- 582 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞAMAK
Rüzgarın saçlarımı alnımdan savurup, tekrar alnıma düşme mesafesindeydi yaşamak, kısaydı, anlıktı, uzundu, uzaktı, yakındı, bir daha esmeyecekti ve aynı rüzgara yakalanmayacaktım aynı yöne bakarken...
Annemin nasihatleri, babamın yasakları, öğretmenlerimizin öğrettikleri, uyuyor numarası yapıp dinlediğimiz hikayelerin hepsi doğru çıkacaktı. Oysa bir kulağımızdan girip diğerinden çıkacak kadar uzağındaydık söylenenlerin.
Mantık ile duygu, günah ile sevap, doğru ile yanlış, iyi ile kötü, yokluk ile varlık, mutluluk ile mutsuzluk, tahayyül ile hakikat arasında, dengelerin hassas olduğu bu terazinin tam ortasında durabilmekti yaşamak...
Toplumdu, değer yargılarıydı, din ve hukuk kurallarıydı derken hayata prangalar ile gelmiştik zaten ve prangalardan kurtulma isteği insan olmanın fıtratında vardı. Hayatı yaşanır kılan bu sınav değil miydi, ya şeytana uyup kıracaktık zincirlerimizi ya da bilecektik kulluk görevlerimizi…
Aynı türden olup, aynı yöne bakamayan, aynı şeye farklı isimler koyan, kiminin "aşk" dediğine kimimiz "ahlaksızlık" diyecektik... Herkesin kendini mükemmel sandığı, başkasını kötü bildiği, herkesin kendi hikayesinde kahraman olduğu bir garip tür olacaktık. Şeytan bunları biliyordu ve eğlenerek izleyecekti bizi bir yerlerden...
Bizlerin acımasızca yaşadığını ağlayarak yazacaktı sol omzumuzdaki melek, gel gör ki onun adı "Günah meleği" bizimki ise "İNSAN"...
Kaç kişi anlayabilecekti bizi, kaçı kuşkusuz gözler ile bakacak, kaç kişi kendini koyabilecekti yerimize ve "kimi asarsak asalım bir gün bu günahların bizi de boğacağını" kaçımız bilecekti?..
Hayat bitene kadar her şeye adayız, kaçımız bunu göremeyecek kadar kibirli olacaktı?..
Bütün günahları, bütün yasakları yapabilecek potansiyelin hepimizde olduğu gerçeğini kaçımız kabul edecektik ?
İnkar bizim genlerimizde var, herkes kendi gerçeğini inkar edecekti. Kendini bile kandıran bir türden ne beklenebilir ki, kaç kişi toplumdan bağımsız hareket edip kişi olma cesaretini gösterebilecekti? Yani anlayacağınız korkakların ve kumkumaların kavgasının ortasında kalmaktı yaşamak...
Öyle ya! İnsansak hakkını vererek yaşamalı ve aynı rüzgarı ilk estiği yerde beklememeli, rüzgardan kaçmamalı, rüzgara doğru koşmalı, prangalarla gidilebildiğimiz yere kadar gitmeli; yol kısa-yol uzun, adımına-adamına göre değişecekti mesafe. Rotasının KADER, kılavuzunun NEFİS, duraklarının İNANÇ, düşmanın ŞEYTAN olduğu ve rakiplerinin İNSAN olduğu tuhaf bir coğrafyadır YAŞAMAK...