuna derinliğine iktidara nüfuz ederek,sosyalist iktidarı öncüden kurtararak giderek emekçilerin denetimine sokar.Sosyalizm koşullarında ve sosyalizmin kuruluş ve inşa döneminde emekçi çoğunlukla,öncü arasındaki çelişme bütün şiddetiyle devam eder.Emekçiler iktidarın devrimci karakterine derinlemesine nüfuz edip onu fethettikçe,sosyalist devrimci demokraside o anlamda büyür.Burada temel sorun
1.Yerelden merkeze doğru bir emekçi denetimi mi?
2.Merkezden,yani öncüden yerele doğru bir emekçi denetimi mi?
İşçi sınıfı yani emekçiler,yerelden bütün iktidar odaklarını kuşatırlarken,aynı eşgüdüm içinde ve senkronize olarak merkezi düzeyden yerele doğru da emekçi inisiyatifi kullanarak,iktidarın bütün alanlarında,bütün birimlerinde tarımda,sanayide,yerel bütün yönetimlerde,belediyelerde,işletmelerde,kooperatiflerde,sendikalarda,sanat ve kültürün bütün alanlarında emekçiler iktidarı kuşatarak ancak bir devrimci emekçi iktidarı sürdürülebilir.
Bütün devrimler iktidardan uzaklaştırdıkları,devirdikleri sınıflar üzerinde baskı ve diktatörlük uygular.Leninve öncesi dönemde sosyalizmden geriye dönüş,devrilen,iktidardan uzaklaştırılan sınıflardan bekleniyordu.O nedenle devrim sonrası,devrimin bütün okları devrilen eski sınıflara çevriliydi.Ancak sosyalist ülkelerde geriye dönüşün unsurları devrilen sınıflardan değil,emekçiler adına iktidarı kuşatan öncü tarafından gerçekleşmiştir.Öncü sosyalist ülkelerde özgür bir azınlıktır artık ve iktidarı alabildiğine kullanarak,geriye dönüşe öncülük etmiştir,sosyalizmin ilerletilmesine değil.
Kurşçevler,Brejnevler,Deg Siopingler öncünün iktidar gücünü kullanarak,emekçi iktidarlarını ele geçirmediler mi?Doğu Avrupa’daki iktidarlar yine bu burjuva revizyonist bürokratlar tarafından ele geçirilmedimi?Jivkovlar,Honeckerler,Gorbaçevler,Husaklar,hepsi bu sürecin ürünüdürler.Liu Şİaoçiler,Cao Ziyanglar v.s. yine bu sürecin yarattığı hainlerdi.Ne yazıkki emekçi bütün iktidarlarçoğunluk adına,emekçiler adına iktidarı kuşatan azınlık öncünün içinden çıkmıştır,geriye dönüşlerin bütün malzemesi öncünün içinden çıkmıştır.Öncü,devrim öncesi pratikte ve devrim sonrası sosyalizm koşullarında farklı değerlendirilmelidir.Çünkü öncü parti anlayışı,devrim öncesi dönemlerdede çok problemlidir.Bu alan üzerinde yeterince çalışılmalıdır.TKP/ML’nin tarihi bu konularda büyük derslerle doludur,ancak bu konu bu çalışmanın daha ileriki aşamalarında incelenecektir.
Paris komünü deneyimi zihinleri dondurmuş, ve tehdit ve tehlike hep devrilen sınıflardan beklenmiştir.Oysaki tehdit ve tehlike başka bir yerde duruyordu.Devrimler Paris Komününü aşmış,ve artık bir örgütlü öncü tarafından yönetiliyordu.Paris Komününde öncü yoktu ve dönüşüm de oradan başlamadı.Devrilen soylular ve burjuvazi üç ay sonra toparlanarak bütün komünarları ezerek,katlederek iktidarı tekrar üç aylık kısa bir süre sonra işçi sınıfının elinden geri almıştı.Komünarlar burjuva sınıfı devirmişti ama,burjuvazi orada duruyordu ve komünarlar iktidarı nasıl savunaçakları konusunda bilgi ve pratik tecrübe sahibi değillerdi.Çünkü emekçiler iktidar perspektifine sahip değillerdi,bu bilinç işçi sınıfında henüz yoktu.Bu başarısız devrim,daha sonra sosyalist devrim süreçlerine yansıyarak,derin hatalara neden oldu.Devrilen sınıfların, sosyalist iktidarı kuşatacakları hep beklendi ve bu durum giderek kitlelere karşı güvensizlige dönüştü..Sosyalist ülkelerde emekçiler iktidarında,işçi grevleri yasaklandı,basına büyük sansürler konuldu,duvar gazeteleri yasaklandı ve kitlelerin kendilerini değiştiren,dönüştüren faaliyetlerinden korkar oldular.
