ÇİRKİN II.
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Çirkin II.
( Kezî, ilk defa kasabalıyla karşılaşıp, yüzünü dönerek konuşmaktadır.)
-Bırakın ninemi.
Gömerken canını acıtabilirsiniz. Toprak ve ellerim, şimdi ikimiz onu okşaya okşaya gömeriz. Gidin buradan. Beni ninemle yalnız bırakın.
-Aman Ya Rabbim, kim bu çirkin şey? Kaçın kaçın...
-Yaşlı teyzenin çok güzel olduğunu söylediği kız, sakın bu olmasın? Güzelliğini herkesten sakladığı kız... Ölmüş büyüklerimizin ruhu adına, ya bu çirkinlik bulaşıcıysa!.. Kaçın kaçın.
-İtmeyin, gidiyoruz işte.
-Doğru ya, kaçın benden. Çok uzaklara kaçın.
Hey fırıncıya benzeyen adam. Sana söylüyorum sakın bana un verme. Yoksa fırınına bir
daha kimse uğramaz. Baksana şimdiden yüzüne bakıyor kasabalılar, karar senin.
Ya sen tombul amca, sende yakacak verme. İstemem. Orman çalı çırpı dolu.
Kimseye ihtiyacım yok benim. Nineme dua da etmeyin giderken. Sizin dualarınız, zavallı nineme beddua olacaktır.
Gidin buradan, eğer sizin bir küçük nafakanız geçerse boğazımdan, o nafaka öyle bir şerbet olsun ki bana, üç başlı yılanın zehri olup geçip gitsin nefsi-simden, ne ben anlayabileyim, ne siz, ne de yılan.
Ama bir gün: Olur da bir gün, benim çirkin yüzüme ihtiyaç duyarsanız...
Yine kaçın.
Bu defa daha da gerilere doğru kaçın. Haydi gidin, bırakın ninemi gidin. Sakın ha, elleriniz değmesin yüzüme, ne de ninemin ölüsüne.
-Kaçalım kaçalım, ben bu kızdan korkuyorum eşim gidelim. Sen onun gibi çirkin olsaydın, bir gün bile yanında durmazdım sevgili eşim. Zaten senin bu güzelliğin yok mu, şu dillere destan güzelliğin, dur seni kucaklayayım da koşarken yorulma.
Derken sessizlik...
Öyle bir sessizlik ki, sadece havada uçuşan kelebeklerin kanat sesleri.
Bir kambur toprak ve Kezî. Akşam olmak üzere.
-Gittiler nine... Şimdi sen ve ben, bir de şu rengârenk kelebekler beraberiz. Sahi ninem, sen gittin gideli bu kelebekler benim peşimdeler. Üstelik onlar o kadar güzel ve ben bu kadar çirkinken ninem neden peşimdeler ki?
Hatta sanki o kadar insanı benimle beraber kovalar gibiydiler... Üzüldüğüm tek şey, sensizlik. İnan ne güzelliğin peşindeyim, ne de güzel masallarının.
Gidiyorum, senden bir avuç toprak alıp çiçek ekeceğim evimizin rüzgârlarına. Her gün mutlaka geleceğim. Bütün kelebekler bize bekçi olsun. Hoşça kal ninem.
Kezî, giderken ninenin toprağından bir avuç toprak alır. Mendilinin içine koyar.
Mendili katlayıp kapatırken, günü dolan bir kelebek son nefesini bu toprağın içinde vermek ister gibi içine konar. Kanatlarını kapatır. Kezî şaşkınlık içinde bakar. Kelebeği mendilinden itip, toprağı cebine koymayı düşünmektedir ki, o an düşüncesi değişir. Her canlı kendi toprağını kendi seçer; diye aklından geçirir. Bu kelebek, bunca yolu boşuna mı uçmuştur!...
Kelebekle beraber mendili kapatıp cebine koyar... Hoşça kal nine.
Çirkin Kezî kasabaya döner.
Adımları kasabaya yaklaştıkça, kulağına inilti sesleri gelmektedir...
Kezî seslerin sebebini merak etmeye başlar.
