- 842 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BENİ HAYAT TUTUYOR
Az önceki yağmurdan kalmış bu yerdeki ıslaklık. Gökler neye hüzünlendi ise bu sefer, delinmiş göğün gözü besbelli. Sokak kedilerini hiç bu kadar buruk görmemiştim. Zaten neden böyle sınıflandırırız kedileri, sokak kedisi diye onu da bilmiyorum. Sanırım doğamızda var, bize ait olanların dışındakiler, sokak ta ve yabancı oluyor çoğu zaman. Peki, gerçekte böylemidir diye düşünüyorum yorgunluğunu sırtıma yüklediğim günün gecesinde.
Yanımdan geçen bu arabadaki insanlar benim yabancım mıdır, ya da ben onların hiç bir şeyi olmuyor muyum sırf bir selamımız yok diye.
Hepimiz aynı geminin yolcuları değil miyiz? Kimimiz güvertede martılara simit kırıntıları atarken, kimimizi deniz tutuyorsa, kimimiz kaptan köşkünde ve bir diğerimiz makine dairesinde diye yabancı mı oluyoruz. Yok, mudur hatırımız şu ıslak kaldırımlarda sırf birbirimizin adımlarına basıyoruz diye. Aynı bakkaldan alış veriş etmemizin demi hiç anlamı yok, turfanda sebzelerin aynı anda ama başka evlerde tencerelerde yemeğe dönüşmesinin, hayattan aynı tadı aldığımızın bir sırrı olması ihtimali hiç mi yok?
Sokak ıslak ve ben yürüyorum… Ağlayacak ne vardı bu kadar bilmiyorum. Acaba diyorum, acaba dertlerimi kendim mi kaşıyıp duruyorum durup dururken. Kurumuş, kurum bağlamış yaralarımı deşmekten zevk mi alıyorum diye soruyorum durup durup.
Cahit Sıtkı’nın şiirlerinde dolaşırken ömrüm ve bilinmezken son nefesin hangi mumu üfleyeceği, ürperiyorum dostsuz ölmekten.36 yıldır bulamadığım dostumu mu arıyorum bu bitkinlik gecesinde diye de düşünmüyor değilim hani.
Eskiden diyorum, eskiden insanlar trenlerde sohbetlere tutuşurdu ‘’nereye yolculuk’’ diyerek başlayıp. Şimdi ise o ufak, kulağa tıkaç diye takılarak müzik dinlemeye yarayan şeyler yüzünden hep o aynı soğuk yüzleri görmek, bana bıkkınlık getiriyor diye düşünüyorum. Kimsenin kimseden selam alacağı yok bunu anladım da bu kadar mı yabancıyız birbirimize?
Dost arıyorum, aynı gündüz vakti elinde mum arayan o bildik düşünürün elinde mum la gündüz vakti ‘’Adam’’ aradığı gibi. Yorgunum ve biliyorum bu sorgulama bitmeyecek, sabah niyetine geçecek sancılı saniyelerde.
Bu düşünce bulanıklığının sebebini de tahmin ediyorum aslında; laf aramızda, Beni ‘’Hayat tutuyor’’ … Bu besbelli.
Her şeye karşı sorgulama, ayrıntılar, bu bulantıya dönüşen pişmanlık gecelerinin sebebi başka bir şey olamaz yoksa…
Evet, evet; beni ‘’Hayat Tutuyor’’ Bu besbelli.
YAZIK HAYAT
Kuş kırıntıları ile yaşanmaz ki.
Hakkımız yok yazıklara.
Zaman dediğin şey, gökkuşağı.
Var, ama aslında yok.
Bir yanılsama, hayat denilen mevhum,
Adı yok sevdaların peşinde.
Çalmadan girmeli kapılardan,
Hayat bizi çalmadan.
Bırak, gönül şarabım sarhoş etsin,
Beden kadehimizi.
Öyle yıllandırdım ki hasretinle,
Bitirir esaretimizi.
Bir güle güle, bir merhaba.
Yazık değil mi peki, geçen hayata?
Bazen ne yapsan olmaz.
İmkânsızı seversin.
Cellâdına âşık olmayı seçersin.
Evet, seversin.
Ama hep, ensende,
O soğuk elveda yı beklersin.
Bir merhaba, bir elveda.
Yazık değil mi peki geçen hayata.
Selam Sevgi ve Muhabbetlerimle efendim
Erkan ÇEVİK
İstanbul/ 2008