Sosyalist ülkelerde emekçiler üreten,elit öncü seçkinler ise artık yöneticiydi.Onlar emekçilerin üretim üzerindeki denetiminden korkuyorlardı.Toplumsal mülkiyetten korkuyorlardı. Değişimden,emekçi demokrasisinden korkuyorlardı.Devrimci kolektif ve emekçiler,devrilen eski sınıfların iktidardan uzaklaştırılmalarından sonra,geriye dönüşlerin siyasal kaynağını ve nereden geleceğini doğru analiz edemediler.
Mao,sorunu daha derin analiz ederek,bu konularda marksizme önemli katkılarda bulundu.Mao, bir yandan Çin’de sosyalizmi inşa sürecini yönetirken,bir yandanda sosyalizmi inşa pratiğinden çıkardığı derslerle ,devlet ve parti karşısında emekçilerin yanında,işçi sınıfının yanında,devlet ve parti deki yanlış eğilimlere karşı amansız bir mücadele yürütüyordu.Mao’nun bütün ciltlerinde ve yazılarında düzeltme hareketlerine rastlamaktayız.Mao için,sosyalist bir toplumda işçi sınıfının ve tüm emekçilerin özgürlüklrinin ve inisiyatiflerinin korunması temel sorundur ve teorik olarak konumu ve tavrı hep bu yöndedir.
Mao, sosyalist inşa döneminde emekçilerin,devletin ve partinin yanlışlarından,hatalı tutumlarından korunması için özellikle emekçilerin haklı talepleri yanında saf tutmuştur.Partinin hatalarının düzeltilmesine karşı,başından beri,yaşamı boyunca mücadele etmiştir.Çünkü o,partideki yozlaşmayı görmüş,ve partideki yozlaşmaya karşı,emekçilerin yanında ve önünde mücadele etmiştir.Mao’da sıradan kitlelerin mücadelesine derin güven vardır.Kitlelere güvenmeyenler,kitlelerle birleşemezler,kitlelerle birlikte hareket edemezler.Halka güvenmeyenler ve onları geri bir topluluk olarak değerlendiren öncüler,ancak kendilerine öncülük ederler.
Mao,devrimci iç savaş döneminde Çin halkına,kitlelere duyduğu derin güvenden dolayı milyonlarca emekçiyi,işçiyi,köylüyü seferber etmiş ve bu tutumunu sosyalist devlet döneminde devam ettirmiştir. Ve bütün bu süreçleri teorileştirmiş,ve bu pratikten cilt-cilt kitaplar serisi ortaya çıkmıştır.Mao,emekçi demokrasisinin derin kavrayışının ustasıdır.Devlet ve partinin hatalarına karşı,emekçilerin yanında durarak,partinin hatalı tutumuna karşı hep mücadele etmiştir.Hatta bu konuda daha da ileri giderek,devlet ve partinin hatalarına karşı’’bazen bir sorunu çözmenin tek yolu savaşmaktır,Komünist partisinin bu derslere ihtiyacı vardır’’der.
Mao,öğrencilerin ve işçilerin sokaklara dökülerek hakarını savunmalarını,haklı eylemler olarak görmüş ve bu mücadeleleri desteklemiştir.İşçilerin grev yapmasını ve kitlelerin yapılan haksızlıklara karşı gösteri yapmalarını savunmuş,Anayasa’da yasaklanan grev ve gösteri hakkının ortadan kaldıran yasanın kaldırılmasını savunmuştur.Devlet,fabrika yöneticileriyle ,işçi kitleleri arasındaki çelişmelerin ancak bu mücadeleyle çözüleceğini savunmuştur.Mao bu hataları 1956’da görmüş,farketmiş ve bu yanlış tutuma karşı emekçilerle birlikte hareket etmiştir.Çünkü bu süreçte emekçilerle sosyalist devlet arasındaki çelişme devam etmiş,ve Mao bu çelişmede emekçilerden yana taraf olmuştur ve bu konudaki tavrı sınıf tavrıdır.Çin Halk Cumhuriyeti Anayasasında,bütün işçi direnişleri,grevler,kitle hareketleri,gençlik hareketleri o dönem yasaklanmıştı.
Dönemin devleti ve Partide şöyle bir zihniyet gelişmiştir,...emekçiler kendi devletine karşımı grev yapacaklar?.Sosyalist devletteki ve sosyalizmdeki yozlaşmanın teorik zemini bu hatalı tutumların içindedir..Mao,bütün bu yozlaşma ve hatalı tutumları görerek,sosyalist yönetimle ,emekçi sınıflar arasında ki çelişmeleri doğru saptayarak,tavrını emekçi inisiyatifi yönünde koymuştur.Grevlerin, sosyalist toplum da da devletle,işçi sınıfı arasındaki çelişmeleri çözmede hala güçlü bir silah olduğunu savunur.Mao’nun bu düşüncesi 1975’ Çin Halk Cumhuriyeti Anayasasına girmişti ve bir yasa olarak kabul edilmiştir.
1975 Anayasasıyla kitlelerin özgürce konuşma,görüşlerini özgürce ortaya koyma,tartışmalar yapma,duvar gazeteleri yayınlama hakları da 1975 Anayasasıyla güvence altına alınmıştır.Daha sonra Deng Şiaoping yönetimi bütün bu yasaları iktidara gelir gelmez Anayasadan çıkarmıştır.Bu uygulama,emekçileri yalnızca üretici olarak gören ,bürokrat burjuva bir tavırdır.Revizyonist bürokrat burjuvazi kitlelere asla güvenmez,onların mücadelelerinden korkar ve kapitalist burjuvaziyle aynı karakterde birleşir.O nedenle revizyonizm bir burjuva ideolojisidir,Marksizmin bir türü değildir.Revizyonist bürokrat burjuvazi bu kimliğiyle açığa çıkmış ve Doğu Avrupa ülkelerinde emekçiler tarafından iktidardan uzaklaştırılmıştır,tecrit edilmiştir.
Sosyalist toplumun çelişmelerini,emekçileri inisiyatifli kılarak aşmak mümkün.Çelişmelerin çözümünde emekçi inisiyatifi hayati önemdedir.Emekçiler sosyalizmin temel dinamikleridir ve sosyalizmi ilerletmede esas kuvvetlerdir.Emekçiler özgür olmadıkça,sosyalizm sorunludur.Burada devlet ile parti esas belirleyicidir.Bugün geriye dönüşün esas merkezinin partyi ve partinin kontrol ettiği devletten geldiği çok açıktır.Bu sorunu devlet ve partiyle çözmenin geçerliliği yoktur.Sorun emekçi inisiyatifini,emekçi demokrasisini toplumun bütün alanların da,toplumun bütün hücrelerinde etkin kılmakla aşılacaktır.Parti sosyalizm koşullarında emekçi inisiyatifiyle kontrol edilmelidir ve bu konuda mutlaka kontrol mekanizmaları oluşturulmalıdır.Çünkü yabancılaşma ve tehlike devrim sonrası esas olarak burada yaşamaktadır.Parti devrimci iç savaş dönemlerinde de problemdir,aynı tehlike devrimci iç savaş dönemleri içinde geçerlidir.O nedenle devrim öncesi dönemlerinde de partriyi kontrol mekanizmaları mutlaka geliştirilmelidir.
