Örovizyon
Bir zamanlar en önemli meselemizdi Eurovision. Hem devlet hem de millet meselesiydi bizim için. Onunla yatar onunla kalkardık. Ne kadar uğraş versek de bir türlü istediğimiz sonucu elde edemezdik. Her yarışma sonrası birinciliği elde edenlere imrenir iç geçirirdik.
...................................................................
Ancak bu hep böyle gitmemeliydi, biz de başarmalı,biz de sonuç almalıydık. İşte yıllar yılı hep bunun hayalini kurup durduk.
Bir kere dünyanın merkezine koymuştuk Eurovision’u. Neredeyse hayatımız ona göre şekilleniyordu. Bir varolma yokolma meselesiydi bizim için. Bu iş halledilecek ve her meselemiz bitecekti. Ne yapıp yapıp bir sonuç elde etmeliydik. Az uğraş ve çaba sarfetmedik bu uğurda.
....................................................................
Millet olarak açtık, başarıya susamışlık vardı ama her nedense diğer her şeyi bir kenara iter bununla uğraşırdık.
Yüzümüz gülmemişti bu güne kadar. Hep başarısızlığa mahkum olmuştuk her alanda. Bir kez olsun ne sanatta, ne sporda, ne de başka alanlarda istediğimiz sonucu elde edememiştik.
.....................................................................
Başkaları da bizim gibi miydi bu konularda acaba. Onların da tek meselesi miydi bu işler.
Hayır hayır. Onların meseleleri başkaydı. Onlar başka şeylerle uğraşıyor başka şeylere kafa yoruyorlardı. Zaten o sebeple başarı geliyordu. Günü geldiğinde bir beste ile sahneye çıkıyorlar, şovlarını yapıyorlar ve sonucu alıyorlardı. Ertesi gün ise tüm olanları unutuyor esas yapılması gereken işlerine bakıyorlardı.
....................................................................
Biz bu işe baş koymuştuk ya ne yapıp yapıp sonuç alacaktık. Nitekim öyle de oldu. Hiç beklenmedik zamanda Sertap çıktı hem de onların diliyle yani onların anladıkları dilden şarkısını söyledi, şovunu yaptı ve birinciliği kaptı.
.......................................................................
Sertap’ın özelliği buydu zaten. Sahneyi iyi kullanır ve tüm dikkatleri üzerine çekerdi. O güne kadar nice ünlülerimiz sahne almıştı ama bu başarıyı gösterememişlerdi. Bir tek Mazhar Fuat Özkan üçlüsü Sertap’a çok yaklaşmış ve ancak üçüncü olabilmişlerdi. Bir kez de dördüncülüğümüzü hatırlarım. Diğerleri ise genelde sonuncu ya da sondan başa sıralama şeklindeydi. Yani sondan ikinci, sondan üçüncü tarzında bir sıralamaydı.
Başarı, ne zamanki bu işi normal seyrine bıraktık ancak o zaman geliverdi. Ne zamanki önceliklerimiz değişti, başka meseleleri öne koymaya başladık baktık ki artık dereceye giriyor, hatta birinci bile oluyoruz, bunu anladık bunu gördük.
Yoksa benim en çok beğendiğim şarkı Semiha Yankı’nın Seninle Bir Dakikası ki cidden söz de güzeldi, şarkı da güzeldi, hakkını söylemek gerekirse Semiha da güzeldi.. Ancak gel gör ki bu şarkı ancak sondan ikinci olabilmişti.
Sevgi ifade eden en güzel şarkımızla gitmiştik Avrupa’ya ama işte sonuç ortadaydı. Ne yapmalı nasıl etmeliydi. Tarz ve metodu mu değiştirmeliydi acaba.
Öyle de yaptık. Kimleri seçip göndermedik ki. Seyyal Taner, Neco, Ajda, Mazhar ve arkadaşları ve daha kimler kimler.
.....................................................................
Ajda dönemin en önemli meselesi petrol ile sahne almıştı ama O da sıralamanın sonlarındaydı. Yanlış hatırlamıyorsam yarışmada sonuncu olmuştu.
