- 791 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Geceler Dilsizdir
Hüzünlü yüreğinin yüklerini,
Bir rıhtımda öfkeyle döküyorsun
Ağlayarak değiştiremezsin hiçbir şeyi
Çünkü aşk ile yazılmış yaşam şarkımız...
Hüzün salıncağım rüzgârla yarışıyor. İçimin deli fışkınları kurudu. Gözlerimdeki fer sızım sızım sızlıyor ara sıra. İki dudağımın arasından düşmeyen, her yanıp yakıldığımda özgürce kullandığım kelimeler tutarlı, sözcüklerim inatçı, ellerim buz kesmiş, yüreğim gibi.
Yabanıl bir edayla kırıtırsın bana. Gençliğinin tüm ayrıntılarını ruhuma dolar, köstekli saat gibi raks edersin bir o yana, bir bu yana. Aşk beklemiyormuş oysa. Sazımın tellerinden dökülen nağmeler gibi uçup gitti vefasız nice aşklarım. Kalbime gizlice soktuğum sevdalar her sonbaharda terki dünya ettiler yüreğimden.
Oysa sen, içimi parçalayan, can evimi yakıp, köz eden içli nağmelerde gelirdin yanıma. Merhaba der demez yanıma ilişir, bahar tomurcukları gibi dalardın içerime. Depremlerinin artçı dalgaları çekilince tutardım ellerini. Günlerce, aylarca, yıllarca baksam gözlerine, açlığımı unutur, susuzluğumu hatırlamazdım. Yırtılan göğsümü kokunla yamar, dilinden dökülen pınarlarda alev alev yanan yüzümü yıkardım.
Hani sen, benden aldığın ne varsa yığardın gelişinle önüme. Hani, gelişinle tapınaklarımız sallanır, içli bir keman ezgisiyle dualara dururduk. Gözlerimizin kilitlerini açar, ruhumuzu yemyeşil bahçelere salardık. Nice fırtınalara aldırmaz, nice karabasanlarımıza çözümler aramayı bırakır, nice nice öfkelerden anlamsızlıkları silerdik.
Hüzünlü yüreğinin yüklerini bir rıhtımda öfkeyle döküyorsun. Gözyaşlarının zembereğini boşaltıyorsun kirli denizlere. Ağlayarak değiştiremezsin hiçbir şeyi. Çünkü aşk’tır yaşamın garip formülü ve aşk’la yazılmıştır yaşam şarkımız. Gösterme gözyaşlarını kimseye. Sen izin vermedikçe akmayan yaşların, isteyince de akmasın dilerim.
İçimdeki çürümüş nilüferlere bir balıkçıl kuşu kondu yıllar sonra. Buncadır; hedefsiz şiirlerimin gizemli kuytularında bir başıma yanmış, oyuna doymamış çocukların terli alınlarında bir tatlı esinti, çığlık çığlığa biten gecelerde bir karabasan, avucundaki dizeleri denizlere hışımla atan bir hüzün yolcusu, ovalarında hasat çoktan bitmiş ırgattım ben.
Yaraya tuzun derman olmadığı gecelerde ilmek ilmek hasreti dokurken, kuşku değirmenlerinin acı öğüten dişlilerinde masalların bilgesi, nicedir yazmayı beceremediğim sevdanın karmakarışık felsefesi, sokak lambalarından odama dolan bir ışık huzmesi ile yoğruldum ben.
Sürünerek aşarken sevgi dağlarını, kanlarım suladı nice nice sevgi güllerini. İnsan yüzünün yansıdığı her siluete aşklarımı, acılarımı, mutumu ve mutsuzluğumu anlattım. Kimi zaman ağlayan bir Anka kuşu, kimi zaman sırları dökülmüş aynaların karşısında bir aşk silueti, kimi zaman kokularını yitirdiğim yemyeşil bir dünyayı ne kadar özlediğimi itirafa durdum.
Bembeyaz bir gül demeti gibi dolunca sesin içimin dehlizlerine, sesine koşumladığım atımla düştüm yollarına. Kim bilir kaç dünyanın denizinden dökülür yakamozların, kaç ülkenin rüzgârı getirir kokunu. Yosun gözlerinde kimler otak kurmuş, kimler acıtmış canını bilmek isterdim. Birdenbire, nereden çıktın sen. Bir çift söze izin vermez içimin titremeleri. Kim bilir kaç yüzyılın ülkemi geçen sularından arınan, içimi tufana çeviren ve kilitlerimi un ufak eden kişiliğinle fethettin birden ülkemi.
İstedim ki; çini gibi işle şu gövdemi. Dilersen boya dünyanın bütün renkleriyle. Kuşların konsun yorgun omzuma. İsterim ki; şafağı yüzüne çalayım. Dağ suları ile yıkayayım yüzünü. Damla damla yağayım ülkene, sevgilerle doldurayım ovalarını. Bir vapur olup yol alayım uzak adalarına. Bir çiçek olayım kurumuş bahçende, sana doğru yol alan bir ıslık, deşilmiş şu ozan göğsümle bu dünyada yalnız sana sevdalı bir âşık olayım ben...
Selahattin YETGİN