Parti ve devletteki yozlaşmaya karşı,emekçileri hayatın her alanında siyasette,kültürde ,sanatta etkili kılmak,sosyalizmin sürdürülmesinde büyük rol oynar.Bu aşamada emekçileri özgürleştirip,partiyi ve devleti,emekçi inisiyatifiyle kontrol altına almak hayati önemdedir.Parti ve devlet için özgürlük değil,emekçiler için özgürlük koşuları yaratılmalı ve savunulmalıdır.Emekçilerin özgürlüğü,sosyalizme devrimci enerji taşır ve ve sosyalizmin itici gücüdür.
Salt parti ve devletin emir komutasıyla yönetilen sosyalist toplumlar,sonuçta diktatörlüklere dönüşürler. O nedenle emekçi örgütlenmeleri ve inisiyatifi mutlaka geliştirilmeli,öncü;siyaset üretirken emekçi karakterde hareket etmelidir.Emekçilerin seçimlerle ortaya koyacakları iradeyle halk meclisleri,kooperatifler,sendikalar,kitle örgütleri,komünler,sanatsal ve kültürel bütün kurumlar seçilmeli ve bu kurumlar emekçilerin inisiyatifinde kendi gerçek platformları olmalıdırlar.Sosyalist toplumlar,bürokrat burjuva zihniyeti,emekçilerin inisiyatifli kılınması ve özgürleşmesiye boşa çıkarır.Emekçi demokrasisi büyük emekçi kitlelerinin sosyalizme yürümesiyle oluşur.Emekçi kitleler devleti kontrol ettikçe demokrasi gelişir ve tüm birimleri kapsar.Yerel yönetimler,kitle örgütleri,kooperatifler,sendikalar,okullar,fabrikalar,aile,kültür sanat kurumları,spor kulüpleri,yeni insan tipinin gelişeceğiesas alanlardır.Öncü bu kurumların pratiğinden öğrenerek sosyalizmi ilerletecektir.
GERİYE DÖNÜŞLERDE ULUSLAR ARSI SERMAYENİN ROLÜ ÜZERİNE
Kapitalist burjuvazinin ve uluslar arası emperyalist sermayenin sosyalizme olan düşmanlığı, istisnasız bütün sosyalist deneyimleri olumsuz etkilemiş ve geriye dönüşlerde önemli roller oynamıştır. Emperyalist saldırganlık en başından beri Sovyet sosyalizmine düşmanlık yapmış ve onu boğmaya çalışmış, kuşatma dış ve iç müdahalelerle kapitalizmi geriye getirmek için ne gerekiyorsa yapmıştır. İkinci dünya savaşıyla birlikte bir yandan emperyalistler dünyayı yeniden paylaşmak ve diğer yandan da Sovyet sosyalizmini, ve dünyada gelişen devrimci mücadeleleri kanla boğmak istiyorlardı. Savaşın bu ikili karakteri savaş süresince devam etmiş, Hitler’in Sovyet ordularına yenilmesiyle süreç tamamlanmıştır.
Emperyalist kuşatma ve dış müdahale, Sovyetler Birliğinde 20 milyona yakın emekçinin yok olmasına, sanayinin önemli bir kısmının yıkılmasına neden olmuştur. Hitler Almanya’sının saldırıları sonucu Sovyet ekonomisinin büyük bir kısmı yok olmuştur.Aynı yıllarda ABD, Çin devrimine saldırıyordu,Kore işgal altındaydı ve sonra Vietnam ve Küba’ya saldırdı. Bütün bu emperyalist müdahale ve saldırılar devrimci sosyalist ülkelerde emek birikimini büyük zararlara uğratarak,bu ülkelerin sanayi,tarım, insan ve genelde bütün maddi birikimlerine büyük darbeler vurarak,söz konusu ülke ekonomilerini perişan etmiştir.
Emperyalist sistem istikrarını, geri bağımlı ülkeleri sömürerek sürdürmeye çalışmış ve dünyayı bu düzen içinde yönetmek istemişse de, dünyamız hiç bir dönem gerçek istikrara kavuşmamıştır. Emperyalist sistem, sosyalist ülkelere karşı, büyük sermayesini ve teknolojisini sürekli kullanmıştır.1970’ lerden sonra kapitalist sistem, üstün teknolojik olanaklarıyla, emekçileri kredilendirerek yönetmeye çalıştı ve yıllardır bu yöntemle yönetmektedir. SB’ deki geriye dönüş, emperyalist sisteme rahat bir hareket alanı sağlamış ve yayılması önündeki engeller kalkmıştı. SB deki geriye dönüş, emekçilerin sosyalizme ve komünist partilere olan inancını sarsmış ve sosyalizm giderek emekçiler özgülünde tecrit ediliyordu.
