- 1395 Okunma
- 4 Yorum
- 4 Beğeni
Ömrümün Mevsimsiz Düşü
__Ömrümün Mevsimsiz Düşü_________
Ömrümün aşk vurgununu şeddeliyor mevsimler….Şikayetim yok! aşkı bir öksüz hamal gibi yüklendiğimden beri omuzlarıma… Kalbim yâr diyor, kalbim can!… Yüksünür mü canını taşımaktan…
Dudaklarım yüreğimin sözcüsü …Mürekkebimden damlayan her satır bir iç çekiş….buruk bir tadı var içimde sen diye ağlayan her şebnemin…yarama düştükçe sızısı daha bir artıyor …yine de razıyım sen diye bir şey var ya içimde….sen! içimdeki en güzel şiirsin, nakış nakış, dante dante işlediğim…
Şehrin sokaklarında yalpalayan adımlarımın yönünü sana çevirmemek için, her adımda biraz daha fazla sendeliyorum… …Tebessümünden bir sadaka alabilmek için kapında hor bir dilenci gibi bir ömür bekleyesim var…Hüznüme yarenlik eden kaldırımlarında sabahlayasım ,uykularımı gecene firar edesim var…Ne vakit çok sevsek, bir gecede tükeniveriyor umutlarım.. Sonra aylarca yalnızlığa mahkum ediyorsun mahzun gönlümü.. Bu yüzdendir ,rüzgâr her dokunduğunda saçlarıma, sen! diye sitem edişim… Kuytularına her sakladığında seni bulabilmek için girdabın kıyısında ölümüne bekleyişim…
Alaca bir akşam, ağır bir roman, kayıp giden hüzzam bir şarkı gibi, her yağmurda seni yüklüyorum kirpiklerime… Taşıyor taştıkça daha bir ıssızlaşıyor, daha bir derinleşiyor bu sancı…
Söyle yâr!
Gönül merheminden sürer misin dermanı sen olan yaralarıma…Sen varsan içimin çölleri vahaya dönüyor, sen varsan yağıyor nisan yağmurları ,sen varsan çözülüyor dili kalemimin .Yokluğunda acıya damlıyor mürekkebim..Boğazımda düğümlenen kekremsi bir tad ..Yutkunamıyorum! ..Hiç bir rüzgar nefesin kadar hayat vermiyor.. Boğuluyorum!
Ekim pervasızca vurup gittiğinde şakağımdan, vefasızlığına dualar ektiğim yüreğin vardı, kalbimin tam ortasında… Saltanatı bir ömür sürecek…
ruhumda anılara bürünmüş kederler
viran bir ömür geçmiş sevdanın kapısında
avuçlarımda paslanmaya yüz tutmuş anahtarı kalbinin
baharları düne bıraktım
beklemeyi kırk dökük gönlüme..
göç mevsimi şimdi
sürgün etsene beni hüzzam vurmuş yüreğine...
Ve mevsimler geçti sensizliğin zamana yenik takviminden…
Eylül bir kez daha aşkı çizdi solgun yapraklarına… Keşişti yollarımız… Yine buram buram aşk kokuyordu şehir. Ellerin! Gözlerin! Sesin! Hücrelerime ılık ılık akan mağrur bir nehir gibi serinletti içimi... Bilemezdim ki yeniden iliklerime kadar sensizlikten üşüyeceğimi…
Şimdi kırık dökük bir beste gibiyim notaları hüzne ayarlı…
Sen tutmayı bıraktığından beri ,yalnızlığı nasırlaşmış mısralar dökülüyor kalemimden ellerimden..
Sonra elâ gözlerinin denizinde boğulmak istiyorum, ikiye bölüyorum gülüşlerimi, tebessümünden ihtimaller biriktiriyorum umuda dair... Sere serpe dökülen yürek kırıntılarını topluyorum bir bir... Solgun bir düş avuçlarımda. Yeşersin diye kalbine bırakıyorum her sabah... Ve gözyaşımla suluyorum yeniden bahara durmak için seninle...
Ayaza kesmiş hayallerimin, sığındığım limanında, öylece beklemek düşüyor payımıa…
Sensizliğim ve ben…
Züleyha Özbay Bilgiç
Eylül/2013
AnadoluTimes gazetesi köşe yazısı..