- 555 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sağlam Kafa Sağlam Vücutta Bulunur
Sağlam Kafa Sağlam Vücutta Bulunur
Eskiden geri toplumların yer üstü yer altı kaynaklarını sömürmek için ellerine kutsal kitap (mesela İncil) tutuştururlardı! Biraz uyandıklarında da ayrıştırma yapıldı. İç savaşlarla sömürü devam etti. Bu geri toplumlar tamamen çökme durumuna gelince de göstermelik yardımlar yapıldı! Sömürülecek toplumlar öyle bir işleniyor ki; ibadethane ve hastane arasında, birinde sakat olan zihnini uyuşturuyor, diğerinde sakat bedenini güya iyileştiriyor! "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur!" düsturuyla hareket etse hem bedeni hem zihnini tedavi edebilecek ama bu iki unsur; biri ibadethanelerle, diğeri hastanelerle desteklenerek iyice yerleştirilir! İbadethane ve hastane arasında mekik dokuyan, kaynakları da egemenlerce sömürülen her açıdan güdük bir toplum kaçınılmaz olarak oluşur!
“Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” Bu sözü çok severim, tarihte ilk kim söylemiş oraya girmeyeceğim ama söz güzel ve yazıma başlık oldu.
Geniş açıdan bakınca görünen şu; ilkel bir kabilede, kabile reisinden sonra protokolde kabile büyücüsü gelir değil mi? Kabile büyücüsü, iki ana iş yapar? Biri kabilenin ilahlarla olan ilişkilerini düzenlemek, diğeri şifa dağıtmak! Birinci işine karşılık gelen bina tapınaktır, diğer işine karşı gelen bina da hastanedir! “Sağlam kafa” dan kasıt, beyin yani insanın aklı değil mi? “Sağlam vücut” da sağlıklı bir beden! Beden, kafayı taşır; beden, ruhun bineği… Yani maddi beden sağlam olmalı ki manevi akıl da sağlam binekte sağlıklı işlesin. Geri toplumlarda bu iki ama unsur zedelenmiş. Yani akıl sağlığı beden sağlığına paralel olarak bozuluyor…
Gelişmemiş toplumlarda kafa, akıl ve beden, vücut sağlığı bozuluyor! Bu iki alandaki çabaları incelersek; ruhsal, manevi sağlığı korumak için ibadethanelere önem veriliyor; beden, vücut sağlığını korumak için de hastanelere önem veriliyor! Yani bir toplumda ibadethane ve hastane sayısı o toplumun beden ve ruhsal sağlığının da göstergesi olabilir! Eski zaman kıssalarında anlatılır; toplum o kadar temizliğe riayet edermiş ki kimse hekime başvurmazmış. Yani o kadar sağlıklılar ki hekimlere başvuran da az! Yani şifa hane ve hekim sayısı az ise o toplumun sağlıklı olduğuna delil imiş! Ama temizliğe riayet etmeyen toplumlarda hastalık kol gezermiş… Tabi ki hekim ihtiyacı da fazla imiş… Günümüzde hangi toplumlar hem kafadan hem bedenden hasta? Bu bir fikir verir!
Mevlana; “Sen bir düşünceden ibaretsin…” der! Bir alim de hastalıkların asıl kaynağının manevi olduğuna, kafada yani akılda başladığına; daha sonra bedene yayıldığına işaret etmiş! Demek her şey manada başlar ve maddi alana yayılır. Soyut düşüncede başlar somutlaşır! Hastalıklar da soyut olarak düşüncede başlayıp somut olarak bedene yayılıyor bu görüşe istinaden… Yani kafayı sağlam tutan bedeni de kurtaracak! Bedeni sağlam tutan da kafayı kurtaracak! İkisi birbirine bakıyor gibi… Egemenlerin hastalık ve ilaç sektöründen muhteşem bir menfaat sağladıklarını hatırlayalım sadece! O konuya girmeyeceğim, çok şey çıkar çünkü…
Son Tahlilde; manevi olarak destek ve huzur arayanlar ibadethanelere, beden sağlığı bozulanlar da hastanelere akın edecektir! Bu nedenle bu iki bina önem kazanacaktır! Biri manevi olarak teselli verecek, diğeri de maddi olarak şifa dağıtacaktır! Asıl sorunun kaynağı olan gelişmemişlik eğer göz ardı edilir ise durum böyle teselli ve tedavi şeklinde devam eder gider! Çünkü teselli de tedavi de sonuçtur! Sonuca götüren nedenler çok daha önemlidir! Bu nedenle “Sağlam kafa sağlam vücutta” bulunur sözü manidardır.
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş