- 660 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ODTÜ, 100.Yıl, Çiğdem Direnişi
ODTÜ, YÜZÜNCÜ YIL, ÇİĞDEM DİRENİŞİ
Cemal Süreya’dan bir dizeyle başlayayım:
“Keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
ODTÜ, Yüzüncü Yıl ve Çiğdem’den geçecek yolun kararı alınırken,
ODTÜ Rektörlüğü ve Gökçek öğrencilerin düşüncesini aldı mı?
Hayır almadı!
Büyükşehir Belediyesi, yaşam alanlarının kalbinden geçecek yol için öncelikle 100. Yıl ve Çiğdem mahalleleri sakinlerine sordu mu?
Hayır sormadı!..
Kentin ana arterlerini birbirine bağlayarak trafik sorununu çözeceğini iddia eden bu proje ile ilgili meslek kuruluşlarına danışıldı mı?
Hayır danışılmadı!
Çünkü Gökçek için; ne meslek kuruluşlarının, ne ODTÜ öğrencilerinin ne de bahsi geçen mahalle sakinlerinin ne düşündüğünün hiçbir önemi yok!..
“Keşke yalnız bunun için karşı çıksaydık yola!”
Yaşam alanlarını doğrudan ilgilendiren bu yol olayında, ODTÜ öğrencilerinin ve mahalle sakinlerinin düşüncelerinin sorulmasını halka ve demokrasiye saygısı olmayan bir yönetimden beklemek en basit deyimiyle safdillik olur.
Gökçek’in “doğrudan demokrasiyle” uzaktan yakından bir ilgisi yok. Bunu biliyoruz. Amacı çok farklı.
Amacı üzüm yemek ama direnen bağcıyı da polisiyle, akrebiyle, TOMA’sıyla döve döve üzüm yemek.
Bu durumun daha iyi anlaşılabilmesi için geçmişi anımsamakta yarar var:
Adı üstünde, bu mahallenin adı: 100.Yıl İşçi Blokları’dır. Dar gelirli insanlar için yapılan 90 metrekare bile gelmeyen 2+1 planlı,5 katlı ve 13 katlı evlerden oluşur.
Binlerce sosyal konut barındırır bağrında… 1970′li yıllarda kurulduğunda şehrin çok uzağında, ekilip biçilen tarlalardan oluşan, o yıllarda Ankara için önemi olmayan bir bölgeydi.
İşçilere layık görülmesinin nedeni de buydu.
1977 yılında 100.Yıl’a taşındığımda kirada oturduğum evin yan tarafında hâlâ arpa tarlaları vardı. Şehir merkezine ulaşım sabah bir, öğleyin bir ve akşamüzeri bir olmak üzere üç tane belediye otobüsüyle sağlanırdı. Otobüsü kaçırdığımız akşamlar Gölbaşı otobüsüne biner, Konya Yolu’nda inip kışta kıyamette mahallemize yürürdük. Yıllar sonra dolmuş seferleri başladı.
Doğru dürüst akan musluk suyumuz bile yoktu. Bidonlarla Karakusunlar’daki kuyudan tüm mahalleli su taşırdık.
Bomboz toprakların ortasına bomboz binaları dikip, çekip gitmişlerdi. Ekili tarlaların dışında bir tek yeşil yaprak bile yoktu. Emekçi olmalarının getirdiği alışkanlık ve doğa sevgisiyle her blok kazma kürek ellerinde, kendi bahçesini ağaçlandırarak bugün yemyeşil bir mahalleye dönüştürdü 100.Yıl’ı.
“Yalnız bunun için bile sevebilirdim 100.Yıl”ı…
Gelelim meselenin bam teline:
40 yıl önce Ankara için bir önemi olmayan bu semt, şimdi çok önemli.
Neden mi?
Başkent; lokomotifleri betondan oluşan ve homurdana homurdana ilerleyen kara bir tren gibi ilerleyerek, betonlardan oluşan gri bir ırmak gibi akarak ve Çukurambar’daki gecekonduları silip süpürüp şehrin dışına atarak geldi semtin burnunun dibine dayandı. Şimdi 100.Yıl mahallesini de silip süpürmek istiyor.
Yani dişinden tırnağından artırarak, avucunda sıkıp damlayanı yalayarak, başını sokacak2+ 1′lik bir ev sahibi olabilmiş bu işçilerin, işçi emeklilerinin, yoksul halkın elinden evlerini alıp inşaat şirketlerine, yeni yapılacak AVM’lere peşkeş çekilmek isteniyor.
