- 585 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Not II
Hastahane odalarından birini gergin bir hava kaplamıştı. Hastahane koridorunda bir kadın telaş içinde doktorların, hemşirelerin, hastahanede olan hastaların omuzlarına çarparak koşuyordu o gergin odaya. Kapının önüne gelmişti, içeriden bağırarak konuşan adam sesleri geliyordu. Birinin sesi çok tanıdık geldi ve zaten içeri girecek olan kadın heyecanlanarak kapıyı açtı. İki resmi kıyafetli adam, yataktaki adama sinirli sinirli bakıyordu fakat tartışmaları bölündüğünden iki sinirli bakışta kadına dönmüştü, içlerinden en çok konuşan:
—Hanım efendi ne arıyorsunuz burada! Lütfen çıkın dışarı, şuan burada bir sorgulama yapılmaktadır.
Adamlardan biri ayağa kalkmış; yataktaki adama gülen yüzüyle boş boş bakan kadına yönelmişti. Kadın adamlara dönerek:
—Kocamı görmeye geldim dedi. Kocamı görmeye hakkım yok mu? Bir yıldır kayıp olan kocamı görmeye hakkım yok mu?
Kadın pek bir sitemli tavır ile üstüne gelen adamı da eliyle çelmiş, yatağın yanına çöküp yatakta yatan adama sarılmıştı:
-Erhart, bir yıl oldu Erhart, neredeydin söyle! Öldüğünü zannetmiştik, o kadar özlemişim ki seni. Çocuklarında özledi.
Erhart, şaşkınlık üzerine şaşkınlık yaşıyor, karışan kafasıyla o kadar çok düşünüyordu ki; kafası ağrıyordu. Elini başına götürdü:
—Hafıza kaybı yaşadığımı zannediyorum, özür dilerim ama tanıyamadım. Demek siz benim karımsınız, çocuklarımda var öyle mi?
Kadın karşısında duran adama baktı, gözleri doldu. Kendisine şaşkınlık ile bakan iki adama baktı:
—Ne yaptınız kocama! Söyleyin, bir yıl boyunca eziyet mi ettiniz, elektrik mi verdiniz. Şikâyet edeceğim sizi, sürüm sürüm süründüreceğim.
Kadının başındaki damarlar çıkmıştı. Sinirden kıpkırmızı kesilen suratı ile ağlayarak konuşmuştu. Kadına bakışları değişen iki adamdan biri kendisini suçlu hisseder gibi:
—Hanım efendi kocanızı üç gün önce yolda bulduk, neredeyse ölüyormuş.
Bu cümleyi duyan Erhart, yatağından sıçrar gibi doğrulmuş:
—Benimle iki saattir tartışıyorsunuz fakat üç gündür uyuduğumu söylemiyorsunuz öyle mi?
Adamlardan biri iyice sinirlenerek arkadaşına dönmüş:
—Ben çıkıyorum, dışarıda sigara içeceğim, bu sorgulama akşama kadar bitmez. Eğer beni ararsan kantinde olacağım dedi ve sinirli bir bakış atıp odadan hırslı bir şekilde çıktı.
Kadının ve Erhart’ın dikkati odadan çıkan adam ile dağıldı. Resmi kıyafetli adam arkadaşına kafa salladıktan sonra konuşmasına devam etti:
—Bakın Erhart Bey, kendinizi öyle çok yormuşsunuz ki; üç günde anca uyanabildiniz. Üzgünüm ama bizim işimiz sizi sorgulamak, sağlık durumunuzu doktorlardan öğrenirsiniz. Hanım efendi size gelirsek; kocanız bir kriz geçirmiş ve hekimlerden öğrendiğimize göre bundan öncede bir sürü kriz geçirmiş. Önemli olan geçirdiği krizler değil önemli olan şehirde işlenen dokuz cinayettin tek şüpheli şâhısı oluşudur. Öyle sanıyorum ki; kocanızı görmediğiniz bu süre zarfında Erhart Bey elini kana bulamış.
Kadın dehşet içinde bir adamın suratına, bir Erhart’ın suratına bakıyordu. Gözyaşları içinde adamı dinleyen kadın:
—Olamaz, yapmış olamaz. Yapmadığını söyle Erhart, yapmadığını söyle şu adama da evimize gidelim!