Bu yıkım kapitalist sisteme öz güven veriyor ve kapitalist sistem, muazzam propagandayla kendisi için yeniden alanlar açıyordu. Bütün bu olumsuz gidişata rağmen Mao ve Çin hala emekçiler için bir umuttu. Çin’ de geriye dönüş sürecine girdikten sonra, bu umut iyice kırılmıştı. Sovyet pratiği Çin devrimini olumsuz etkilemiş ve geriye dönüşte önemli bir rol oynamıştır. Çin modern revizyonizmi Sovyet modern revizyonizminin ikiz kardeşidir ve ikisi de kapitalist sisteme aittirler.
Kapitalizmin dünya pazarındaki hakimiyeti, revizyonist iktidarı süreç içinde dünya pazarlarıyla buluşturarak, bütün revizyonist iktidarları sisteme entegre etmiştir. Bugünün kapitalist istemi, geçmişte sosyalizm deneyimi yaşamış bütün ülkelere, bütün teknolojisiyle, sermayesiyle, ekonomik ilişkileriyle, sınıfsal, siyasal, ideolojik, kültürel ve günlük bütün yaşam tarzıyla girmiştir. Kapitalizm bugün dünyanın en ücra köşesine kendi ideolojisini, tüketim mantığını ve alışkanlıklarını ihraç etmektedir. Kapitalizmin ileri teknolojisi ve sınır tanımayan tüketim alışkanlığı, sosyalist ülkeleri baskı altına almış ve kitlelerin özlemlerini kullanmış ve onları etkilemiştir.
Kapitalist sistemden köklü kopuş, ondan daha ileri bir ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel ve hukuki standartlar gerektirir. Emekçi devrimleri, kapitalizmin bütün ekonomik, sosyal,siyasi,ideolojik,hukuki standartlardan daha ileri olmak zorundadır.Ancak geçmişte sosyalizm deneyimi yaşamış hiç bir ülke bu satandartlardan ileri değil. Kapitalist sistem ve kapitalist dünya pazarı,sosyalizmin her hangi bir ülkede gerçekleşmesi önünde engel olamaz ve bu teoriyi yanlışlayamaz.Ancak kapitalist dünya pazarı,sosyalizmden geriye dönüşlerin uluslar arası koşullarını her zaman oluşturmaya çalışır.Kapitalist sistem,sosyalist ülkelere her konuda başından beri kendisini dayatmıştır.Bu durumu özellikle SB pratiğinde yoğunlaşarak,’’soğuk savaş’’dönemi olarak adlandırılan dönemde bu dayatma sosyalist süreç boyunca devam etmiştir.Bu dayatma geriye dönüşlerde önemli bir rol oynamıştır.SB deki geriye dönüş bütün dünya devrimlerini ve dünya devrimci hareketlerini olumsuz etkilemiş,büyük tahribatlar yaratmış ve büyük yıkımlara yol açmıştır.
Daha evvel dünya sosyalizminin tek kalesi olan SB, daha sonra emperyalist süper devlete dönüşmüş ve dünyanın birçok devrimci ülkesine revizyonizm ihraç etmiştir. SB dünya devrim cephesine, ABD’ye direnen ülkelere ’’enternasyonalist dayanışma’’adı altında kendi revizyonist sistemini ihraç ediyordu. ve dayatıyordu. Doğu Avrupa ülkeleri, Vietnam ve Küba bu durumun en açık örnekleridir. Çekoslovakya ve Afganistan işgalleri dünya halkları vicdanında, sosyalizmin ezilen dünyadaki itibarına ve saygınlığına gölge düşürerek ağır darbeler indirmiştir. Bu olumsuz pratik, genelde dünya devrim hareketinde geri çekilmelere yol açtı, ve devrimci Marksist teoriyi istikrarsızlaştırmaya neden oldu, ve kitlelerin inisiyatifini körelterek olumsuz yönde etkiledi ve emekçileri hareketsiz kıldı. Marksizm emekçileri harekete geçirmek ve emekçi eylemleriyle, emekçi hareketleriyle dünyayı devrimci yöntemlerle değiştirmek ister. Revizyonizm ise emekçi hareketlerini bastırmak, onları atıl ve eylemsiz kılmak için mücadele eder. Marksizmle revizyonizmi, Marksizmle liberalizmi bir birinden ayıran en önemli felsefi ve siyasi ayıraç bu gerçekliktir.
