- 875 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aynalarda Yüzleşme
Geçiyor yıllar haber vermeden, hiç sormadan, bir de bakıyor ki insan mazide kalmış tüm yaşananlar. Oysa daha dün gibiydi çocuk oyunları, okula başlanılan ilk gün, lise yılları, arkadaşlarla gezme sefaları, derken evlilik telaşı, daha dün gibiydi tüm bunlar.
Kurulmuş bir sürü hayal vardı. İdealler, hayat gailesinin yanında geri çekilmek zorunda kaldı ve hep başka bahara ertelendi. Baharlar baharları kovaladı ve yapılmak istenenler yapılması zorunlu olan şeylerin dünyasında pek yer bulamadı kendine. “Olsun” dendi, “nasılsa her şey sevdiklerim için” buydu tabi ki kalplerin en güzel tesellisi. Sevdiklerimizin mutluluğu nede olsa bizimde mutluluğumuz demekti.
Yeni gelen yıllar, hayatımıza yeni yüzler sokarken, gidenler de beraberinde aşina yüzleri götürüyordu. “Ne iyi arkadaştı” diye başlayan dost yâdları gittikçe çoğaldı. Ömür çoğaldı, anılar çoğaldı ama git gide yaşanacak günler azaldı. Alınacak ve verilecek nefesler de azaldı. Süre azaldıkça, akıl daha çok başa gelmeye başladı. Akıldan geçirilen günler hesaptan da geçer oldu. Bazen mutluluklar araladı perdeyi, bazen de kırılan kalplerin hüznü. “Şimdi bir fırsatım daha olsaydı yapar mıydım acaba böyle” sorusu takılır oldu akıllara. Ama iş işten çoktan geçmişti. Her şey mazide tozlara karışmıştı. Arkadaşların çoğu ya yoktu hayatta ya da görüşülmüyordu artık. Bu yüzden de fazla üstelenmeden aralanıyordu mazinin kapısı. Hayattaki ve görüşülen dost ve yakınların kıymeti artıyordu belki, en azından bu işe yarıyordu geçmişe yolculuk.
İnsan her aynaya baktığında geçmişine bakar bence. Aynada gördüğü yüzü ona geçmişini gösterir, bakışlardaki mana, yüz hatlarının duruşu ve çizgiler… Hepsi maziden bize birer hatıradır aslında. Belki bunun gençken farkına varılmaya bilir ama azıcık birikilmiş yıllar varsa hayatta, mutlaka ayna önünde yolculuğa çıkılmıştır geçmişle, yüzleşmiştir kendisiyle ve doğruları yanlışları bir bir vurulmuştur yüzüne.
Hayat öyle veya böyle akıp gitmekte, herkes kendi hissesine mazi biriktirmekte. İçinde bulunduğumuz şu anda fark edemiyor olabiliriz bunu ama bir gün aynaya bakınca geçmişimizi görmekten mutlu olacak mıyız acaba? Aynalar yalan söylemeyeceğine göre, bu günden yarını düşünmek gerekmez mi? Kendi kendimizden utanarak acı bir tebessümle bakmak yerine, gururla hoş bir tebessümle bakmak daha güzel değil mi aynalara?
Mutluluk da kendi dünyamızda mutsuzlukta, aslında her şey bizde saklı. Hayatta pek çok engel var, belki bu yüzden yeri gelir can yakarız, belki de güç gösterisi uğruna feda ederiz sevdiklerimizi. Hayata tutunabilmek uğruna belki de hislerimizi köreltiriz. Çekilen sıkıntılar bizleri bunaltmıştır belki. Ama bilmeliyiz ki; hiç bir acı dünyayı zindan ettirmez. Her ne olursa olsun hayat elde bir kere var, giden de gelmez buda bir gerçek. Tüm hırs ve arzular ne kalp kırmaya değer nede hiçbir fedakârlık hayattan vazgeçmeye sebeptir. Orta dengeyi bulmalı ve öyle yaşamalı. Geriye dönüp baktığında yüzü gülmeli, gülümseyebilmeli…
Hayat ne kırmak için var nede kırılmak. Akıl ve kalp öyle bir denge kurmalı ki; insan ne körü körüne kendini unutup ta yaşasın, nede ezilip hor görülsün. Elde tek bir sermaye var; sevgi ve hoşgörü. Bunu kendine rehber edinip kırmadan ve kırılmadan yola devam etmeli ve yolun sonu geldiğinde de artık aynaların ona gülümseyeceğini bilmeli…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.