- 1706 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
BEN ŞEREFSİZ MİYİM
KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA
BEN ŞEREFSİZ MİYİM?
Kadir DURAK
[email protected]
"Mazlumların yüreklerdeki isyan çağlayanı; zalimleri boğacak kadar yüksek ve yücedir."
Çekilen çileler;
Manasız mıydı?
Kutlu bir sevda için miydi?
Bu soruların cevaplarını sizlere bırakıyorum...
Öncesinden söz etmiyorum...
Sağlık durumundan da söz etmiyorum...
Sağlığımın bozuluş sebeplerini de söylemiyorum.
Sağlığımın kötüye gidişlerindeki yapayalnız kalışları çöpe attım.
1999 Seçimlerinde Yunus Emre Mahallesinde ikamet ediyordum. O tarihte yapmış olduğum kolektif çalışma ile 9600 küsür seçmen olan mahallede 5400 küsür oy alınmasını ekibimizle temin ettik.
(Sonraki seçimlerde alınan oy sayısı 500’ü geçmemiştir.)
Trafik kazalarının önlenmesi için; "Yasa teklifi tasarısı." Hazırladım ve;
TBMM Trafik kazalarını önleme komisyonu başkanlığına arz ettim.
(O zaman ilgili komisyon başkanı Hakan Tartan idi....)
Malatya İli Arapgir ilçesinin coğrafi konumu gereği "İl." Yapılması için TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanlığı’na ve bir çok milletvekiline dilekçeler verdim.
(1999 - 2002) Yılları arasında...)
2000 Yılının 1 Ağustosunda Malatya İli Arapgir İlçesi Düzce Köyü (Aşağı pağnik) yanmıştı.
Bu köy benim kendi köyümdür. Köyün yeni kurulacak yerinin neresi olması gerektiği araştırılırken; arazimizi bedelsiz olarak bağışladık ve bağışladığımız yere köy inşa edildi.
(O dönemin TBMM Hesapları İnceleme Komisyon Başkanı Nazif Okumuş, Bayındırlık Bakanlığı Müsteşarı Ali Helvacı’nın ve köyün inşası için uğraş veren Hazine Müsteşarlığı Mali İşler Daire Başkanı Ahmet Yıldıırm’ın bu konuyla alakalı yakın bilgisi vardır.)
"Kolektif Çalışmanın Kalkınma ve Verimliliğe Etkiler" Başlıklı projem MPM’nin 15 günde bir yayınladığı "Anahtar" Gazetesinin 15 Mayıs 2005 Tarihli sayısının 18 ve 19. sayfalarında yayınlanmıştı.
"Dar ve Daraltılmış İktisadi Bölge Kalkınması." Projesi hazırladım ve bu projeyi Karşıyaka İlçe Teşkilatı aracılığı ile Genel Merkeze iletilmek üzere arz ettim. (Mayıs 2007)
"Esrarengiz Olaylar." Kitabımı hazırladım. 380 Sayfalık bu kitabımı İzmir - Karşıyaka teşkilat başkanına takdim ettim. kitap ve o kadar emek heba oldu. (2007 Mayıs)
Arapgir (haftalık), Milas (günlük), Fethiye (günlük) yerel gazetelerinde yıllarca köşe yazısı ve şiirler yazdım.
Binlerce makale yazdım.
Binlerce şiir yazdım.
Okul marşlarının sözlerini yazdım.
Dokuz kitap, üç elektronik, iki seneryo yazdım.
12 Eylül yahut öncesinde neler olduğunu söylemiyorum.
Eylül vahşileri ve eylül ile gelen vahşet için yazdıklarım ciltler dolusu kitap olur.
Bu kadar hizmetler görülmüyorsa; yapılan işkencelerde sakat kalan mı görülecek?
İki ayağı çile yollarında çürüyerek kopmuş olan Fahrettin Güran’ın meselesini gündeme taşıdım. O yıllarda Ankara’da bulunduğum için şuraya buraya koşarak insanımızı bu konuda bilgilendirerek;
(Alper Aksoy’un "YİĞİT MUHTAÇ OLMUŞ ACI SOĞANA" başlıklı makalesi çile güllerinin destanıdır. Aksoy’un bu gayretleri karşısında saygıyla eğiliyorum)
Fahrettin kardaşımızın iş bulması sağlandı (Yunus Dümen Fahrettin kardaşımıza iş temin etmiş, Recep Küçükizsiz Fahrettin’i bizlere hatırlatmıştır. Nefesleri huzur olsun)
"FAHRETTİN DİYE BİRİ VAR ANKARA’DA." Makalemizi okuyabilirsiniz.