İkinci enternasyonal revizyonistleri, Avrupa emperyalizminin ezilen dünyaya uygarlık götürdüğünü utanmadan savunuyorlardı. SB’deki modern revizyonistlerde ezilen dünyaya aynı gerekçelerle gidiyorlardı. Her iki karşı devrimci anlayış emekçilerin, tarihi ileriye doğru değiştiren kurucu rolünü inkar va bastırmada birleşiyorlardı, bu her iki anlayışın ortaklaştığı bileşendi. Doğu Avrupa ülkelerinin önemli bir kesimine sosyalizm, ikinci dünya savaşında Hitler Almanya’sının yenilmesiyle ve Sovyet kızıl ordusunun zaferiyle gelmişti. Bu ülkelerin bir kısmında emekçi inisiyatifi yetersiz ve zayıftı. Bu durum sosyalizmin inşasını başarısız kılıyordu.
SB, bu alanlardan çekildikçe, zaten zayıf olan devrimin dinamikleri de bu durumdan olumsuz etkileniyorlardı.1980’lerden sonra bu ülkelerdeki zayıf kitle hareketleri SB’nin varlığını ve olumsuz gidişatı da, D.Avrupa’nın bazı ülkelerinde kitle inisiyatifsizliğini geliştiriyordu. Çekoslovakya’da güçlü bir işçi sınıfı muhalefeti vardı ancak, bu kuvvet Sovyet revizyonizmi tarafından dağıtıldı. Bütün bu olumsuz gelişmeler, özellikle D.Avrupa emekçilerinde büyük hayal kırıklıkları yaratarak, sosyalizm idealine ağır darbeler vurdu ve zihinleri bulanıklaşmış insan kitleleri yarattı.
Sosyalizm ihraç eden SB, tepeden inmeci, emekçi inisiyatifi olmadan, girdiği D.Avrupa ülkelerinde yeni bürokrat burjuva hakim sınıf yaratıyordu. Ama gerçek değişimler emekçisiz olmuyordu. Emekçisiz bir sosyalizm düşünülemezdi ve bu pratik, tarihi halk yapar gerçeğinin inkârıydı. Revizyonizm insanın siyasi niteliğini reddederek, insanı sadece ekonomik bir ilişki olarak gördü. Kendilerini yönetici ve devletin sahibi, emekçileri ise, sadece üreten olarak gördüler. Oysaki sosyalizm bir azınlık hareketi değil, devrimci sınıfların, yani emekçilerin hareketiydi. Revizyonistler tamda bu konuda kapitalistlerle aynı çizgide buluşmuşlardı.Çünkü onlarda sonuçta bir azınlık hareketiydi, bir buçuk burjuva...
Sosyalizm, sosyo-ekonomik ve üst yapısal bir formasyon gerektirir. Üretici güçler, üretim ilişkileri ve üretim ilişkilerinin oluşturduğu üst yapısal bir sorundur. Sosyalizm yukarıdan aşağıya topluma giydirilen bir elbise değil, aşağıdan emekçilerin iktidarı kuşatarak üretime el koymasıyla gerçekleşen, gerçek bir emekçi inisiyatifidir. Sosyalist ülkelerdeki geriye dönüşlerin ve oralarda tarihin tökezlemesi, emekçi inisiyatifinin hükümsüzlüğündendir. Sosyalist inşa döneminde teoride sosyalizm savunulmuş ancak, pratik uygulamalar sorunlu olup, sosyalist model uygulamalar değildir.
Erdoğan Ateşin
05 .07.2012
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.