- 920 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
TERÖR – KONTRA TERÖR
Sosyoloji yasa dışı davrananların yasayla durdurulmasının güçlüğü üzerinde durur. Kontra terör, yasayı uygulayan güçlerin yasa dışı harekete girmesinden ibarettir. Etik yanı tartışılan kontra terör kontrol edilemediğinde toplumsal bölünmelere yol açar.
Toplumsal bölünme en büyük terör hareketi olarak, yasal uygulamaların hepsini askıya alır. Artık bütün taraflar terör mantığıyla hareket ederek güçlerini göstermeye çalışırlar. Bundan en büyük kazancı çıkarcılar sağlar.
Yasaları uygulama noktasında acze düşen yönetimler bazen karşı teröre izin verirler. Bundaki amaç, kontra terörle terörü zayıflatmaktır. Böylece halk kendi içinden farklı terörist gruplar oluşturarak hesaplaşmaya girişir.
Tarafların zayıfladığını gören yönetimler onların üzerine giderek bastırır. Bazen devlet içinde ihtilâllar yaratarak yönetimler terörü önlemeyi hedef alırlar. Bu durumda ihtilal mantığı da, yasaları askıya alarak terör mantığıyla tüm gücünü kullanır.
Dışarıdan müdahale olmadığı müddetçe, iktidarların arkasındaki çıkar grupları terör hareketlerine kontrollü yönlendirmeler yaparak yönetimlerini sürdürürler.
Her fikir, her inanç teröre bulaştıkça insaniliğini ve toplumsallığını kaybeder. Çünkü terörde hedef asılda iktidar olsa da, olaylar halka yöneliktir. Halkı korkutarak, halka zarar vererek yapılan tüm hareketler fikirlere, inançlara karşı güven kaybeder. Halkın güvenini kaybeden hiç bir hareket uzun dönemde başarı sağlayamaz. Bu nedenle halkta güven kazanmayan terör hareketlerinin kalıcılığını sağlamak için, teröre referans olarak, ırksal, etnik, dinsel, mezhebi referanslar bulmak gerekir.
Geçmişte sol ırksal, etnik, dinsel, mezhebi ayrımları göz ardı ederek insan eşitliği üzerine terör hareketlerine başvurduğunda yalnız kalmıştır. Hemen durumu fark eden ideologlar, çıkar grupları sol hareketleri, mezhebi, ırksal ayrımlarla ilişkilendirerek güç kazandırmak istemişlerdir. Ülkemizde sol, Aleviliği, Kürtçülüğü referans alarak, terör metoduyla Aleviliği, Kürtçülüğü iktidara taşımayı amaçlamıştır. Sovyet yanlısı Alevi sol ile Mao’yu öne çıkaran Kürtçü sol, 70’li yıllarda birbiriyle ciddi kapışmalar yaşamıştır. Bugünkü gezi parkı olaylarının ardında Alevi solun terörü öne çıkarken, ülkeyi uzun yıllar meşgul eden PKK, Kürtçü solu temsil etmiştir.
12 Eylül öncesi bütün olaylar, iki terör hareketini birbiriyle kapıştırırken, Türk ırkının üstünlüğünü öne çıkaran milliyetçi hareketi de terörün içine sokarak dengelemeyi amaçlamıştır. Üç grubun mücadelesindeki zayıflamanın neticesinde düğmeye basılmış, terörü gerçekleştirdiğine inanılan bütün grupların üzerine yasa dışı yürünmüştür. 12 Eylül süreci yasaların askıya alınarak, kontra terör hareketini bizzat devlet güçlerinin sağlamasıdır. 12 Eylül sürecinde mağdur olanların çoğu, darbeden önceki olayların arkasında devletin olduğu inancına sahip olmuşlardır.
Günümüzdeki terör hareketlerinin arkasında da devletin olabileceği inancı 12 Eylül öncesindeki tecrübeyle sabittir. Bütün mesele devletin iktidar güçlerinin, kontrollü çıkarttıkları terör hareketlerine karşı yasaları uygulama erkine ulaşıp ulaşamayacaklarıdır. Gezi parkı ve PKK’nın terör olayları göstermektedir ki, şimdilik devlet yasal süreci ciddi bir şekilde uygulamamaktadır. Özellikle Gezi parkı olaylarında tutuklanan kişilerin çoğunluğu, gezi parkı olaylarıyla ilgili tutuklanmayıp, başka suçları varsa içeriye alınmışlardır. Devletin teröre çizdiği sınır aşıldığında devlet erkini kullanarak terörü engelleyemezse, yasaları askıya alan bir darbeyi planlamak zorunda kalır.
