Aşk cennetin dilinden bize kalan yegane hatıradır. -- bulor
Nafiz Tançağlar
Nafiz Tançağlar
@nafiz-tancaglar

GAZİANTEP 2. İSTANBUL’DUR.

24 Eylül 2013 Salı
Yorum

GAZİANTEP 2. İSTANBUL’DUR.

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1213

Okunma

GAZİANTEP 2. İSTANBUL’DUR.

GAZİANTEP 2. İSTANBUL’DUR.


Gaziantep 2. İstanbul’dur makalesi
Nafi Çağlar Mihmadlı



GAZİANTEP 2. İSTANBUL’DUR.



Gaziantep’i sözüm ona övmek için “Güneydoğunun Paris’i ” diyenleri çok

duymuşsunuzdur. Hatta coğrafyayı biraz daha genişleterek “Doğunun Paris’i “

diyenlerin de sayısı az değil.Ayıntap 17.yy.da Osmanlı Cihan Devleti’nin Şam

eyaletine bağlı Halep Sancağı’nın önemli bir kazasıdır. İpek yolu üzerindedir.

Bu nedenle önemli ticaret merkezi durumundadır. Bununla birlikte kültür,

sanat alanlarında, geleneksel el sanatlarında oldukça ilerlemiştir.

Hatta Ayıntap’a Küçük Buhara yakıştırması yapılmaya başlanmıştır.

19.yy. ve günümüze kadar da bu özelliklerini korumuştur. Paris ise

moda ile koku imalatıyla ve batının bazı sanat alanlarıyla kendisini tanıtmış

bir şehirdir.Bu koku olayını da ayrıca araştırmanızı öneririm.

Ayıntap ile Paris’in uzaktan yakından bir ilgisinin olduğunu söylemek

mümkün değildir.Bir benzerliğini söylemek te…

Zaten mesafe olarak ta çok uzak



Peki buna rağmen niye Ayıntap’a Paris benzetmesi yapılmıştır.

Bunu şu şekilde açıklamak gerekir. 19.yy. da Osmanlı artık kendine

özgüvenini yitirmiş ve aşağılık duygusuna kapılmaya başlamış

insanlarla dolmuştur.Özellikle 19.yüzyılın ikinci

yarısında Osmanlı sözde kendini yenilemek için; Avrupa ülkelerine

– Fransa başta olmak üzere – öğrenciler göndermiştir. Bu öğrencilerin

büyük çoğunluğu, bütün masrafları Osmanlı tarafından karşılanırken,

onlar orada Fransızlar’ın hizmetine derecede Fransız hayranlığı ile

uğraşmışlardır. Kafalarını da bu yönde yormuşlardır.

Bu insanlar İstanbul’a dönünce, sözüm ona kimisi şair, kimisi yazar,

kimisi yönetici olmuşlar ve hayran oldukları Fransız kültürünü

Türkler arasında yaymaya başlamışlardır.

Bunlara Paris’i hiç görmemiş gönüllü hizmetçilerde katılmışlardır.

Yani yozlaşmanın öncülüğünü yapmışlar ve Türk Kültürü’ne ihanet

etmişlerdir.Bunlar bir dönem yani yüzyıllarca Avrupalı’ya karşı

Fransa’yı Türklerin koruma altında tuttuklarını unutacak

kadar kendilerini kaybetmişler ve zavallı duruma düşmüşlerdir.

Ne acıdır ki -bu Türk Kültürüne zarar veren- bu şair ve yazar dedikleri

insanların birçok yazıları, şiirleri Günümüzde öğretmenler tarafından

öğrencilere ders olarak okutulmaktadır.

Elbette ki, Bu işte birinci sorumlu tepedeki yönetim anlayışıdır.

Bunların sonucu olarak 19.yüzyılda çok Türkler çok yoğun olarak

Fransız Kültürünün etkisi altına girmişlerdir. Bunun sonucu olarak

Fransız modası başlamıştır. (Moda kelimesi de Fransızca) Bu hayranlık

halka kadar inmiştir. Paris’i ziyaret etmekte, onlar için önemli olmuştur.

Paris’i görüp, daha sonra Türkiye’ye gelince, Ayıntap’a yolu düşenler veya

ününü duyanlar Ayıntap’ı Paris’e benzetmiş olmalılar diye düşünüyorum.

Bu deyim ise daha sonra yaygınlaşmış olmalı. Bunu söyleyip yaygınlaştıranlar,

doğuda bir yerde olduğu içindir ki, Ayıntap’ın gelişmiş olmasını şaşkınlıkla

karşılamış olmalılar. Günümüzde bile bu ön yargı böyle değil mi ki ?

O günün insanlarını şaşırtan Ayıntap’ı gözlerinde büyüttükleri Paris’e

benzetmeyi bir şey yaptıklarını zannetmiş olmalılar.