Bu yol bir başlangıç.
Bu yol, rant yoludur. Bu yol, 100. Yıl Mahallesi’ni silip süpürmeye giden yolun başlangıcıdır.
Sanmayın ki mahalleden sadece yol geçecek ve mahalle kendi dokusunu koruyarak olduğu gibi kalacak!
Kesinlikle hayır.
Bir yanında 160-180 metrekarelik dairelerin 700-800 bin lirayla satıldığı (zenginlerin semti dememe bilmem gerek var mı) beton yığını Çukurambar. Diğer yanda ülkemizin en gözde üniversitelerinden biri olan ODTÜ, Çankaya Üniversitesi ve Evrensel Koleji; yeni yapılardan oluşan Çiğdem Mahallesi’yle; Konya ve Eskişehir yollarıyla çevrili bu semt artık herkesin burun kıvırarak baktığı bir tarla değildir artık.
Binalarının yıkılması ve yerine gökdelenler dikilmesi, Çukurambarlaştırılması gereken bir arsadır.
Bu sekiz şeritli otoban; yapımına başlanan AVM’lerle, benzinlikle beş katlı evlerin yıkılıp yerine dikilecek,özellikle otobandan uzak gökdelenleri yüksek fiyatlarla pazarlayabilmek için bir çekim alanı oluşturmaya yönelik bir tuzaktır.
Otobanın bir bölümünün aralarından geçtiği Çiğdem’e yakın siteler 100.Yıl İşçi Blok’larına dâhil değildir. Yeni yapılmıştır ve yıkılmayacaktır.Bu yolun 1993’te planlandığını bile bile o sitelerden daire alan insanlara Büyükşehir Belediyesi tek kelime bilgi vermemiştir.Onları da kandırmıştır.Bu günlerde inşaat şirketleri mahalleleri kendi aralarında paylaşıp, ellerinde plan-proje bile yokken, mahalle sakinleriyle bilmem kaçıncı kez toplantı düzenliyorlar. “Sizlere 130 metrekarelik 3+1 daireler vereceğiz” diyerek onları kandırmaya çalışıyorlar.
Asıl soruşu: Mahalle sakinleri sığındıkları iki göz odayı başlarına yıktırıp, inşaat şirketlerini sırtlarında taşıyıp onların trilyonlar kazanmasına rıza gösterecekler mi?
Varsayalım ki yeni daireler yaptılar.
Özellikle otobanın çevresinde yer alan bir bölümü İşçi Blokları’nın beş katlı binalarına ait olan ve sonradan yapılan emekli bürokratların oturduğu siteler için gürültü ve hava kirliliğini nasıl engelleyecekler!
Diyelim ki; ses izolasyonu yaptılar.
Binlerce aracın egzozundan çıkıp çevreyi zehirleyen gazlar için“hava izolasyonu” mu yapacaklar!..
Mahalle nüfusunu üç-dört katına çıkaracaklar ama alt yapı olduğu gibi kalacak!
Sakin ve huzurlu mahallemiz; şehir merkezine ulaşılması zor, insanların saatlerce dolmuş ve otobüs kuyruğunda beklediği bir mahalle durumuna gelecek.
Tüm Ankaralılara, Gökçek’e ve ODTÜ Rektörü’ne sormak istiyorum:
Sizin evinizin önünden, balkonunuzun hizasından hiç sekiz şeritli bir otoban geçti mi?
Hiç düşündünüz mü, bu sekiz şeritli otobanın yaratacağı gürültü kirliliğini?
Önünüzden sekiz şeritli bir otoban geçerken çoluk çocuğunuzla balkonda oturup çay içmenin, binlerce aracın gece gündüz egzoz gazlarının kirlettiği havayı solumanın keyfine doyum olmaz mı diyorsunuz!
Yoksa bir halkın çekeceği çileyi umursamıyor musunuz?
Salonunda bile oturamayacağınız, geceleri gürültüden uyuyamayacağınız böyle bir evi satın almak ya da böyle bir evde oturmak ister miydiniz?
Gökçek diyor ki; bu yol ODTÜ’den ve mahallenin bir kısmından tünelle geçecek.
Peki, tünelden dev vantilatörlerle dışarı vereceğiniz egzoz gazları yine en yakın çevreyi zehirlemeyecek mi?
