Bir Derviş ve Nefsin Kurbanı
Şuh edalı apartmanların gölgesinden ilerlerken ağlıyordu bir derviş..Oysa, yol kenarlarında saydam yetişmiş dikensi bitkilerin tebessümü ona ne de hoş görünmüştü.Kainatın boş bırakılmamış desenlerinde ilerlemenin, göze ve kalbe hitap eden tarafını düşünen bir insan için bundan ötesi de olamazdı.Kendini anlatamama veya kendini bilememe durumlarında her insan için bir kurban melekesi devreye girmekteydi.Melekler anlaşılamazlar ama icraatları ne de cazibelidir,harikadır,berekettir.
Bir kar tanesiyle kış gelmez aslında.Havanın ısınmaya başlaması kimilerine göre tam da bu demdir.Derinlere dalabilenlerin okyanusu hecelemesi de aynı zemindedir.Diken tebessümlerinde çevreyi şikayet olamaz.Meyve vermek toprağa güvenmekle olmuştur hep;iyiliğin kulpuna yapışan balıklar “Halik bilir” sözüne okyanustan cevap vermişlerdir.Okyanuslar sessiz değildir can taşıyanları barındırdığı için.
Dervişin sessiz ağlaması da okyanusta yaşayan canın bir nebze kalp helecanıdır.Yaşarken görebilmek yeni doğanlara yaşam sunabilmenin en leziz kredisidir.
Dikenli yollar terletmez insanı.Maddi sıkıntıların mayalanmasıyla büyüyen karakter bunalımı,insanlığı kalabalıklar halinde şarampole itmiştir.Bu bir davetiyedir,kötülüğün balansı bayramlarda pek hafif atar.Fakat insanoğlunun sergayeyi ağırdan alması veya onu tanımakta ahesterevlik sergilemesi, kaos mağaralarına düşünceyi ipotek ettirmiştir.
Hediyesini almıştı derviş..yolda bu tebessüm elbisesiyle ilerliyordu.Hediye ile heybesine bir katık daha ekleyen insan için kurban nasıl kesilmeliydi?Hediye ile kurbanın bir ilişkisi mi vardı?Hediyeden kurban olur muydu?Bunları düşünmüyor değildi,fakat yol zirveden geçmekteydi.Büyük adımlara büyük yol gerekliydi.Ölüm döşeğinde can çekişen bir hasta için iştahperest gıdalar hem isabetsiz hem de yavan kalırdı.Dünya’nın gözleri bir demet çiçek için baharını feda edemeyecek çaptaydı.Kavisli düşünceler her yolu zirve yapamazdı.Hepten de ümitsizlik çitlerinde özgürlük sayfalarını dağıtmak bir akıl mimarına yakışmazdı.
Çıkmaz sokakta oyun oynayan çocuklarla karşılaştı derviş..tebessüm etti bütün hediyelerini feda edercesine.Hayatını sundu bin darağacını toprağa ekercesine.Gönül tapusunu bıraktı altın zemine bayramın bağrında.Bir bayram hediyesi nasıl sunulur onu anlatmak istercesine.Gurbetteydi,evladından yoksundu,kimliği çok uzaklardaydı fakat; kainatı perçinleyen parmak uçlarında en olgunlaşmış meyveler bulunmaktaydı.Bütün mevsimleri kardeş yapan,güneşi sıcaklığıyla besleyen bir kalp titreşimiydi kalpten öte.Dünyalık her şeyini feda edercesine tebessüm ediyordu.Dört okyanusu besleyen yaşlı dualarıyla açmıştı sofrasını.Sahrada kıyametin fotoğrafını çekmek isteyenlere de çok şey anlatmıştı.Çölün ne vefalı tanecik okyanusu olduğunu da anlatmıştı dost(lar)a.Dostlar anlamışlardı.Sıcaklık kendisini dinletmişti kalbe.Kaleler açılmış ve iç düşman aşılmıştı lebriz serhatlerde.
Ya bakışlar bulanık olursa toprağın hali nice olurdu?Nefs,her zaman sıcak ekmek ile sıcak yumurta istemez.Kirpiklerde düşman kapısının sürgülü nefesi de barınır bazen.Eriyen karlar zirvelere darılmıştır artık.Kıskançlık macunu en yakın yerlerimize sürülmüştür.Ellerde taş,kalplerde kin,bakışlarda ateş çoğalmıştır.Yılkılar alevli mızraklarını bahar bahçelerine fırlatmışlardır.
Sen ise ne yaptın ey dost..? Küsmedin,darılmadın,alevlenmedin. İçinde en küçük kin tohumunu sahiplenmedin.Üzerine atılan taşlar vücudunu kanlar içinde bırakırken, bayramın mübarek bünyesi hatırına sabrettin.Bahara küsemezdin sen.Nice baharlara da ön ayak olunmalıydı bu sayede.Atlastan giysin bin yamaya muhtaç kalsa da,sen gönüllerin yamalı köşelerine misafir olabilmek için yaşayacaktın.Meyve buydu,meyve verebilmek de..
Lütfen daha fazla ağlama ey dost..! Bir kerecik bu bayramda tebessüm fidelerini serpmeyi dile. Kundaktaki gıda bekleyen ağlamalara eş değerde, inanç iklimine tebessümün de gerekli. Çıkmaz sokakta olanlara doğru yolu göstermek değil miydi rotamız? Dikenlere küsülmez, bahar yalnız bırakılmaz dememiş miydin? Demez miydin?
Derviş, kainatı rahatlatan bakışlarıyla doğru sözün kaynağına doğru ilerliyordu. Aynadaki haykırışlara bir avuç kendi hayatını da katık yaparak seslenmek istedi. Yutkundu. Yanaklarındaki gözyaşı tarhları, onun büyüklüğünü resmetmede kalem istememişti yine bu gece.
Herkes kınalı koçlarıyla bayramı süslerken,bu güzel resmin arkasında sessiz hissiyatını serpiştiren bir gönül insanı daha vardı. Nefsin de her gün kurban edilmesi, en azından bu yelpazede olunması gerektiğini dile getirmişti. Kalp hiç susmamıştı ve susmayacaktı.
Bayram bu olsa gerektir..
Gürsel ÇOPUR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.