Yoksa bu 1920-1921 yılları arasında Ayıntap’ı işgale gelen Fransızlar,

teslim olmayan halkın 12000 bin nüfusunun yarısından fazlasını şehit

ederken, Ayıntap’a 70 bin top mermisi atarak iki katlı bina bırakmazken,

böyle harabe ettikleri bir şehri Paris’e benzetecek halleri yoktu elbette.

Bu benzetmeyi yapanlar olsa olsa bizim zavallı hayranlar ( bize hala

günümüzde geçmişin fikir adamları olarak sunulanlar) olabilir.

Zamanla bu deyim ise benimsenmiştir. Oysa bu benzetmeyi yapanlar ; bir

zamanlar Avrupa’nın güçlü devletlerinin elinden kuratması için Fransızlar’ın

Osmanlı Türk Devleti yalvardığını akıl edemyecek kadar akıllarını kaybetmiş

olmamlılar. Osmanlı tebası olanlar sözde bu Türkler kimbilir Jöntürkler’dir.

Zaten Jön kelimesi de Fransızcadan Türkçeye geçmiş “yeni” anlamına gelen bir

kelimedir. Bu, söz de yeni Türkçüler için Yeniliği Fransız hayranlığında ve de

taklitçiliğinde aramışlardır kim bilir. 1800-1900 yılları arasında Fransızca’dan

Türkçe’ye bir çok kelimenin geçmesi ve halen dilimizi kirletiyor olması da bu

hayranlığın ve taklitçiliğin sonucu olsa gerek. Günlük hayatta “sağ ol” yerine

mersi, “af edersiniz, özür dilerim, kusura bakmayın, yanlışlıkla oldu,

bilmeyerek oldu” anlamlarında pardon, hatta; bakar mısınız, bir şey

söyleyebilir miyin, beni dinler misiniz anlamında ve anlamı dışında da

kullanmaktadırlar bu itici kelimeyi. Tuhaf değil mi ? Bu kelimenin günlük

hayatta çoğumuzun şahit olduğu, gülünç şekillerde kullanışlarına deyinmek

lazım. Çekilir misin, ileri gider misin, geri gelir misin, bakar mısın,

dinler misin, susar mısın, konuşur musun, oturur musun ,

kalkar mısın, yatar mısın, güler misin (!) ağlar mısın (!)….

Daha say sayabildiğin kadar. Demiryolu ulaşımındaki “katar” yerine tren,

“durak” yerine istasyon, “hat” yerine ray vb. bir çok kelime…

Diğer alanlardaki “elbiseci” yerine mağaza,

“güncel” yerine magazin, “süs eşyası yerine” butik, “mektep

(bu da Arapça)” okul, “yeni bakış” yerine ekol….Sinema,otomobil,

enjektör, …….gibi daha bir çok kelime…

Bir de akıllarla durgunluk verecek, akıl karı değil diyeceğimiz kelime

kullanımlarına bakalım.Kahvaltılık yiyecek satan yerlere domuz kasabı

anlamına gelen şarküteri ( ne bağlantısı varsa) denmiştir.

Müslüman mahallesinde salyangoz satar gibi. ( Zaten Türkiye’den

salyangoz ihracatının başını Fransa çekmektedir.).

Bu şarküteri adını tekel ürünleri satan yerlerde, hazır yiyecek veya

ayak üstü yiyecek satan yerlerde ve daha bir çok iş yerlerinde

görebilirsiniz. Bir gün bir kenar mahallede yürüyordum.

Küçük bir alış veriş merkezi veya büyük bir bakkal adı şöyle idi.

“Köyüm Şarküteri”. Evimden çok uzakta olduğum ve fazla et yemediğim

halde özellikle içeri girdim ve et sordum. Yoktu!!!.Geçenlerde bir de

ne göreyim İstanbul’da bir ekmek satan yerin üzerinde sadece şu yazıyordu

“şarküteri” yani sadece domuz kasabı.Yani siz ekmeği (somunu) domuz

kasabından alıyorsunuz. Galiba adamlar, ekmeğin içine domuz eti

özümseterek daha çok besin almaları (!) için halka fazladan

hizmet (!) veriyorlardır da (!), biz bunu kıymetini (!) bilemiyoruz.

Bu adı kasaba verseler dersin ki ; müslümana domuz eti haramsa da

sonun da et satıyor. Ben ömrüm boyunca

şarküteri simin et satan yerde sadece bir kere görebildim.!.

Daha ilginçlikler devam ediyor.Hem giysi, hem “ayak yolu” yerine

tuvalet kullanılmıştır. Saçmalığa bakınız. Fransızlar “giyeceğe de”

tuvalet diyorlar.Gidip pisledikleri yerlere de Tuvalet diyorlar. Türk kültüründe

elbise (don) ile ayak yolu arasında bir bağlantı biliyorsanız siz söyleyin.

