- 2947 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
CİMCİME SULTAN
Yıllar önce Anadoluda Satala sehrinde bir kral varmış kral Karlangas kizi Cimcimis yaşarmış. Güzelligi dillere destan olan Cimcimis henüz daha onbeş yaşındaymış saraydakı bütün komutanlar şövalyeler ona aşıkmış Cimcimis ise kimseye gönül vermez saray yaşantısınıda sevmezmis.
Cimcimis kırda gezmeyi sever zaman zaman yaylalara gezmeye çıkarmış
Bir gün , Alışyer yaylasına gezmeye çıkar .Cimcimis yanindaki arkadaşlariyla pınarın başında su içmeye durur ve atından inerken ayağı burkulur acılar içinde kıvranmaktadır .Arkadaşları hiç bir şey yapamıyor eterafta da yardım edecek kimseler yoktur. Yanlız derenin yamacında koyunlar gözüküyor ve inceden bir kaval sesi duyuluyordur. Heme’m koşup çobanı çağırırlar .Çoban gelir ve Cimcimis in ayağını belındeki kuşakla sarar ve bir müddet kavala üfler ağrıdan zaten yorgun düşen cimcimis kavalın sesinin nameleriyle uyur ve uyandığında çoban gitmiştir. Cimcimis olanları rüya gibi hatır lamaktadır arkadaşlarına ruyamda bir delikanli gördüm ,çok güzel kaval çalıyordu deyince yanındaki arkadaşlairı olanların ruya değil gerçek olduğunu söylediklerinde Cimcimis’in içi bir tuhaf olur ve hiç konuşmadan saraya giderler.Bu arada çobanda gördügü kızin yüzü aklından çıkmıyordu gördüğü kızın kim olduğunu bilmiyordu.Adinı bile sormamıştı ve aşık olmuştu gördügü yüze .ve her gece ruyasina/ girmektedir gördügü o yüz .
Cimcimis de aşik olmuştu ruya gibi gelen hayal meyal hatırladigı o yüze .Saray yaylaya çok uzaktı Cimcimis tekrar yaylaya gitmek için hazırlanırken kar yağar yolla kapanır ve uzun kış geceleri dahada uzar bir birinden habersiz iki aşık çaresiz lik içinde baharın gelişini beklerler .
Ve nihayet bahar gelir ve etraf yem yeşil olur kırmizı gelincik çiçekleri sarı papatyalarla süslenen tabiat iki aşığin yeşerttiği aşkın buluşması için hazırlanırlar adeta Çoban Cimcimis i ilk gördüğü yere gider ve orada bekler kim olduğunu bile bilmediği sevdasını bekler, bekler. Cimcimis ise yaylaya çıkmaya cesaret edemez ve kendinden emin değildir. Bir çobanamı kapıldı benim gönlüm der; bahar gelir yaz geçer çıkmaz saraydan çobanı unutmaktır niyeti. Çoban ise aramaktadır gördüğü güzeli her yerde arar bulamayínca etrafında kiler senin gördügün cindir aşık olmuşsun sen bir cine derler. Inandırır çoban kendini buna ve çaresizdir ayrılamaz o pınarın başından bekler aylarca çobanın babası dayanamaz oğluna?ve alır oğlunu ve çıkar gider daha yukarlardaki yaylalara "bu gün bu yaylaya Deve korusu deniyor"
coban ;ben vuruldum bir cin’e
der ve daglarda gezer ; bir sürü koyunu ve iki devesi varmış develerin sütünü içmez satmaz bir dereye döker
Bu sütleri çin olan sevgilisine sunardı bir zaman sonra dereden akan sular beyaz akmaya başlar ve derenin suyunun süt olduğuna inanılır
Be derenin ismine. Çin deresi denilmeye başlanır .Bu arada Cimcimis sarayda dır ve çobanın aşkından hasta olup yataklara düşmüştür. Sultan’ın vücudu yaralarlar kaplanır ve yüzüne yaralar çıkmıştır.Cin deresinden akan sütün yaraları iyileştirdiği saraydada duyulmuştu fakat akan sütü elle taşıyınca yaralara tesır etmiyordu kral kızının yüzündeki yaraları halktan saklıyor Cimcimis in saraydan çıkmasına izin vermiyordu bu durumda Cimcimis Cinderesinin sütünden faydalanamıyordu bu durumda deredeki sütün akıntılarak saraya getirilmesi gerekecektır yayladaki dereden saraya 17 km lim bir kanal yapılır ve süt saraya ulaşır Sultan sütle yıkanır ve yaraları iyileşir sonra saraydan çıkar ve sütün aktığı dereye gider çoban yine ben vuruldum bir cine diye delidivane gezmektedir kader onları karşılaştıracak;
BU HIKAYE BU GUNKI GUMUSHANE KELKITE BAGLI SADAK TA GECMEKTEDIR