12 Eylül süreci bize birçok gerçeği gösterir. 12 Eylül öncesi bütün partiler, liderleri işlevsel olarak bir müddet askıya alındıktan sonra, her biri 12 Eylül öncesinden daha güçlü hükümetler kurmak üzere görev üstlenmişlerdir. İkide bir şapkasını alıp kaçmak zorunda kalan Demirel Cumhurbaşkanı… Partisi sürekli kapanan Erbakan başbakan… Yine Erbakan’ın yol arkadaşlarından olan Turgut Özal başbakan ve Cumhurbaşkanı… Yine Erbakan’ın yol arkadaşlarından olan Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül başbakan, Cumhurbaşkanı olarak şereflendirilmişlerdir. Aynı şereflendirilmeye Bülent Ecevit’te layık görülmüştür. Belki de bu nokta da en şansız olan Alparslan Türkeş’tir. Onun da şanssızlığı erken ölümüdür.
Ortaya çıkan manzara dikkatle izlenirse, sanki 12 Eylül öncesinde toplum terör hareketleriyle farklı bir toplumsal yapıya hazırlanmış… 12 Eylül öncesi partiler daha güçlü iktidarlara ulaştırılmıştır. Hangi düşünceden, inançtan olursa olsun 68 kuşağının estirdiği rüzgâr sonucu oluşan koalisyon hükümetlerinin ülkeye verdiği zarar… 1974 yılındaki Kıbrıs Barış hareketinin ülkeye bıraktığı ağır bilanço… Yapılan bir kontra terör (12 Eylül darbesi) ile düzeltilmiştir.
Bir ülkede hangi taraf yaparsa yapsın bütün ihtilâller kontra terördür. Devlete egemen güçler, toplumsal mühendislik adına ileriye hazırladıkları ülkeleri önce teröre bulaştırır. Arkasından konta terörle (İhtilâlle) revize ederler. Böylece devletin derununda odaklanan çıkar grupları hiçbir zarar görmeden, hatta büyük karlar zağlayarak amaçlarına ulaşırlar.
Bugün ortalıkta çokça dolaştırılan “artık bundan sonra darbe olmaz” sözü asla güvenilir değildir. Görünen o ki, ortadaki yasal takip dışı kalan bütün terör hareketleri, ülkede yeni bir yasa dışı kontra teröre zemin hazırlamaktadır. Hiçbir iktidar yasa dışı kontra terör gerçekleştiremeyeceğine göre, iktidarları dinlendirecek bir planlama yapılabilir. 12 Eylül sürecinde, 1977 yılında Erbakan’ın partisi MSP’den milletvekili adayı olup kazanamayan Özal’ın, darbecilere danışmanlık yapması, Bülent Ulusu Hükümetinde ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı olması rastlantı değildir. Hâlbuki MSP anlayışı Türkiye Cumhuriyetinin sürekli dışladığı siyasi yapı olarak görülmektedir. Böyle olmasına rağmen, 12 Eylül süreci sonrası MSP kaynaklı politikacıların ülkeye egemen olması rastlantı olmasa gerektir.
Teröre karşı kontra terör (darbe) harekâtı, sanki “dinsizin hakkından imansız gelir” mantığını taşımaktadır. Devletin arkasındaki güçlerin gücü çerçevesinde terör ve kontra terör seyir çizer. Eğer devletin arkasındaki egemen güçlerin erki çok güçlüyse, ülkede terör doğurtulmasına ihtiyaç duyulmaz. Ancak erkleri zayıf egemen güçler terör doğurup, kontra terör tezgâhlayarak güçlenmeyi hedeflerler. Bugün batı ülkelerinde terörü neredeyse yok ülkelerin egemen güçlerinin teröre ve kontra teröre ihtiyaçları yoktur. Geçmişte İspanya krallığı güçleninceye kadar terörü, kontra terörü palanına almıştır. Bugün yine Yunanistan’daki olayların arkasındaki neden, devlete egemen güçlerin zayıflığıdır.
Devletlerin arakasındaki egemen güçler istemedikten sonra asla hiçbir terör hareketi başarıya ulaşamaz. Çünkü teröre kaynak sağlayanlar onlardır. Bugün etnik, mezhebi, ideolojik bütün terör hareketlerine kaynak sağlayan, medyada gündeme getiren, devletin arkasındaki egemen güçlerdir. Devletin ön yüzündeki politikacılar, yazarlar, çizerler, olayları gündeme taşıyarak halkı oyalarlar. İşin gerçeğinde devletin arkasındaki egemen güçlerin (burjuvanın) güçlerini sınama faaliyetleri sürmektedir. Güçlerinin zayıfladığını hissettiklerinde kontra terörün (ihtilalin = darbenin) düğmesine basarlar.