Erhart, gözünün önünde yıkılan bu kadına üzülmeye başlıyordu. Neden bu kadını hiç görmüş gibi hissetmiyordu. Hafıza kayıplarında kişi, az da olsa bir şeyler hatırlamaz mıydı? Peki, neden en küçük bir şey bile hatırlayamıyordu. Kadının bu haline dayanamadı, yatıştırmak için:
—Bak hayatım, karım olduğunu söylüyorsun ve eminim ki de öylesindir. Evet, ben kimseyi öldürmedim, hatırladığım zaman içerisinde koşmaktan ve yürümekten başka bir şey yapmadım. Uçurum kenarında ki kulübeden başka bir yere de gitmedim dedi.
Adam kadına sadece acıyarak bakıyordu. Kadın, Erhart’ın dediklerini duymuyor gibi ağladıkça ağlıyordu. Erhat, içinde en küçük sevgi tanesi bile hissetmiyordu bu kadına karşı. Resmi kıyafetli adam bu konuşmadan sıkılmıştı ki:
—Hanım efendi, size çok mantıklı bir soru soracağım. Kocanızın el yazısını bilirsiniz her halde dedi ve cebinden bir kâğıt çıkardı:
—Bu onun yazısı mı?
Kadın ağlayarak adamın elinden kâğıdı aldı:
—Evet, bu onun yazısı, nerede görsem tanırım bu onun yazısı.
Erhart, bu kadına sevgi beslemiyordu fakat nefret beslemeye başlıyordu. Bu kadın kocasını ele verecek deliller ortaya atıyordu. Eğer bu Erhart’ın el yazısı ise sorgulama burada bitecekti. Erhart resmen cinayetlerin suçlusu sayılacaktı. Kadın ne konuştuğunu bilmiyordu Erhart’a göre. Kadın birden akıllanır gibi:
—Fakat bu kocamın el yazısı değil, özür dilerim emin değilim demişti. Sanki anlamıştı Erhart’ın yüz ifadesinden her şeyi. Resmi kıyafetli adam ise çoktan durumun farkına varmıştı:
—Hanım efendi, şimdi izin verirseniz Erhart Bey ile sorguya devam edeceğim. Lütfen dışarı çıkın, sizinde görüşlerinize sonra başvuracağız.
Kadın bu konuşmadan rahatsız olmuştu ve çıkmak istemediğini, sorgulamanın yanındayken yapılmasını istediğini söylemiş, resmi kıyafetli adamla tartışmaya girişmişti.
Bu sırada dışarıya çıkan diğer adam, sigarasını bitirmiş kantinde sıcak çikolatasını içiyordu. Yanına başka bir memur arkadaşı geldi:
—Sorgulama bitti her halde, adam yürüyecek halde ise şubeye götürüp orada devam edelim ne dersin?
Arkasına dönen adam memur arkadaşını selamlayarak karşısındaki sandalyeye oturmasını işaret etmişti:
—Sorgulama bitmedi, Volker içeride devam ediyor sorguya. İçeceğimi bitireyim birazdan yanına geçeriz.
Adam elindeki dosyayı önlerindeki masaya fırlatmış, rahatça oturduğu yere yayılmıştı. Sıcak çikolatasını yudumlarken:
—Bu ne diye sordu arkadaşına,
—İçerideki katilin dosyası, sorguya çekiyorsak her şeyini bilmeliyiz değil mi?
Adama göz kırparak iyi bir şey bulmuş gibi dosyaya bakıyordu. Kantine parayı ödedikten sonra dosyayı alıp odaya doğru yürüdüler. Kapıya yanaştılar ve içeriden ses gelmiyordu, kapıyı açtılar ve Volker’in kanlar içindeki vücudunu yerde gördüler. Hemen telsize sarılan adam:
—Burada bıçaklanarak öldürülmüş bir memur var, katil zanlısı kaçmış karısının kaçırdığını zannediyorum. Hemen bir ekip istiyorum buraya!
Bıçaklanan adamın üzerinde bir bıçak vardı, bıçağın altında da küçük bir kağıtta bir not yazıyordu ’Ben Erhart’ ve bunu gören adam deliye dönmüş, etrafa sövüp duruyordu:
—Pislik herif, masum gibi gözüküp karısıyla birlikte ne dolaplar çeviriyormuş.
Yeni gelen memur ölü arkadaşına bakarken birden yanındaki arkadaşına dönmüş, kolundan hırslıca tutup kendine çevirmişti:
—Az önce sen karısı mı dedin,
—Evet, karısı; ziyaret ediyorum ayağına sürtük, kocasıyla iş çevirmiş arkamızdan.
Ağzı açık bir şekilde arkadaşına bakan memur heyecanla dosyayı açmış ve arkadaşına elleri titrerken bir satırı göstermişti ve satırda ’Bekâr’ yazıyordu. ..