Puansız kapattığımız dönemler de oldu yarışmayı. Hiç puan alamadan sıfır puanla yani.
.....................................................................
Bu başarısızlıkların arkasından hep başka başka yorumlar yapar olduk. Bize karşı olmalıydılar diye düşünmeye başladık. Bir kasıtları olmalı ki iyi parçalarla katılıyoruz ama bir türlü sonuç alamıyoruz diye düşünüyorduk ve bunun arkasında kasıt arıyorduk. Suçlular belliydi. Jüri siyasi davranıyor ve hakkımız olan puanı vermiyor diye düşünüyorduk.
Ancak, gün geldi ilklerde yer almaya başladık bu yorumları yapmaz olduk. Millet olarak bir özelliğimiz de bu işte. Herkes bize karşı diye düşünüyorduk. Hemen her alanda düşünce buydu. Başarılı olmamızı istemiyorlardı. Tamam bir derece doğruluk payı olabilir bu düşüncenin ama hemen her mevzuda da olmazdı herhalde.
...............................................................
Hem onlar için bu bir yarışma. Nihayetinde müzik yarışması. Belki önemsiyorlardır ama öncelikleri farklı.
Tarafsız gözle bakıldığında cidden güzel şarkılarla geliyorlardı. Dereceye giren parçalara bakıldığında inanın çok müthişti. Hem şarkı, hem beste, hem güfte hem de söyleyen.
...................................................................
Yıllar öncesinin iki birincilik elde etmiş İrlandalı şarkıcı Johnny Logan"ı hatırlarım. O yaşlarda bizi ne kadar da cezbetmişti. Gürültüsüz patırtısız bir şarkıydı ve tek başına sahne almış ve tam on ikiden vurmuştu. Dinleyen herkesi kendisine hayran bırakmıştı. Kadife gibi yumuşacık bir sesle tam içinize sesleniyordu. İçimize nakşediyordu adeta sözcükleri.
....................................................................
İlerleyen yıllarda işin şekli değişmişti. Romantik parçalar yerine sert parçalar devreye girmişti. Norveç’in birinci olan şarkısını hatırlarım. Grup Metallerdi. Yani metalimsi giysiler içerisinde bir gösteri sunuluyor ve şarkı söyleniyordu. Bana süper itici gelmişti. Johnny Logan’ın o yumuşak kadife gibi sesinden sonra.
Her işte böyle. Dönemsel farklılıklar her alanda mevcut.
.....................................................................
Eurovision’un bizde en önemli kalıcılığı Bülent Özveren olmuştu. O gecelerin starı hiç mübalağasız Bülent Özveren’di bizim için. Başka şeye gerek yoktu. O yetiyordu bize. O gece evimizin ve hepimizin misafiri oluyordu. Kendisine has yumuşak üslubu,şiirimsi dili ve beyefendiliğiyle.. Umudunu hiç kaybetmeden, hiç yitirmeden ve hepimize umut aşılayarak..
Bakın son dönemde Eorovision hiç konuşulmaz oldu. Gündemimizden bütünüyle çıkıverdi. Hatta askıya bile alındı. Önümüzdeki yıllar bu yarışmaya katılmama kararı dahi çıktı, hem de resmen. Resmi ağızdan ifade edildi. İyi de oldu. Biraz yorulduk. Dinlenmeye ihtiyacımız var. Biraz unutalım bu meseleyi. Başka işlere bakalım.
.......................................................................
Bizi ileri götürecek işlere. Bize çağ atlatacak işlere. Emeğimizi biraz da o işlere yoğunlaştırsak iyi olur sanırım.
Ne dersiniz doğru söylemiyor muyum? Bakarsınız başarı da gelir böylece. Hem müzikte, hem sporda, hem ilimde, hem fende.
.....................................................................
Unutalım en iyisi, biraz ara verelim, ne dersiniz ? Katılır mısınız bana?
Kemal GÜL
13.09.2013
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.