- 1018 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KÜP ŞEKER TV
Yazının başlığına bakıp sakın komik bir yazı sanmayın anlatılanları
Aslında duygusal bir fırtınadır başlangıç hikâyesi ama biz baltayı tam ortasına ya da sonuna vurarak başlayalım:
Bütün hikâye benim kelimelerle ilgimle başladı. Çünkü her kelimenin yeni bir dünyayı anlamak için anahtar olduğunu düşündüğüm dönemlerim oldu.Ve ben kelimelerle ilgili daha önce şöyle bir not yazmıştım Cemil Meriç’ten:”Kamus namustur..”
Son zamanlarda dertliyim kelimelerden.
Benim sesim, benim hecem, söyleyişim hatta vurgum yok.
Ben kelimelere vurgun.
Kelimeler bana dargın.
Kelimeler bana ait değil. Benim dünyama uzak hayalleri, benim dünyama düşman sevdaların ayrık dikenleri olmuşlar. O halde kimin bu kelimeler?
İşveli aşüftelerin İstanbul semtlerinde güpegündüz erkek avcılığına çıktıklarında söyledikleri canım, aşkım, erkeğim, sen nasıl istersen cıvıklığında, insan onurunun ayaklar altına alındığı pazarlıkların dili bu kelimeler. Ben bu kelimelerim günü birlik dahi olmayan anlık zevkleri bedenin iştihasını söndüren hayvani anlamlarını gördüğüm için televizyonlarda bu dili kullananlardan tiksiniyorum. Ve ilan ediyorum bu kelimeler ve bu kelimelerin bu haliyle sahipleri beni temsil edemez. Daha ileri gidiyorum ve diyorum ki bunlar hiçbir namuslu kitleyi temsil edemez
Küp şeker kanalların tek kalıp şekerlerinin kullandığı kelimeler benim samimiyetimi temsil edemez. O halde kimin bu kelimeler?
Biraz göbekli beyefendinin kelimelerine benziyor.Lüks yalılarda oturan.Çok sayıda koruma polisiyle gezen.Çocuklarını özel okullarda benim onlarca yıllık kazancımı bir yılda sadece bir çocuğunun eğitim gideri olarak harcayacak kadar boynu kalın adamların bu kelimeler.Ahmet Haşim Parıltı şiirinde : “Âteş gibi bir nehr akıyordu
Ruhumla o ruhun arasından, “diyor. Şayet günümüzde yaşasaydı büyük dil ustası belki bu mısraları sosyal dokuyla bezeyip şöyle yazacaktı:
Yardımlaşma değil acıma nehri akıyor
Sizin köşkle bizim gecekondu arasında
YADA
Köşkün balkonundan çöpe atılmış
Takım elbiselerdir milli gelir
Gönlüm sancıdan bunu bildi!
Küp şeker kanalların farklı simalardaki, farklı gazete köşe yazarlarını konuk ettiği programlarda kullanılan dil bana ait kelimelerle süslü. Ama sadece süs. Komşunun markalı vitrine yerleştirdiği biblolar gibi, süs sadece. O halde kimin bu kelimeler?
Biraz kenar mahalle dilberlerinin. Veya eşlerini aldatan beyaz camlarda gördüğü hayal alemlerinin süslediği parlak hikayelere kendini kaptırmış gece kondu yosmalarının bu dil. Belki de okul parasını denkleştiremediği için bedeninin pazarlanmasına karşı koyamayan kendini kader kurbanı diye tanımlayan tazelerindir bu dil.
Aslında bu dil biraz da baba baskısı altında büyümüş küçük yaşlarda sigara içmenin delikanlılıkla bağı olduğunu düşünen sonra da bu işi ustaca mafya ,çete arası,sokak kabadayılığı seviyesizliğinde kullana Ahmet Mehmet adlı delikanlı gençlerin veya onların sahiplerinin dili demek daha doğru olabilir.Bu dil olsa olsa yalnız futbolla yatıp onunla düş gören rüyaları onunla dolu olan,kabuslarının tamamında ezeli rakiplerinin kendi sahalarında üst üste attığı göllerden sonra kabuslarla uyanan bir taraftarın dili olabilir.Her şekilde ,her şartta,sonuna kadar taraftar olmayı kimlik sahibi olmanın temel maddesi haline dönüştürmüş zavallı spor budalaların dilidir.Onlar için varsa yoksa takımlarının galibiyeti vardır.İnsanlığın sukut ettiği hallerden biridir aslında yaşanan.
Küp şeker kanalların aynı imalathanede yapıldığı kanısını uyandıran aydın kırması damalarının kullandığı kelimelere yabancı değilim elbet.Yuvarlak bir masa etrafında kahvelerken yudumlanırken yuvarlana yuvarlana söylenen kelimeler benim kültürel köklerimle ne kadar bağlantılı.bu kelimelere bana ait olmayan sahte kavramları yamamakla daha ne kadar oyalanacak bu insanlar ve kelimeler O halde kimin bu kelimeler?