Günümüzün bütün darbelerinde hiç kaybetmeyen, sürekli kazanan tek sınıf, bir zamanlar ülkemizde “derin devlet” adıyla tartışılan, devletin arkasındaki egemen güçlerdir. 1960, 1971, 1980 darbeleri ve 28 Şubat sürecinde zarar görmeyenlere dikkat ediniz. Onlar zarar görmezken, her darbede, her muhtırada güçlerine güç katarak gelişmişlerdir.
Devlet, toplum adına terörü ve kontra terörü organize eden güçlere karşı ancak, hiçbir zaman teröre bulaşmadan, inançları, fikirleri topluma egemen kılmakla başarı kazanılabilir. Bunun oluşabilmesi için, duygusal pompalamalardan uzak durmak, akılcılığı öne çıkarmak gerekir.
İnançlarını savunanlar bilmelidirler ki, teröre bulaştıklarında kaybetmişlerdir. Çünkü teröre bulaşmak, terör araçlarına sahip olmak demektir. İnsanlara bunları sağlayan devletin arkasındaki egemen güçlerdir. Devletin arkasındaki bu güçler, terör içine sokacakları her türlü düşünce sahiplerine araç teminini sağlar. Onları korumaya alır. Terör hareketleriyle meydana gelen suçlamalar karşısında yasaların uygulanmasını engellerler. Ta ki, kontra teröre karar verinceye kadar. Kontra teröre karar verdiklerinde iplerini koparırlar. Yasal yasa dışı her türlü yolla terör üzerine yürürler. Böylece zarar görenler daima teröre bulaştırılanlar olur. Bu tuzağa asla düşmeyen insanlar, insanlık adına geleceğe bir şey verebilirler.
YORUMLAR
Sayın Davras
Değerli kardeşim. Hiç bir terör haksız davalar üzerine yaratılmaz. Mutlaka haklı davalar olmalı ki, siyaset ve sosyolojik açıdan tartışılırken, taraflıları, tarafsızları, karşı tarafları olsun. Değilse hiç bir haklı davaya dayanmayan terör hareketleri temelden ret edilir. Toplumsal linçe dönüşür.
Bu nedenle taksim gezi olayları da bazı haklı nedenlere dayanır. Ancak olayları seyrediyorsunuz. Hiç bir haklı dava etrafını kırarak, yakarak, yıkarak, öldürerek, yaralayarak, kargaşa çıkararak istenemez. Olaylar bu yöne girdi ise, içlerine uzanan eller. Olayları terörize etmek için uğraşmış ve başarmıştır.
Hatırlayacaksınız bir mayısta halkı tarayanların hiç biri yakalanamamıştır. Failleri yakalanamayan bir çok öldürme olayı vardır. Bütün bunların rastlantı olduğunu düşünmek zordur.
Makalelerim içinde sesli ve yazılı ÖNÜMÜZDE SEÇİM VAR başlıklı makalem var. Ta başından bütün bu olayların bir tezgah olduğunu, bundan karlı çıkacak olanın AKP olacağını, gezi olaylarından dolayı hiç kimsenin yargılanmayacağını ifade ettim. Herhalde bu tespitlerim bugüne kadar gerçekleştiyse müneccim değilim. Sosyolojik olarak olayların özetinden çıkarıyorum.
Benim taksim olaylarını terör hareketi olarak ifade etmem sizi üzebilir. Ancak dikkat edin hangi haklı dava, halkın yüzerce arabasının yakılmasına, kaldırımlarının sökülüp silah olarak kullanılmasına, işyerlerinin vitrinlerinin indirilerek işyerlerine zarar verilmesine, emniyet güçlerine ait yüzlerce aracın yakılmasına, ortalığın savaş alanına çevrilmesine, yüzleri kapalı gençlerin öldürmeye, yaralamaya, yakmaya, yıkmaya yönelik her türlü girişimi yapmasına neden olabilir. Derseniz ki bütün bunların taksim olaylarıyla ilgisi yok... O zaman olayları dikkatle seyredin. Bazıları olayları gerçekleştiriyor. Bazıları alkışlıyor. Alkışlayanlar kimler?
Taksim gezi olaylarında samimi olanlar oyuna gelmişlerdir. Bunun anlaşıldığı gün çok geç olacaktır.
MEHMET ÇOBAN tarafından 10/1/2013 6:37:55 AM zamanında düzenlenmiştir.
MEHMET ÇOBAN tarafından 10/1/2013 6:38:42 AM zamanında düzenlenmiştir.
MEHMET ÇOBAN tarafından 10/1/2013 6:39:01 AM zamanında düzenlenmiştir.