- 466 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Deli Camızın Suçu Ne?
DELİ CAMIZIN SUÇU NE?
Altmışlı yıllar. Boğazlıyan’da öğrenciyiz. Ortaokula gidiyoruz. Kardeşim Mehmet,Emmoğlu Osman üçümüz bir ev kiraladık. Ev dediğim bir oda,bir ara.Ara evin girişi. Aynı zamanda mutfağımız. Yemeğimizi kendimiz pişiriyoruz. Çamaşırdı,bulaşıktı...Hepsi bize bakıyor.
Şikayetçi değiliz halimizden. Şikayetçi olsan ne yazar? Çalışıyoruz. Derslerimiz iyi.İşler yolunda. İki haftada bir köye gidiyoruz.Bizim köyle Boğazlıyan arası 17 kilometre. Bu yolu yaya gidip geliyoruz. Üç saati aşıyor yolculuğumuz.. Şimdiki gibi değil. Taşıt var, var olmasına da...At arabası. Kağnı. Kara kaçan...O da bulunursa. Makine (kamyon) yeni yeni görünüyor bizim köyün yolunda. Üstelik parayla. Ücretli...Ne gerek var? Biz tabanvayla gider geliriz. Makineye vereceğimiz para cebimizde kalır.
Cahit Külebi’nin bir şiiri vardır. Yeri geldi aktaralım:
“Sivas yollarında geceleri
Katar katar kağnılar gider
Tekerleri meşeden.
Ağız dil vermeyen köylüler
Odun mu, tuz mu, hasta mı götürürler?
Ağır ağır kağnılar gider
Sivas yollarında geceleri.
Ne, yıldızlar kaynaşır gökyüzünde,
Ne, sevdayla dolar taşar gönüller,
Bir rüzgâr eser ki bıçak gibi
El ayak şişer.
Sivas yollarında geceleri
Ağır ağır kağnılar gider.
Kamyonlar gelir geçer, kamyonlar gider
Toz duman içinde,
Şavkı vurur yollara,
Arabalar dağılır şoförler söver,
Sivas yollarında geceleri
Katar katar kağnılar gider.”
Cahit Külebi’nin “Sivas Yollarında” betimlediği manzaralar bizim köyün yolunda da görülür.At arabaları,kağnılar yük ve yolcu taşırlar.Motorlu taşıtlar pek hazzetmez kağnıdan, at arabasından.Kamyon sürücüleri bıçkındır. Havalı olurlar. Köylülere tepeden bakarlar.
Yarıyıl tatilinden dönüyoruz.Ben,Mehmet,Osman... Bir de Şer Ali (Filiz).Tabanvayla tabii. Karakoç’un altında bükücü dolanacağız.Zaten o dolambacı geçtik mi korkma...Deli camızdan kurtulduk demektir.Hani Niyazi’yle,İbrahim’in karnesini yiyen deli camız var ya ondan bahsediyoruz efendim.Sağı solu gözlüyoruz.Deli camız ha çıktı,ha çıkacak... Yüreklerimiz güvercin yüreği... Pır pır edip duruyor. Karakoç köprüsünün orda bir karaltı var. Otluyor.İnek mi,camız mı? Belli değil.Şer Ali:
“Şu yayılan deli camız değil mi?” dedi.”Aman etme tutma...” dememize kalmadı.Şer Ali:
“Ca’... Ca’...Ca’...” diye bağırdı.Karaltı başını kaldırdı.Eyvah bu deli camız! Deli camız bize doğru hamle etti. Koşuyor ki tozu dumana katarcasına. Yol kenarındaki söğüde çıktı Osman. Biz az ötedeki tepeye tırmandık. Kayaların üstüne. Deli camız geldi. Söğüdün alında Osman’ı gözlüyor. Arada bir dolaşıp eşiniyor. Az ileri gitti. Osman inecek oldu. Koştu geldi. Osman tekrar tırmandı ağaca. Epey bekledik. Deli camızın umudu kesildi. Çekti gitti. Osman indi söğüt ağacından koşarak yanımıza geldi. Yolu bıraktık,tarladan Çorak’a düştük. Boğazlıyan’a vasıl olduk. Ama gel de bize sor.
Şer Ali orda da yaptı yapacağını. Suç Şer Ali’de. Uzakta otlayan deli camızın ne kabahati var? Şer Ali musallat etti çer alasıcayı başımıza...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.