- 542 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Çile
Çile
“Çile” dendiğinde, Necip Fazıl Kısakürek aklıma gelir “Çile” şiir kitabını severim özellikle onun. Çilesi, fikir çilesi elbet…
Bakın ben bu konuyu çıplak ele alıyorum! Geniş açıdan yani kimsenin tercih ettiği çileyi de yadırgamam aslında. Yani insanlık için çile çektiğini söyleyene sözüm şudur; “Kardeş herkes kendi çilesini çeker! İnsanlık için kimse çile çekmez! Ya da lazım değil, çekmesin!”
Bakın neden bunu söylerim; insanlık için çalıştığını ve insanlık için çile çektiğini söyleyenler aslında kendi kurgularının çilesini çeker! Yani insanlığa bir kurgu getirir, sunar ve çilesini çeker! O kurgu tutar ise kendisi tatmin olur, tutmaz ise çektiği çile yanına kar kalır! Kısacası olay budur…
Peygamberlerde bile durum benzerlik arz eder! Neden mi? Risaletleri vardır! İnsanlığa yeni bir kurgu getirir ya da bir önceki kurguyu işlerler risalet görevlerinde… Aslında her insanın risaleti var! Her insan insanlığa bir şeyler sunar! Çile çekerek sunmaya çalışanlar aslında bilmeden hırslarına yenik düşenlerdir! Çünkü çektikleri çile karşılığında oluşan pozitifi amaçlarlar bilerek ya da bilmeyerek! Yani fikirleri kabul görmesi karşılığında çileye rıza gösterirler.
Bunun ayrıntısına girilirse şöyle bir durum çıkar; fikirleri ve kurgusu için her şeyi göze alanlar aslında kural dışı oynar! Doğal seyre müdahale ederler ve karşılığı çile ya da bildik sıkıntılı bir yaşam olur! Tüm diktatörler kendi kurgularının kurbanı olurlar! Kurgularını insanlara kabul ettirmek uğruna her şeyi göze alırlar ve sonuç; Hitler benzeri sonu hazin olan ama kurgusunu da bir dönem kabul ettirmeyi başaranlar çıkar! Bakın kötü örneklerin yanında iyi örnekler de vardır! Çok iyi bir alim veya fikir adamı da çile çekmiştir! Sokrates fikirleri uğruna rıza göstermiştir ona sunulan sıkıntılara! Çünkü kurgusu daha önemlidir kendi açısından! Bu nedenle ben hep derim başkasının kurgusunda figüran olmak yerine insanlar kendi kurgusunda baş rol olmalı. Komedi filmleri arasında; “Bekçiler Kralı, Kapıcılar Kralı” gibi… Yani figüran değil, kral baş roldür her konumdaki kişi kendi Dünyasında…
Ben şiirlerimde bahsederim; “Bu yol çileli, düş peşime!” bakın burada yolun çilesine işaret ediyorum. “Düş peşime” diyorum, aklın varsa düşme işte! Kendi kurgun ve kendi çilenin peşinde ol! İnanın ben de kendi kurgum uğruna çile çekmeyi amaçlamadım. Hiçbir zaman da amaçlamam. Evrensel ise olur, değilse zaten olmasın ki… Yani insanın bu Dünya’ya çile çekmek için geldiğini sananlar yanılıyor! İnsan bu Dünya’ya kurgusunu evrensel dairede yaşamak için geliyor! Sıkıntı şudur; kendi veya başkasının kurgusunu çile çekerek yaymaya çalışanlar işi bozar. Ya bozguncunun önde gidenidir çile çekmeyi kurgu için gerekli görenler! Hatta bazısı öyle ileri gider ki bilmem kaçıncı yüzyılda yapılan kurgunun neferi kesilir insanların başına… İşte kurgu kavgasında çile çekmeyi hoş karşılamayışımın asıl nedeni budur! Akışa bırakın! Müdahale seyri bozar! Bozulan seyir de çileyi davet eder! Allah’ın işine karışmak olmaz! İşte kurgu kavgasında olanlar bilmeden Allah’ın kurgusuna muhalefet eder kendi kurgularını veya bilmem kaçıncı yüzyıldaki ideolojik ya da dinsel kurguyu dayatanlar!
Her şeyin iyisine bak kaidesi; çevremizde bize yarayanı alırız, yaramayanı da başkası tercih eder. İyi kötü göreceli çünkü. Sistem bu...
Son tahlilde; kısa kesiyorum. İyi-kötü göreceliliğinde bir şeyleri düzeltmeye çalışanlar aslında kendi göreceliliğinde müdahale etmeye kalkıyor evrene ve çile çekiyor. Sonrada bu çileleri övüyor. Boş işler bunlar. Evrende çile de tercihe bakar. Güzellikler dururken çilelerle meşgul olmak da ayrı bir tercih elbet ama ben güzellikleri tercih ettim.
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.