öyküsatıcısı/Davidoff Ekim 2013
(devam edecek)
YORUMLAR
Hamilelik süresinde en büyük dilektir, Yarabi eli ayağı düzgün her bir şeyi yerli yerinde olsun başka bir şey istemem diyen insanlarımız vardır, yaşarken de ibretlik ettirme el ayağa düşürme diye duaların yansımaları ile büyüdük. Soy_he ciğerdir atsan atılmaz satsan satılmaz diyende analardır. Her çocuk anasına, babasına şirin doğar aslında melekler korur onları bebeksi kokuları cennettin miski amberidir. Bir çok çocuk sokaklara bırakılıyor, yurtlara yada doğma şansıyla yaşam şansını kaybetmeye mahkum çarpıklıklarda. Masumdur doğarken çirkinde güzelde olsa. Büyükçe hani biz o çirkinlikleri aşılıyor olmasak hepsi melek kalacaklardır. Aynalardır her birimizi birbirimizden üstün kılmaya etken. Kimimizi kibirli yapmıştır, kimimizi kendini beğenen.
Çocukken bir komşumuz vardı, sürekli yüzü peçeli, doğuştan burnu olmayan bir kadın gözleri altından sürekli kapalı, yıllar yılı hiç kimsenin peçeni kapatma demediği yıllar, bütün mahalleli yanında otururdu bu teyzemizin, sohbeti çok hoştu, giden gelen selam verir soluklanırdı yanında öykünüz sayesinde 35 yıl sonra hatırladığım, bir diğeri ise adına Heno dedikleri doğuştan başı çok küçük bir koca genç vardı, annesi sürekli ayağını bağlayarak evde tutardı genç yaşa gelinceye kadar sonraları sokağa saldı. Heno zararsızdı aklı dengesi olmasa da, hep yüzünde gülümsemesi vardı. Çocuklarla oyun oynar söyleneni yapardı. Onlara bahşedilmiş ne çok sempatik davranışlar ve hoşnutlukları da kendilerine eşlik etsin diye göndermişti.
Annemiz onlara hep sempatiyle bakmamızı sağladı, korkmayın ürkmeyin onların yerinde sizlerde olabilirdiniz diye, ayrıca bugün böyleyiz yarın ne olacağımız bellimi ola.
Üstadım Öykünüzde insan önyargılarının, ne çok tuhaf bakışların çarpık yansımaları var adeta gözler önüne sermişsiniz. Nice ciğerli annelerimiz vardır ki, doğuştan gelişimi engelli ve ömür boyu felçli çocuklarına şefkatle sarılıp özen göstererek bakmaktalar hem de gecelerini gündüzlerine katarak.
Bir köyde yatalak bir teyzeye ziyaret gibi gidebilen insanlar belki normalde onun içinde bulunduğu durumu teneffüs edemezken çaresizliğini ve acılarını dindirecek tarzda gitmekteler gönül vermeye vede gönlünü almaya...
Bizimle karşılaşanlarında aynı zamanda bizim kaderimizin bir parçası olduğu aşikardır, onlara göstereceğimiz saygı sevgi ve şefkatse, hiç tanımadığımız insanlardan görebileceklerimizle aşinadır.
Yaşamı ve yaşayacaklarımızı yadırgamadan, yargılamadan anlamaya, anlatmaya çalışan kelebekler eşliğinde yazdığınız bu öyküde mutlaka çirkinin güzelliklerle de sosyal yaşamda buluşmasını ve Çirkin ve Çirkin II' den sonra Çirkin III ile karşılaşıp güzelliklerle yol alan nice erdemli insanları da görmeyi diliyorum.
Üstadım; bu öykümüzün adı, konusu dramatik yansısa da farkındalık içermekte, içerik de yaşamdan bir kesitti, yansıma tüm olaylarla anlam yüklü, ifadeler birbirini tamamlayan gözlemlemelerle dopdolu, akıcılığınız ile okunmaya değer kılmaktasınız. Yürek sesiniz hayal gücünüz ile hep nice öykülerle bizlere yansıyıp, hayatın içindeki tüm gerçekliklerle de hep yankı bulsun. Sevgi ve Saygılarımla
Merakta bıraktın bizi yazarım.
Üzdün de az buçuk.
Yüreği bu kadar güzel olan bir insanın,
yüzü nasıl çok çirkin olabilir ki?
Yok yok...
Olmayacak bu iş böyle...
Bir şeyler bulmalı,
ya da bir yolunu bulmalı,
dünya güzelliğine büründürmelisiniz bu kızı.
İnsanlara da ders olmalı.
Yine harikaydı cümleler.
Yine güzeldi anlatım...
Okunasıydı...