8
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1866
Okunma
vayyy be!
adam sen ne güzel şiir yazmışsın böyle
ve kadın sen de öyle!
oysa ne diyorsunuz karışık cümlelerle,
ben anlamadım!
(anlamadığım için belki) yok size yorum-morum!
yorumunun içine ben, Çorum leblebi korum!
__________________________________________
Diyorlar ki:
- filancanın falanca şiirini okudun mu?
- okudum..
- çok güzeldi, değil mi?
şaşıp şaşıp kalıyorum.
Birileri de kalkıp, çarşaf çarşaf övgü döşeniyor o şiir üzerine. İyice açık kalıyor ağzım.
O şiiri mi övüyor bu kişi, yoksa, -bilmediğim bir nedenle- o şiiri yazanı mı; anlamıyorum.
Gelin de inanın bu maskaralığa!
- hele sen iyice bir oku o şiiri, birkaç kez daha oku, sonra bir daha oku, oku..oku, oku!
tadına varacaksın mutlaka! Neler var o şiirde, neler, neler, neler!..
Yahu, ne bulunur, neler bulunur bir şiirde?..Özdeyiş mi bu, atasözü mü, tekerleme mi, bilmece mi,
bulmaca mı, şifre mi, gizli diller toplamı mı, nedir yani şiir denilen?..mahalle bakkalı mı bu?..
Kimi ruh hastaları, durup durup birşeyler mırıldanırlar; kimileri de dikkat çekmek için, şunun bunun yanında
birşeyler çiziktirirler ceplerinden çıkarttıkları kâğıtlara veya başka yerlere imler, bellikler koyarlar, dikkati çekecek biçimde.
Görenler de ’ acaba ne diyor bu, acaba ne anlama geliyor bu çizgi, bu im? ’ diye merak ederler.
Ruh hastası ulaşmıştır amacına, dikkatleri de kendi üzerine çekmiştir.
...
Ne mi demek istiyorum?
şunu: şiir, işlevi gereği, açık ve aydınlık olmak zorundadır.
...
’Günlerce ne gördüm, ne de bir kimseye sordum/Yârab!
Hele kalb ağrılarım durdu diyordum’
(Yahya Kemal),
’Günler kısaldı. Kanlıca’nın ihtiyarları/
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları’ (Yahya Kemal),
’Serin rüzgârlara pencereni aç!/
Seyret de ağaran rengini ufkun/Mahmur gözlerinde süzülsün uykun’
(Ahmet Hamdi Tanpınar),
’Ateşte yanan bir gül benim yurdum/
yedi yüz yıldır tütüyor/kerpiç bir bacada’ (Ömer Faruk Toprak),
’Su başında durmuşuz/
çınarla ben./Suda suretimiz çıkıyor/çınarla benim./
Suyun şavkı vuruyor bize/çınarla bana.’ (Nazım Hikmet),
’Yeşil pencerenden bir gül at bana/
ışıklarla dolsun kalbimin içi’ (Ahmet Muhip Dranas),
’Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?/
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?’ (Cahit Sıtkı Tarancı),
’Bu ayaklar benden hesap soracak/
Bir düşüncenin peşinden dolaştırdım/Sokak sokak’ (Rıfat Ilgaz),
’Bilmem ki nasıl anlatsam;/Nasıl, nasıl size derdimi!’ (Orhan Veli).
soruyorum şimdi: şu örneklerin hangisinde
söyleyiş güzelliğinden kaynaklanan anlamın dışında, erişilmez, bulunmaz, anlaşılmaz bir düşün, bir düşünce, bir anlam var?..
...
Bir kez daha yineliyorum: şiir, müzik gibi, dinlenilirken yükünü (tadını, bildirisini) bırakıp gider.
Birtakım ekonomik, sosyal, siyasal, ideolojik, bilimsel gerçeklerin, doğruların, sahibinden
başka hiçkimseyi ilgilendirmeyen izlenim, duygulanım ve durumların, kekeme bir dille, dize adı altında ak kâğıda dökülmesi,
sözü şiir yapmaya yetmez.
’ Dur bakayım, ne demek istiyor bu şiir? ’ denilerek, yeniden yeniden okunulan şey, şiir değildir.
...
Şiiri anlamak demek, onu duymak, duyumsamak, algılamak, yaşamak ve ondan tadalmak demektir.
Açarsınız şiiri önünüze, okursunuz, duyarsınız, yaşarsınız ve kapatırsınız.
Aynı ruh hali içinde, bir başka zaman yine okursunuz, yine okursunuz.
Müzik dinler gibi!..şiirin bitmezliği, tükenmezliği, hep taze ve diri kalması budur!
Yoksa, ’ tamam, anladım ben bu şiirin ne demek istediğini; anladım ve bitti şiir; artık, yeniden okumama gerek yok! ’
demek değildir şiir.
Çünki güvercin, biçiminden soyutlanamaz.
Çünki ekmeğin tadına, yenilirken varılır, sonradan düşünülerek değil!..
Sevişmenin tadı, sevişme sürecinin içindedir.
notlardan...
--------------------------------------------------------------------------------
[mamy ex]