- 528 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Meleme Koyunum
MELEME KOYUNUM
O sabah erken kalktı Sultan bacı.İlk iş ne yapılır? Kümesin kapısı açılır.Tavuğun cücüğün (civ civ) yemi verilir.Sonra ahıra girilir.Tavuğun cücüğün yemini verdi Sultan bacı .Sonra ahıra yöneldi. Aaa!...O da ne? Ahırın kapısı tangayaz! Şaşırdı Sultan bacı. Akşamdan açık mı kaldı ola? Hızlı hızlı yürüdü. Girdi ahırdan içeri. Ne bakan!.. Dişinden tırnağından artırıp aldıkları koyunlar yok.Tam on dokuz koyun sır olmuş. Sultan bacı çığlık çığlığa:
“Aman gurbanınız oluyum! Goyunlarımızı çalmışlar...”
Bir söylüyor iki döküyor.Sultan bacının feryadına dayımla Kiras koşup geldiler.Öteye beriye bakıldı.Her biri bir yana dağıldı.Kimi köyün altına, kimi harman yerine, kimisi çayır yoluna...Gördüklerine de soruyorlar. Kimseden olumlu bir yanıt alamadılar.
Bu burada dursun. Biz haberi koyunlardan verek. Dayımın Memet’in bir çift ayakları çaşıllı (paçalı) güvercini var. Güvercinlerin yuvası ahırda. Yuvada yumurtalar. Çaşıllı güvercin kuluçkada.Memet de Boğazlıyan’da okuyor.Köyde değil. Güvercinlere göz koymuş köyün bıçkınlarından biri. O gece el ayak çekildikten sonra gelmiş ahıra. Güvercinleri almış.Kapıyı da açık bırakıp çekip gitmiş. Memet’in gözünden ırmadığı güvercinler yok. Kimse bunun farkında değil. Bakar mısınız? Hane halkı koyun türküsü çığırıyor.
Koyunların canına minnet. Çıkmışlar açık kapıdan. Vurmuşlar harman yerine.Şevket emminin evinin orda otlamaya durmuşlar.
Şevket emmi uyanmış gece yarısı. Tuvalet ihtiyacı için çıkmış dışarı. İhtiyacını giderdikten sonra şöyle bir bakmış etrafa.O da ne!.. Bir sürü koyun. Başı boş.Demiş ki:
“Bu goyunlar şimdi bir yerlere gider.Belli ki sahapsız.Bunları davarlığa dıkayım.Sabah sahabı (sahibi) çıkar nasıl olsa...”
Sürmüş koyunları davarlığa. Kapısını kapatmış. Vurmuş kafayı yatmış.
Sabah uyandı Şevket emmi. Hatıca bacı kahvaltı hazırlığında.Şevket emminin kulağı seste. Bir baktı Kiras telaşlı telaşlı gidiyor.
“Nereye gidiyon Kiras böyle acele?..”
Kiras nefes nefese. Derin bir soluk aldı:
“Goyunlarımız gayboldu Şevket emmi.Gece ahırdan çıkıp gitmişler.Gormeniz oldu mu acep?”
“Sen bilin mi goyunlarınızı?”
“Bilmez olur muyum Şevket emmi?”
“Gel bak bakalım,bu goyunlar sizin mi?”
Davarlığı açtı Şevket emmi. Kiras baktı koyunlara.Hepsi de kendi koyunları.
“Gızım,dedi, Şevket emmi.Gece yarısı burda otluyorlardı.Bir yere gitmesinler diye gapattım.Hadi al gotür goyunlarınızı.”
Kiras çok sevinçli.
“Sağ ol Şevket emmi!...”dedi. Çıkardı koyunları davarlıktan.Götürdü evlerine.Sultan bacı koyunların boynuna sarıldı. Tek tek hepsinin gözlerinden öptü. Dayımın yüzü ışıdı. Sultan bacı Şevket emmiye bir kaz gönderdi bu iyiliğin karşılığı olarak. Dayım dedi ki Sultan bacıya:
“Az olmuş Sultan. Şevket’e bir goyun gondermeliydin.”
Koyunlar bulundu.Yitik bulununca emek zay(i) olmaz. İyi de çaşıllı güvercinlerden ne haber? Memet köye gelince olanı biteni öğrendi. Yandı tutuştu Memet. Ne çare? Güvercinler gitti gider...Ama durun bi dakka. Arayan bulur derler kardeşim. Araya sora çaşıllı güvercinlerin yerini tespit etti Memet.Güvercinlerin çaşılı kesilmiş.İbikleri boyanmış.Ama insan kendi kuşunu tanımaz mı? Memet bilmiş tabii. Sahip çıkamamış güvercinlerine. “Niye?”derseniz,dayım mani olmuş. Sebebini şöyle açıklamış dayım:
“Oğlum! Bırak guverçinler onların olsun. Şimdi işi uzatırsak yarın goyunlarımızı gurdun onüne sürerler.”
Memet ne yapsın? Boynunu bükmüş. Bağrına taş basmış. Çaşıllı güvercinleri görmezden gelmiş.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.