Galiba Fransızlar ihtiyaç için gittikleri zaman , elbisenin üzerini kullanıp (!),

sonra da o elbiseyi giyiyorlar (!). Mizah bir yana orta çağ ve yeni çağda ,

hatta yakın çağda Frenklerin ( sonra Fransızların) saraylarındaki belli

yerlere dikilmiş kuş tüylerini araştırılarsa, ayak yolu ile bağlantısının

gerçek cevabını bulabilirler. Ayrıca bizlerin kaba olarak kullandığı lan,

ulan kelimesi de Farnsızca da “eşek” demektir.

Yani günlük yaşantımızda herkes herkese eşek diye hitap ediyor..

Severek te , kavga ederek te…Bu nasıl iştir anlayamadım.bu toplumdaki

nasıl mantıktır çözemedim.

Peki siz buna bir mantık bulabiliyor musunuz. İşte, şu anda hayatımızın

gerçeği olan bu durumlar ne kadar saçma ise, Ayıntap’a Paris demek te

o kadar saçmadır. Taklitçiliğin bizi getirdiği boyutları artık siz

düşünün...Günümüzde bu benzetmeyi yapanların mantığını da, alışılagelmiş

deyimi tekrar etmeleri ve genel kültür zayıflığıyla açıklamak mümkündür.

Nedense Ayıntap’ı Paris’e benzetenlerin, dünyaya 500 yıl başkentlik yapmış,

hem de Türk şehri olan , hem de kendi yaşadıkları şehir olan

İstanbul akıllarına gelmemiştir.

Bize göre “ Gaziantep 2. İstanbul’dur.”

1) İstanbul ; Türkiye’nin , Gaziantep ise doğu ve güneydoğunun en

kalabalık ilidir.

2) İstanbul ; Türkiye’nin iş ve ticaret merkezi, Gaziantep ise doğu

ve güneydoğunun iş ve ticaret merkezidir.

3) İstanbul ; Türkiye’nin kültür merkezi , Gaziantep ise doğu ve

güneydoğunun kültür merkezidir.

4)İstanbul ; Türkiye’nin sanayi merkezi, Gaziantep ise

doğu ve güneydoğunun sanayi merkezidir.

5)İstanbul ; Türkiye’nin her yerinden göç alan bir şehir iken, Gaziantep

ise Doğu ve güneydoğunun her yerinden göç alan bir şehirdir.

6) Hatta bu göç ile ilgili olarak Gaziantep’in sizi şaşırtacak birkaç

özelliğini de sıralamak isterim. 1) İstanbul batıdan göç alan

– Gaziantep istisna- tek ildir. Gaziantep batıdan da

göç almaktadır. 2) Gaziantep Akdeniz bölgesi illerinden de göç almaktadır.

Bu iller; Kahramanmaraş, Osmaniye ve Hatay 3) Gaziantep İç

Anadolu’dan bile göç almaktadır.

Örnek ; Sivas 4) Gaziantep son 20 yıldır yurt dışından da göç almaktadır.

Örnek ; Kuzey Irak, Kuzey Suriye, Kuzey İran ve Kuzey Azerbaycan.

Ayrıca Gaziantep’in Türkiye’de ve dünyada kendine has özelliklerini

sadece başlıklar halinde yazsak bir sayfa yer kaplar. Bizim buradaki

önceliğimiz, Gaziantep’in ; Paris’e benzemeyen , İstanbul’a benzeyen

yönlerini ortaya koymaktır.

Şimdi sorarım size sevgili okuyucular ;

Gaziantep doğunun, güneydoğunun Paris’i mi , yoksa İstanbul’u mu ?

Cevap ; elbette “GAZİANTEP DOĞU VE GÜNEYDOĞUNUN İSTANBUL’UDUR.”

Diğer bir deyişimizle “GAZİANEP TÜRKİYE’DE 2. İSTANBUL’DUR”



Nafi Çağlar Mihmadlı

İstanbul / Nisan 2012

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Gaziantep 2. istanbul’dur. Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Gaziantep 2. istanbul’dur. yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GAZİANTEP 2. İSTANBUL’DUR. yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bir tutam hayat
Bir tutam hayat, @birtutamhayat
24.9.2013 13:47:36
DEĞİŞİK BİR ÇALIŞMA.
Çalışma hayatına,
uzun yıllar önce genç bir mühendis olarak Gaziantep'de başlamış biriyim. Orada evlendim, ilk çocuğum orada doğdu. Mutfağımız orada şenlendi ve
o şehrin ismini duyduğumda hala heyecanlanırım.
Çok sevdim yazınızı.
Güzeldi...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.