- 798 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bu bir rüyadır, yorum bilenler yorumlasın
.....Kerim mutsuz bir hayatın içindeydi. Mutsuzluğunu, ya kumar masalarında kumar oynayarak ya da meyhanelerde kendi gibi arkadaşlarıyla masalarına gelen kadınlarla birlikte içki içerek gideriyordu.
.....Kerim aslında zengin de, biriydi. Rahat yaşamak için her şeyi vardı. Lüks arabası güzel bir geliri her şeyi vardı ama nedense mutlu değildi. Mutluluğunu içkiyle kumarla gidermeye çalışan Kerim, gittikçe bir kumar içki batağının içine çekiliyor, adeta yavaş, yavaş yoksulluğa çürümüşlüğe doğru itiliyordu.
.....Kumar çetelerinin ve mafya bozuntularının tuzakları içinde, serveti hızla erimekle kalmıyor artık bir de senetle borçlanmaya başlıyordu.
Sonunda onun için olan olmuştu kumar derken içkiydi kadındı derken, yaşadığı hayatın içinde elinde avucunda ne var ne yok hepsini sattığı halde, geride ödeyemeyeceği kadar da bir borç batağının içine ‘de düşmüştü.
.....Yaşadığı şehrin yakınlarında bulunan koruma altındaki milli park olarak değerlendirilmiş olan, cennet adası denen yer, artık onun sıkıntılarına ortak olan mekânı olmuştu.
.....Borç batağı içinde yüzen sıkıntılı Kerim sık, sık buraya giderek başına gelenleri doğayla paylaşıyor, adeta ona derdini döküyordu.
.....Cennet adası denen yer karayla bağlantısı olan, denizin içine doğru girmiş bir yarım adaydı. Bir tarafında yüksek zor çıkılan keskin uçlu yalçın kayalıkların ve mağaraların olduğu bir yerken, diğer kısmı olan denize yakın yerlerinde ise, adeta cennet gibi görünen yerlerin olduğu bir yerdi. Kısacası hem cennetin hem cehennemin bir arada olduğu bir yerdi. Cehennem’ inde acımasız keskin sıcak yalçın keskin kayalıklar uçurumlar mağaralar bulunurken cennetinde ise, bin bir çeşit çiçeklerin olduğu ve her mevsimde çiçeklerini açan mis gibi kokan iğde ağaçların ve güllerin, yeşilliklerin çok olduğu yeşil çimenlikli koyaklarının etrafını ormanlık alanların süslediği güzel bir mekândı.
.....Burada bu güzel yerleri çıkması muhtemel yangına ve başka tehlikelere karşı korumak için bir de resmi bina vardı. Bu binadaki görevliler, buradaki doğal milli parkı her çeşit tehlikeye karşı koruyorlar ve buraların korunması yanında bakımını ‘da yapıyorlardı.
.....Kerim düştüğü kumar batağının borç batağının içinden nasıl kurtulacağını buralarda gezerek, oraların güzelliğinde oraların havasını teneffüs ederek kendini avuturken bir taraftan ‘da düşünürken kafayı yemiş adeta çıldırmıştı.
Yavaş, yavaş morali, ruh sağlığı iyicene bozulan Kerim İntihar etmeyi düşünmeye başlamıştı. Bunu’ da kendini, ya denize atarak, ya’ da oralardaki keskin kayalıklardan aşağıya atarak, ya da kendini oralarda bulunan halkın gözü önünde yakarak gerçekleştirmeyi düşünüyordu.
..... Yakma fikri onun için daha ağır basıyordu. Çünkü belki kendini yakarken gören birileri kendisine acır ‘da kurtarırlar borçlarımı silerler demeye başlamıştı içinden.
Gitti kendisine bir bidon benzin aldı yarım adanın kayalıklarına tırmandı. Onun yaşantısını yakından tanıyan birileri uzaktan onu görmüş ve onun ne yapacağını bir nebze olsun sezmişti. Fakat bundan tam emin olmadığından ona engel olmamayı düşünemedi. O kişi onu uzaktan bazen açıkgözle bazen’ de elindeki dürbünle devamlı onu gözlemeye başladı.
Kerim önce keskin uçlu kayalıklarda bir müddet dolaştı sonra buraları da beğenmedi, cennet adasının deniz tarafına doğru yöneldi denizin kıyısına gitti.
Bir müddet denizin dalgalarını seyrettikten sonra, orayı da beğenmeyen Kerim kendini intihar için gerçekleştirmek istediği olay karşısında bazı kişilerin olabileceğini ve kendisini intihar ederken görebileceğini düşündüğü milli park koruma memurlarının bulunduğu binaya yakın bir yerdeki gördüğü bir boşluğun içine gizledi. Orada inşaatlardan kalma parça halinde bulunan tahta parçalarıyla kendi etrafını tamamen çevirdi ve kendisini tahtaların arasına hapsetti.
..... Adeta kendini bir odun yığının içine gizlemişti. Anlaşılan bunalım içinde olan bu kişi ateşten yaralı kurtulmak istemiyor o sırada tam olarak karar vermiş artık gerçekten de, tam olarak ölmek istiyordu.
.....Tam bu sırada nereden duyduysa onun eşi geldi. Durumunu anlamış olan eşi, etraftaki kişilerin’ de yardımı ile hızla Kerim’in kendi etrafına yığdığı tahta parçalarını aralamayarak, içinden eşini çıkartmaya çalıştı.
.....Fakat bunun için çok geç kalmışlardı. Kendini odunların içine gömen ve yakmaya çalışan ölümden yaralı kurtulmak istemeyen bunalımdaki Kerim, yanında getirdiği benzini üzerine ve tahta parçalarının üstüne dökmüş ve ateşlemişti ve tahta parçalarıyla beraber alevler içinde yanmaya başlamıştı.
.....Çığlıklar içinde alevler içinde yanarken kadın, etrafa bağırıyordu. İtfaiyeye haber verilmesini ve onun için bir de, ambulans çağrılmasını istiyordu.
Orada olayı dışarıdan seyredenler ona o anda itfaiye haber vermekten ve bir de onun için ambulans çağırmaktan başka yapabilecekleri bir şey olmadığını anlamışlar görmüşlerdi. Alevler içinde tahta parçalarıyla birlikte yanan bu kişiye kimse yaklaşamıyordu, sadece onun için itfaiyeye haber verebilmişlerdi.
.....Milletin gözü önünde kendini yakan, bunalım içindeki Kerim’i görenler gördükleri karşısında bir kez daha gördükleri karşısında şaşırmışlardı.
Kendini milletin gözü önünde yakan bu kişi, bir erkek değildi, o her şeyiyle basbayağı bir kadındı. Karşılarında alevlerin içinde yanan bir erkek değil, oradakiler alev almış oldukça uzun boylu orta yaşlı, güzel bir kadınının ateş alevleri içindeki sülüetini görünüyorlardı.
Alevler içindeki yanan kadın gelen itfaiyenin yardımı ile söndürüldüğünde çoktan ölmüştü. İnsanlar ise bu kadının, ölümünden sonra ne olduğu ve nasıl olduğu hiç belli olmayan bir kül yığının, içinden birden yeşererek çıkan ve üzerinde bir gül olan oradaki bir gülfidanını görmüşlerdi ve şaşkın, şaşkın buna bakıyorlardı. 07 Ekim 13
A.Yüksel Şanlı er
Antalya