Sis ve Kadın
Sis.
Gözlerime inen bir perde gibiydi sis. Gri bulut vardı gözlerimde. Gözlerini kaybetmiş bir kazazede kadar kördüm.
Gelip geçen arabaların ışıklarını görüyordum bazen. Yoğun havayı delen parlak ışıklar sise hakaret gibiydi.
Bense terk etmek istediğim bir şehrin terk edilmiş bir durağında oturan yalnız bir kadındım sadece. Hafif üşüyen kollarım ve titreyen dudaklarımla hayat tarafından terk edilmiş bir şekilde oturuyordum.
Sesler duyuyordum. Gelip geçenlerin söylediği kelimeler havada uçuyor, anlamsız bir uğultu olarak kulaklarımda çınlıyordu. Duyduğum her kahkahada gözümden yaşlar akıyor, her hüzünlü cümlede boğazım düğümleniyordu. İnsanlar hissettiklerini dışarı haykırarak bir metre ötemden geçiyordu ve ben sadece hissedemediğim şeyler için ağlıyordum. Kaybolmuş bir ruh gibi oturup dinliyordum sadece insanlığı.
Duygularımı kaybettiğimi biliyordum. Hislerimi kaybettiğimi biliyordum
Sisin tenimde bıraktığı hafif nemi hissedebiliyordum. Üzerinde oturduğum sert zemini de hissedebiliyordum. Sol ayağımın altındaki taşı da, kafamı yasladığım camı da hissedebiliyordum. Fakat duygularım yoktu benim. Mutlu olamıyor, ağlayamıyor, kırılmıyordum. Çünkü hayatta hiçbir şeye beni mutlu edecek, ağlatacak ya da kıracak kadar değer vermiyordum. Veremiyordum. Sevemiyordum kimseyi, hiç kimseyi. Hislerim yoktu ve ben sevemiyordum.
Bazen değer veriyordum birilerine. Kırılmayacak kadar sevildiğime inandığım zaman ben de seviyordum bazen. Hep bir şekilde kırılıyordum.
Sevmeyi unutmuş bir insandan sevgi göstermesini bekliyordu insanlar, yürümeyi bilmeyen bir bebeğe koşamadığı için kızıyorlardı.
Ve şimdi kırılarak yok olmuş benliğimle beraber, sisli bir gecede, terk edilmiş bir otobüs durağında bekliyorum. Bekleyebileceğim hiçbir şey yok ama ben bekliyorum.
Belki birisinin sisten oluşan bu duvarı yıkarak bana yaklaşmasını bekliyorumdur. Belki hissetmeye ihtiyacım vardır. Belki sevmeye ihtiyacım vardır.
Belki yalnızlığım anlık da olsa yok edecek ikinci bir bekleyene ihtiyacım vardır.
Belki de sadece beklemeye ihtiyacım vardır. Beklemeye, umut ettiğim şeyin gerçekleşeceğini beklemeye ihtiyacım vardır.
YORUMLAR
Hayat da bir sisli durak değil mi zaten..
Doğumdan ölüme uzanan bir çilekeş durak işte...
Aslında,
hepimiz orada birilerini beklemiyor muyuz?
Çok aldırmamalı mahzunluklara.
Hiç kimse için,
ama hiç bir kul için,
hüzün dalgalarına teslim olmaya gerek yoktur.
İnsanın kaderinde ne varsa, o gerçekleşecektir.
Belki de,
bir sisli havada, bir yalnız durakta beklemek yazılı.
Ve,
gelen ilk otobüste,
yeni bir ümit gizlidir...
Nereden bileceksiniz?
Bu güzel yazının neden yorumu yom?