Hatıra Defterimden
Küçük bir Anadolu köyünde tek göz odası olan harabe bir evde dünyaya gelmişti. Kar yağıyordu her yer beyaza bürünmüş sanki onu bekliyordu.Soğuğa rağmen sımsıcak gülüşle gelmişti hayata, yürekleri ısıtırcasına ben geldim dercesine doğuvermişti.Ailenin ilk çocuğuydu, umuduydu. O yoksulluğa rağmen büyük bir zenginlik olarak doğmuştu.
Simsiyah saçları umutla bakan ışıl ışıl gözleri vardı .Teni mis kokulu ipeklerden daha yumuşakdı.Minicik elleriyle annesinin ellerine sarıldı farkına varmışcasına doğar doğmaz sığınacağı ,güveneceği tek limanın annesinin kolları olduğunu biliyormuş gibi.
Doğarken de garip doğmuştu hayatın yükünü ta! ozamanlardan hissetmişcesine.Annesinin anlattığına göre sakin sessiz bir bebekmiş hemen hemen hiç ağlamayan kendi halinde.Zamanla büyüyüp serpilmeye başlamış .Meraklı bakışlarıyla etrafı keşfetmeye bayılır börtü böceği çok sever olmuş.Kuşların peşinde saatlerce koşar yoruldumu yemyeşil çimenlere uzanır hayal kurar bazende gözleri kapanır oracıkda uyur kalırmış.
Çoğuzaman babası bulurmuş onu bilirmiş küçük kızının nerede ne yaptığını.Küçük kız büyüdükçe yaramazlıklar yapmaya başlamış belkide tek çocuk olduğundan...Her defasında gözden kaybolur doğruca dereye gidermiş gölet yapmaya bayılır iribaşlardanda balık yaparmış.Çoğu zamanını kırlarda geçirir koyun, kuzu peşinde koşturur olmuş.Kendi halinde insanlarda uzak olmayı seçermiş her zaman ,onun arkadaşları harman yerindeki kaplumbağa,deredeki iribaşlar,uçan kuşlar,kelebekler börtü böceklermiş.Belkide onlardan zarar görmeyeceğini taa!..ozamanlardan biliyordu.
Küçük kızın okul çağı gelmişti babası elinden tutup köyün iki sınıflı okuluna götürmüş kaydettirmişti.İlkkez gördüğü okul ilginç gelmiş etrafı meraklı gözlerle süzmeye başlamıştı sonra yanlarına bir adam gelmiş gülümseyerek kızımız bumu ?Diye sormuştu.Babasıyla konuşan adamın öğretmeni olduğunu sonradan öğrenmişti.Sevecen tavırlı biriydi her zaman uzak durduğu insanlara benzemiyordu küçük kıza sevgiyle bakıyordu.Okulun ilk günü annesiyle gitti okula ama öyle yabancılık falan çekmeden sanki her zaman yaptığı şeymiş gibi sınıfına girdi.
Etrafa bakındı onun gibi bir sürü çocuk ürkek bakışlarla ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.Okulunu sevmişti öğretmeninide yarı yıl tatili gelmeden çabucak öğrenmişti okumayı ,meraklıydı okumaya hemen hemen hergün küçük hikaye kitapları okuyor heyecanla annesine anlatıyordu.Annesinin okuma yazması olmadığından çoğu zaman göz yaşlarıyla dinlerdi kızını kitap bittimi kızını öyle sarıp sarmalar yıllardır hasretmiş gibi koklar öperdi...
Kız hem çok duygulu bir okadarda yaramazmış.Annesi anlatmıştı birgün evin damına çıkmış elinde tavuk havaya atıyor sonrada neden uçmuyor bu tavuk diye basıyormuş bağlığı...Annesi nasıl uçsun tavuk o dediğinde eee kuşlarında kanadı var tavuklarında neden uçmasınlar diye inat edip uçurmaya çalışırmış annesi her defasında zorda olsa damdan indirirmiş.Ama kız inatçı olduğundan aynı şeyleri tekrarlar sonrada kızgın tavırlarla suratını sallar otururmuş.Keşke hep öyle masum kalabilseydik tek sorunumuz uçmayan tavuklar olsaydı.
Bazı şeyler çocukluğumuzdaki gibi temiz kalabilseydi bugün olduğu gibi menfaatlere bağlı olmasaydı gözler güzel görebilseydi fesatlıkları yaşamasaydık yine güvene bilseydik.Kim diyebilirki ben masumum yada temizim mutlaka bir yerlede vardır gizli kalmış ihanetler,acımasız kişilikler,doyumsuz hayatlar ben bugün o kız çocuğunu özlüyorum yaramazlıklarını ,inatçılığını tertemiz duygularını,sevecen hallerini.Artık o kız gülümsemez oldu hayatın acımasızlığı karşısında kalbi buz tuttu,güvenmiyor artık...Aldığı yaralar onu olgunlaştırdı bir o kadarda temkinli hale getirdi bir okadarda hayatı kendi içinde yaşamaya itti.Kimbilir belki birgün...birgün yine güvenebilir belkide mutlu olmayı başara bilirdi...
Devam edecek___
SON EYLÜL