KINA
KINA
Aynaya baktı...
Başına takılan çiçekleri küçük elleriyle düzeltti.
Tıpkı tarladaki kırmızı bir gelincik gibi hazırlamışlardı küçük gelini.
Aynaya tekrar baktığı zaman, sol gözünden akan sürmeyi fark etti. Kimseye fark
ettirmeden sürmesini silmeye başladı. Ellerine bulaştı sürmenin karaları.
Az sonra bu avuçlar kınayla dolacaktı.
Oysa ki avuçlarında çocukluğu vardı hâlâ. İpten bir salıncağa binmiş, sallanıyordu.
Tek korkusu, salıncak... Ya, bunca yılın ipi aniden kopacak olursa.
Korkuyla kapattı. (avucunu)
Kaçmak, görmekten beter bir eziyettir derdi babası. O zaman neredeydi ki bu kadar zamandır? Neden, kimden kaçmıştı?
Kazan dibi diyorlardı onun için. Yıllar sonra doğan -evin en küçük çocuğu olan- kendisi için yani. Günahtır üç aylarda çocuğu yok etmek diye, bizim geline de dünyaya gelip, gelin olmak varmış demek. Başına koydukları o kırmızı gelincik çiçeklerini tekrar düzeltti.
Son rotüşlerini yaptı dudaklarına ilk defa değen rujun... Bir gece kaldı dedi baba evinin kuytu kıyılarına bakarak. Bir gece daha sizinle uyuyacağım, siz de benimle. Bu davul sesleri ondandır belki de.
Şimdi sağ gözünden akan sürmeyi silmeye başlamıştı.
Kına yakılırken giyeceği bindallıya ilk defa görmüş... İlk defa dokunmuştu. Yumuşacıktı.
Yalan yok, bir kez de hayal etmişti. Meğer kendisine kolonya koklatıyorlarmış minik burnundan.
Hay Allah.
Babasını gömüp, çoktan eve geri dönmüşlerdi.
Şimdi iki gözünden akan sürmeyi silmesi gerekiyordu.
Davidoff/öyküsatıcısı 2013
YORUMLAR
Türkiye'nin kanayan bir yarası.
Umarım ve dilerim ki bu konuda yazılmış yüzlerce, binlerce yazı, hikaye, roman ve çevrimiş onca film, sahnelenmiş onca tiyatro eseri en kısa zamanda bir daha hiç yazılamasın.
Acı ama olduça ustalıkla ele alınmış bir yazıydı. Böyle bir hüzün seli çin '' Çok zevk aldım '' Denilebilir mi?
Üslubu , anlaşılırlığı, konunun ele alınışı mükemmeldi. Bundan zevk aldım. Ama yazının içeri yüreğimi burktu.
Selam ve sevgilerimle.
Bu Edebiyat Defteri'ni o nedenle seviyorum.
O kadar güçlü kalemler var ki,
nasıl okuyacağınızı şaşırıyorsunuz bazen.
Korkuyorsunuz cümlelerin akıp geçişinden gözlerinizden...
Acaba bir şey kaçırır mıyım diye telaşlara düşüyorsunuz.
Sanki,
ilk okuldasınız, ders Türkçe, konu güzel okuma...
Öğretmen karşınızda...
Önce okuyacak, sonra anladığınızı anlatacaksınız...
Hadi bakalım...
Zor dostum zor...
Bu güzellikler arasından, bir tutam gül derlemek çok zor...
Benim yaşadığım memleketlerde küçük gelinler yoktur.
Bu nedenle,
onların mahzun kaderlerini hep filmlerde, hikayelerde izledim...
Şimdi,
burada,
edebiyatın duayenlerinden, değişik yorumlarından okudukça,
gerçekten bir başka içi burkuluyor insanın...
Umarım,
bir gün gelir,
böyle yürek yazan hikayeler yazılmaz olur...
Güzel çalışmayı yorumlayacak cümle bulamadık işin doğrusu...
O nedenle, gönlümüzün sesini yazdık efendim...
Çok güzeldi.
Her yönü ile.
Dokunaklıydı, anlamlıydı,duygu ve düşünceler yaşamın içinden ifadelerle hissedilircesine, acı gerçeklerin tatlı hayallerin arasında yaşama yansıyan binbir sevinçler ve hüzünler ile yaşanılabilirliği ile bir bütünlük içinde adeta yansıdı yazılan bu öyküyle. Zira akıcı anlatımınızla, yaşamın özel anlarına da dikkat çekilmiş. duygular vurgular yerli yerinde, oldukça düşündürücü de, kederin kadere kaderin kedere dokunması kadar özeldi.
Yüreğiniz dert görmesin, kaleminize gelincikler hep eşlik etsin, kına tadında da nice öyküler yazmanız dileğimle. Saygılarımla