"Mustafalar Ölmez" - "Sekiz Ekim Gecesi." Makale ve şiirlerini gördüğünüzde kutlu sevdaları için çile çekenleri hatırlatmaya yönelik yaptığımız faaliyetleri daha net göreceksiniz.
30 küsür sene kabirlerine uğranmayan kutlu insanlarımızın kabirlerini Nevzat Işıktaş, Nevzat Özcan ve Ramazan Narin (ki; bu insanlarımızın unvanı, makamı, mevkisi yoktur)’in gayretleriyle Balıkesir’deki 19 Mezar yapılmıştır. Bu konuyu tekrar tekrar hatırlatmakdi kasıt ihmal edilmişliğin önüne geçmektir.
Yusuf İmamoğlu’nun anası (Bursa), Adnan Koç’un anası (İzmir-Buca) harabede kalmaktadır. Diyerek vazifelerimizi hatırlattık.
Adı bizlerle anılan ve iş adamı olmuş, büyük paralar kazanan insanlarımızın kesesinin ortağı değiliz. Ancak hem çilelerimizle kendilerini süsleyip, hem de yaralarımıza tuz basarak yükselenleri de ifşa etmemek izan ve insafa sığmaz diyerek sizlere de vazifelerinizi hatırlattık.
Resmi vazifeli iken çalışan, uğraşan insanlarımızın resmi görevlerini devrettikten sonra ekipleriyle birlikte yoklara karışmalarının sebeplerinin araştırılması gerektiğini hatırlattık.
12 Eylül vahşetinde işkence rezaletine ve itiraf haysiyetsizliğine bulaşmış olanların bugün nifak ekecekleri gerçeğinin fark edilerek ciddi bir çalışma ile bu türden olanların ayıklanmaları gerektiğini izaha çalıştık.
Kenan Evren’i "Şehit Fethi Bey." büstünün açılışına davet ederek; üstüne üstlük bir de onuruna(!) resepsiyon veren, 3 Mayıs 2012 gecesi Zülfü Livaneli’ye hemşehrilik beratı veren, seçildiğinin birinci haftasında "Ben ülkü gömleğini çıkardım." Diye beyanat veren, seçildiğinin ilk dönemi haricindeki dönemlerde bayramlaşmalarda bile partisine kendisi ve meclis üyeleri uğramayan Fethiye Belediye Başkanı’na;
"Neden bunları yapıyorsun, bunları yapmakla sana oy veren insanları incitiyorsun, bu hareketlerinden dolayı sana partinin yönetim kademelerinden neden uyarı gelmiyor?" Sorularını soran tek kişiyim.
Bu kadar mağdurumuz var iken, sakatımız var iken, güç durumda olan insanımız var iken, mazlumlarımız var iken, Yusuf İmamoğlu’nun anası harabede nefes almaya çalışırken, Adnan Koç’un anası viranede şehidiyle baş başa yaşıyor iken, Mesut Akarsu’nun anası derme çatma, kırık dökük bir yerde Yaratan’a şükrediyor iken;
Genel Merkez’de travestilerin sorunlarının çözümü için toplantı yapan;
Ruhsar Demirel’e;
"Bütün dertlerimiz bitti mi? Elbette ki bu ülkenin bütün insanlarının meselelerinin çözümü için uğraş vereceksiniz, ancak; mazlumlarımız, sakatlarımız, mağdurlarımız ile bir kere olsun toplantı yapmayı da düşündünüz mü?"
Sorusunu soran tek kişiyim.
Genel Merkez Başkanlık Divanı üyelerinin kasetleri kapalı gişe vizyona girdiğinde;
"Önemli vazife ifa edenlerin hata yapma lüksü olamaz, hele hele ki bu makam emanet ise; o zaman hata yapma oranı sıfırdır. Bunları yapanlar makamlarına, davalarına ihanet etmiştir." Diyerek net düşüncemi ifade ettim.
Kitabının birini yayınlarım diyerek sonra yayın parasını ödemeyen, aldığı kitapların bedeli ödemeyen şahsın kendisinin vekil aday adayı olduğunu, hanımının iktidar partisinin mensubu kayınpederinin farklı bir partide olmasının anlamını sordum.
"SİZ BİZİ VE BİZİM NESLİMİZİ ANLAYABİLİR MİSİNİZ?"
Makalem ile yıllar yılı bir kere dahi hatırları sorulmayan, anılmayan, hatırlanmayan değerlerimizi hatırlattım.
"ASİL VE VAKUR."
Başlıklı notumda yapılmasında büyük fayda olacak yürüyüşten bahsettim.