Sesin yayılmasını engelleyebilirsiniz, yok edebilirsiniz; havanın da mı yayılmasını engelleyeceksiniz; havayı da mı “susturup” yok edeceksiniz?
Gökçek, çocuk mu kandırıyor?
Başlattığı bu yol inşaatının ruhsatının bile olmadığını en başta Gökçek biliyor.
“İki mahalleyi birbirinden beton duvarlarla ayıracak bu yol Çiğdem Mahallesi ile 100.Yıl arasına bir set çekecekmiş, Çiğdem Mahallesi halkının 100. Yıl pazarına gelmesini zorlaştıracakmış, dolayısıyla pazar esnafı da zarar görecekmiş…”
Gökçek’in umurunda mı?
“Ormanlar, parklar, bahçeler bir ülkenin ve bir kentin akciğerleridir. Bu yol 100. Yıl’da birçok parkı etkileyecekmiş, gürültü ve hava kirliliğinden oturulmaz duruma getirecekmiş.”
Gökçek’in umurunda mı?
“ODTÜ’nün kıyısından da geçse, bu yoldan yayılan zehirli gaz ODTÜ Ormanı’na zarar verecekmiş, yıllar içinde çam ağaçlarını kurutacakmış…”
Gökçek’in umurunda mı?
Sayın ODTÜ rektörü diyor ki;
“O yola 20 yıl önce evet dedik.”
ODTÜ’nün o yola kaç yıl önce “evet” dediği bizi ilgilendirmiyor. Bizi bugün inşaatına başlanan yol ilgilendiriyor.
Bu açıklama olsa olsa ODTÜ Rektörü’nün kendisini aklamasına yarar. O da yararsa.
Çünkü 20 yıl önce “evet” diyen yönetim ayrıydı.
Sayın Rektör siz bugün ne diyorsunuz?
ODTÜ öğrencileri; ev sahibi ve çoğunlukla kiracı olarak bu semtin sakinidirler. Varlıklarıyla mahallemizi onurlandırmışlar ve bir kültür ortamı oluşturmuşlardır. Biz mahalle sakinleri olarak bu öğrencilere sahip çıkmayı da bir görev biliriz.
Ben emekli bir öğretmenim ve hâlâda çalışmaktayım. 37 yıllık emeğimin karşılığı olarak çok katlılarda bir evim ve bir arabam var. Hepsi bu.
“Sesinizi çıkartmadan evinizde oturun ve yılların birikimi olan emeğinize sahip çıkmayın, mahallenin talan edilmesine karşı durmayın” demeye kimin hakkı var?
100.Yıl ve Çiğdem Mahallesi sakinlerine, komşularıma soruyorum:
Bir 100.Yıl sakini olarak; yeni ve daha büyük bir evde oturmayı ben de isterim. Fakat:
Bize sormadan, bizi adam yerine, seçmen yerine koymadan tepemizden yol geçiren, evlerimize beş-on metre uzaklıkta benzinlik yapımına izin veren, “Sizin çıkarınızı da biz biliriz!” diyen bir yönetim anlayışına nasıl güveneceğiz?
Ek olarak:
1. Derecede sit alanı olan ODTÜ ormanından son sayıma göre 7 bin 300 ağaç kesilecek, mahallede yapılan ve var olan parkların bir bölümü viyadükün altında kalacak.
Atatürk Orman Çiftliği’nde olduğu gibi, Ankara’nın akciğeri olan ODTÜ ormanının yeni yollarla bölünüp yok edilmesinin önü açılacak.
Büyük kentlerin trafik sorunu ancak toplu taşımanın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasıyla çözülebilir.Öncelikle metro yapılması, metro sisteminin otobüs ve diğer toplu taşıma araçlarıyla desteklenmesi gerekir.
Ancak Gökçek 1997’den beri bir metre dahi metro yapmayıp, alt-üst geçitlerle otomobil kullanımını özendirmiştir.
Mensubu olduğu AK Partive Gökçek; genelde Türkiye’ye, özeldeyse Ankara halkına hizmet eder gibi görünüp, yeni yeni köprüler, otobanlar yaparak özünde otomobil sanayine, inşaat şirketlerine, kısacası halka değil,tekellere hizmet etmektedir. Sorunun kaynağı buradadır.
100. Yıl Mahallesi sakini
Bayram Atakul
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.