55
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
6393
Okunma
Önsöz:
Akşamları eve dönüş yolculuğumda topluyorum, her sabah bankta bıraktığım kimsesizliğimi. Kapı her açıldığında, kollarımın arasında kocaman bir sensizlikle karşılaşıyorum, yine bir yanım eksik giriyorum eşikten içeri. Yokluğunla göz göze gelip bir merhaba salıyorum uzaklığına, incitmeden öperken yakınımda duran sessizliğini…
Herkesin her şeyi bildiği bir ülkede, payıma düşen tek gerçek sadece seni öğrenmek. Ne vakit, dalgınlığıma kurban edip unutmaya çalışsam, anımsatıyor duvarda asılı duran ’’ıslak resmin.’’ Her defasında, aklımı hayaline hibe ederek giyiniyorum çaresizliği. Ve bir güzel deliriyorum gelmeyişine!
Herkesin çok fazla bildiğini sanıyordum, oysa hiç kimsenin en azdan bile çakmadığına tanıklık ediyordu gözlerim. Bilgelik ile ukalalık arasındaki ince çizgiyi ihlal ederken, kendilerini ele veriyorlardı. Yuvarlak masa etrafında toplanmış nikotin kokusuyla duman altında yüzerken, köhne zihniyetleri ile ‘’nasıl zehirleriz körpe zihinleri’’ derdindeydiler…
Tüm bunların arasında, biraz da romantik olmamı istemiştin ya hani ‘’pembe düşlerimin’’ içinden mırıldanırken! Aşk’ın rampasını çıkarken tıkanıyordu nefesim. Hiç sonunu getiremedim bahsi geçen bu yolun.
Arada bir çocukluk anılarımı duymak istiyordun. Her defasında es geçiyordum, aramızdaki mesafenin içinde yok ederek bu merakını. Bilmeni istemiyordum, Yargıtay amcaya kadar intikal eden hayallerimin olduğunu. Aslında ile başlayan ama aslını inkar etmeyen cümleler kuruyordum bir halkın özlemini geveleyen ağzımda. Resmi olmayan dayanaklarım vardı sırtımı yasladığım. Bir şiire bin nefes tükettiğim gibi.
-Ben büyüdüğümde şairlerin tırnağı olacağım- dediğimde, ne çok kızmıştı babam, dünyayı dişlerinin arasında çiğnercesine. Köpüren öfkesi ile hayallerimi dalgalandırırdı.
Çok sonradan öğrenecektim sebebi kızgınlığını. ‘’Yazdığını yaşayamayan/yaşamadığını yazan aşk şairlerinin’’ gökkuşağından akan makyajınaymış meğer, bakışlarından kopan fırtına!
Aramızdan sızan nehirler kirletiliyordu her gün biraz daha. Suyu utandırmadan, ihtiyar bir imgenin ağaran sakallarında gizlenen çocukluğumu gösteriyordum, başımı koyduğum yokluğuna.
-Uykularımdan feragat edip/kendimi helak ediyordum/ya rüyalarıma da uğrayamazsan …-
Cömert Yılmaz
Vefa:
Manevi desteğini esirgemeyen ve her fırsatta ‘’Su Utandı’’yı çıkartmam için ısrar eden Sevgili Hocam; Rezber Camer Hanıma. kitabımın editörlüğünü üstlenen, kapak tasarımını hazırlayan, hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan Sevgili Dostum, Ankaralı Şair Ahmet Eroğlu Kardeşime sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Saygıyla