"UYAN VATAN UYAN"
Başlığı ile dizi halinde notlar yazarak; Milletimize doğru bilgilerin belli zaman aralıkları ile duyurular şeklinde ulaştırılmasının faydalarını izah ettim.
"ŞEHİTLERİMİZ VE BAŞBUĞ" Külliyesinin inşasının heyecanı artıracağını ve ahenk kazandıracağını arz ettim.
"UŞAK" Vilayetimizin adının; "UŞŞAK veya TÜRK DESENİ" Olarak değiştirilmesinin gereklerini anlattım.
ÇANAKKALE ZAFERİ ve İSTANBUL’UN FETHİ Konularında büyük çalışmalar yaptım.
(ÇANAKKALE, İSTANBUL, MUĞLA, FETHİYE, MALATYA, ARAPGİR, İZMİR İLE İLGİLİ YAZDIKLARIM BİRER AYRI KİTAP OLACAK KAPASİTEDEDİR)
Danimarka, Amerika, Kanada, Hollanda, Almanya gibi ülkelerden bir kaç insanımız ile iletişime geçerek;
4 Adet tekerlekli sandalye temin edip; hak sahiplerine ulaştırdım. (Bu hak sahiplerinin isimlerini açıklamak hatalı davranış olur diye adlarını açıklamıyorum)
Bir şehit evladının sekiz ay kirasını temin edip hak sahibine ulaştırdım. Bu şehit evladı akşam havanın kararmasını bekleyip, çöplerden karton toplayıp evlatları üşümesin diye o kartonları yakacak olarak kullanıyordu, çöpten topladığı ekmekle evlatlarına hamurlu çorba yapıyordu, halim elverdiği ölçüde iaşe ve yakıt ihtiyacını temin ettim.
İki öğrencimizi okutturdum. Beş öğrencimizin de okutulmasının zeminini hazırladım.
Yatalak olan bir şehit babası (evladı birlik dışında vurulduğundan şehit olarak kabul edilememiş) için alt bezi temininin zeminini hazırladım.
"Kutlu Sevda Yolcuları" Külliyesi yazmak için ciddi teşebbüste bulundum, 650 sayfasını yazdım.
"Kan Kokusu" Kitabını tamamen yazdım yayınlayamadım..
"Yakın Tarihimiz ve Sarı Öküz." Kitabını hazırlığına başladım.
"Gülden Damlayanlar." Kitabını yazdım yayınlayamadım.
"Eğitimin millileşmesi." Planlaması hazırladım.
İşsizliğin 11 yılda % 3’e gerilemesi için planlama hazırladım.
Dut pekmezi ve kaysının faydalarını araştırıp yayınladım.
Bilim ve ilim adamları cemiyetinin program ve planlarını hazırladım.
"Seçim stratejisi ve seçimde başarıyı yakalamak." Konulu araştırma yaparak ilgili ve yetkili makamlara takdim ettim.
Toplumda asayişin temin ve tesisi konularında araştırmalar yaparak sonuçlarını yayınladım.
"Ev’ler...... " Tamam... "Dev’ler...." Nicedir? Sorusuna cevap aradım. Dev’lerin ne durumda olduklarını gördüm ve "Neden... neden... neden?" Sorusunu sormama fırsat kalmadı...
Yaptığımız çalışmalar ve hizmetler yanlış ise hatalarımızı söyleyin.
Doğruluğumuza inancınız var ise; hakkımızda "Gıybet ve iftira" Eden sülük ve sürüngenlere tavrınızı netleştirin.
...
Yalakalar için;
"Bizim yaşadıklarımızı hayal etseler akıllarını kaybederler"
İfadesinin hafif bile kaldığını hepiniz takdir edersiniz.
Gıybet sofrasından ziftlenen kardeş eti yiyerek semirip palazlaşan, iftira ile beslenenlere;
"Bizim yazdıklarımızı okumaya ömürleri kifayet etmez."
Sözünü söylemek bile bize zaman kaybı olur.
Ancak şunu da ifade etmekte fayda var;
Ben yok olup gittiğimde;
İftiradan beslenen, gıybetten ziftlenenlere bir kaç söz etmek isterseniz; hizmetlerimin küçücük bir kısmını sizlere arz ve takdim ediyorum...
Ahlak fukarası olanların söyledikleri ile hareket etmeyiz.
Yalakalık nedir bilmeyiz..
Diz çökmedik, baş eğmedik...
Şimdi mi ne yapıyorum?
Yapayalnız, çilelerle başbaşa kalıp yaşamak ile ölüm arasında boğuşuyorum.
Size soruyorum;
BEN ŞEREFSİZ MİYİM?
Kadir DURAK
(lebiderya)
"EN BÜYÜK ÇİLE; HAYATA DİRENMEKTİR."