Demokrasi…
İnsan hakları…
Barış ve kardeşlik…
Emek sermaye ilişkisi….
Küresel sermaye…
Hukukun üstünlüğü…
(Kocaman adama ve tanınmış hanımlar …mankenler de ara sıcak olarak sunuluyor arada..Onlar fazla konuşmuyor zaten.Çoğu zaman kameraman güzel(!)gülüşlerini yakalıyor,programa ilgiyi artırmak için.Ve vıcık olmuş kelimeler yuvarlak masanın etrafından yerlere yayılıyor.Kelimeler uzun zamandır kaldırılmayan paspas altı tozları gibi kokuyor,iğrendiriyor tanımları,küf kokusu yayılıyor odaya,çamur dağılıyor ekranın tamamına.Ekranla birlikte gözlerim kararıyor.Dilimin ucuna geliyor kelimeler.(Yutkundum mu söyledim mi bilemiyorum)
Bakıyorum etrafıma suçlu bir insan edasıyla..Sağımda oğlum.Solumda kızım.Karşıda eşim.Son olarak eşime bakıyorum ne oldu ne söyledim gibi,şükür bir şey olmamış. Rahatlıyorum. Yoksa çocuklarıma nasıl açıklarım aklımdan geçenleri söylemiş olsam. Aslında bilmeleri gerek. yalanın ,,talanın,adam kayırmanın,ihale yamyamlığının,vergi kaçırmanın normal karşılandığını.
Aslına bilmeleri gerek memur maaşıyla geçinen babasının kuyumcudan, müteahhitten daha çok vergi verdiğini .Burada duralıyor.Zamanı değil bunları konuşmanın.Keskin sirke küpüne zarar deyip geçiştiriyor.
Kanal değiştiriyorum.
Müzik kanalları …geç
Spor kanalları…geç…
Çizgi filmi var.Çocuk kanalı.Temel Reis Kabasakala karşı.Öödül Safinaz.Kurnaz rakip Temel’i tam teslim alacakken bir kutu ıspanak kurtarıyor kahramanımızı.Şanslı akıllı adam Temel.Her yol ıspanağa ulaşıyor kurguda.Elbette Kabasakal mağlup oluyor.Safinaz gülücükler saçarak Temel’e koşuyor.En azından az önceki televizyon kanalındaki tartışmacı küp şekerlerden daha üretken,yaratıcı değiller mi diye soruyorum.Ağır bir müzik eşliğinde ağır çekimde Filiz Akın ,Tarık Akan buluşuyorlar.Buluşmanın kaçıncı dakikası bilmem kanal değiştirdiğimi fark ediyorum.
Tekrar kanal değiştiriyorum.
Başka bir televizyon kanalında bir erkek bir kadın… Programa misafirlerini davet etmişler. Belli epey olmuş başlayalı. Ekrana beş altı kişi yansıyor. Kimin ne söylediği belli değil.Birbirlerini dinlemiyorlar bile.Gemi azıya almış bağırıyorlar.Bağırmıyor böğürüyor erkek tartışmacı.Kadın geri kalır mı ? Kulaklarımı tırmalayan tiz sesiyle ortalığı harlamaya devam ediyor. Kızım bakıyor dudak bükerek. Ne yapıyorlar, kim bunlar der gibi.Az önce izlediğimiz kanallara sipariş edilen aynı fabrika ürünü kesme şekerlerden biri kadın.Şirret.Lafazan.İyi bir demagog. Aynı üslup, aynı kelimeler, aynı çıkarımlarla savunuluyor tezler. İnsanlık tarihi boyunca varlığını sürdüren bir durum bu çağda da devam ediyor gibi. Gibisi çok fazla oldu. Tarlalar kiraya verilir. Oteller gecelik kalışlara ayrılır. Tatil köyleri misafirlere belli ücret karşılığı devredilir. Apartmanınızın dairelerini iyi bir kiracıya vermek hem gelir hem de komşu demektir. Bu yüzden titiz davranır insanlar.Çocuk işçileri karalayanları duyar öfkelenir vicdan kaldıramaz.Ya aydın sayılanlar insanlar nasıl bu kadar körü körüne yalana,riyakarlığa,sahtekarlığa açık olurlar.İnsan aklı ,duyuları kabul etmese de beyinlerini kiraya verdiler demek zorunda kalıyor.Ya vicdanlar ne olacak.Onun da cevabını bir zamanlar bir yüksek düzeyli hukuk adamı cevaplamıştı galiba.Vicdan ve cüzdan ilişkisi kısaca.
Televizyonun kapatma düğmesine basıyorum.
Aman Allah’ım!
Aklıma mukayyet ol. Bana yardımcı ol!
Bize yardımcı ol!
Sinan YILMAZ