- 3145 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
Benimle Evlenirmisin?
Pazartesi sabahı Cihan bey için çok önemli bir gündü.
Ve farkında olmadan kaderi değişecekti.
Ama olacakları bilme şansı yoktu.
Erkenden kalktı, alel acele giyinip koşar adımlarla arabasına doğru ilerledi…
Doktoruyla randevusu vardı, tahlil sonuçlarını öğrenecekti (neyim var acaba bu halsizlik bu bitkinlik ?) yaşlılıktandır diyor telkin ediyordu kendini…
Muayenehaneye uçarak gelmişti sanki.
Asansörün kapısını açtığında, kalbi duracak bibi olmuştu.
Doktorun odasına yaklaştığında sırada iki kişi vardı.
Biraz onlarla sohbet etti.
Geçmiş olsun neyiniz var? Acil şifalar diliyorum dedi ve muayene sırası ona gelmişti.
Hemşire seslendi, Cihan bey buyurun efendim
Doktor bey sizi bekliyor.
Cihan bey; biraz korku biraz merak doktorunun karşısına oturdu.
Neyim var doktor bey?
Kötüye bir şey olmaz biliyorum,diyerek hafifçe gülümsedi.
‘’Doktor elinde tahlil sonuçları, kaşının birini kaldırarak sert yüz hatlarıyla Cihan beye baktı, başını sallayarak olumsuz olduğunu mimikleriyle anlatıyordu’’…
Cihan bey kansersiniz! Şansınız var ki erken teşhis ettik. Biz elimizden geleni yapacağız endişelenmeyin dedi.
Hiç vakit kaybetmeden tedaviye başlayacağız, bir hafta sonrasına yeni randevu verildi.
Cihan bey mutsuz ve oldukça hüzünlü canı sıkkın bir şekilde oradan ayrıldı.
Arabasını sahilde bir yere park edip, bankta oturdu.
Yüzünü denize çevirmiş tüm yaşadıkları, siyah beyaz film gibi gözünün önünden geçmeye başlamıştı…
Ne kadar bir zaman orada oturduğunun farkında değildi…
Sermin Hanım orta yaşlarda, bir kızıyla yaşayan neşeli bir kadındı.
Yaşamın getirdiği yorgunluğu evden dışarı çıkıp, gezip dolaşarak birde ara sıra parka giderek, bir nebze de olsa dinlendiğini düşünüyordu…
O günde kızını gezdirmek için dışarı çıkmışlardı.
Alış veriş yapmışlar, dinlenmek için sahile gelmişlerdi.
Havanın ılık olması nedeniyle parkta oturacak yer bulamamışlardı.
İlerde ki bir bankta yaşlı beyin yalnız oturduğunu gördüler.
Yanına gidip oraya oturmak için izin istediler…
Cihan bey kendi derdine öyle üzülüyordu ki Sermin hanımın sesini duymadı.
Sermin hanım yeniden seslendi (burası müsaitse biraz dinlenmek için oturabilir miyiz?)
Pardon lütfen! Lütfen buyurun dedi Cihan Bey.
Sermin Hanımın kızı, Cihan beyi rahat bırakmıyor laf atıyor, ilgisini çekecek ne varsa yapıyordu.
Senin adı nedir bakayım güzel kız?
Adım; Sudenur efendim diyerek güldü.
Annesi; kızım gel amcayı rahatsız etme!
Cihan Bey; yok rahatsız olmadım bilakis bana yakınlık duyması hoşuma gitti…
Cihan bey anlatmaya başladı ’’Annem alman babam Türk, ömrüm Türkiye ile Almanya arasında gidip gelmekle geçti.
Eşim vefat edince bir daha Almanya’ya dönmedim.
İki oğlum var onlar arada telefon edip sağlığımı sorarlar…
Ah… Ah efendim, şimdiki gençlik bizim zamanımızın gençliği gibi değil, tembeller bir vurdumduymazlık ki aman efendim sormayın.
Kadın kızına söyleniyor kızım yavaş ol amcayı rahatsız ediyorsun… Adam halinden hoşnut şikâyet etmiyordu.
Güzel bir sohbetti dedi adam, iyi akşamlar deyip ayrıldılar.
Adam bağırdı. Hey güzel prenses! Seni yarında görebilecek miyim?
Sudenur annesine baktı, annesi gülümseyince evet yarın yine buraya geleceğiz dedi ve uzaklaştılar…
Cihan Bey evine gitmek için arabasına ilerledi. Canı sıkkın, morali bozulmuştu.
Kanser olduğunu öğrenmiş, bu meret er geç beni götürür diye söyleniyordu…
Sudenur; anneciğim yarın ne olur beni o amcanın yanına götür diye sıkıştırıyor, baskı yapıyordu.
Sermin Hanım, Cihan Beyin konuşmalarından etkilenmiş, birazda onun rahatsızlığına üzülmüştü.
Ertesi gün kızını aldı dolaşmaya çıktı aynı yere gittiler.
Sudenur, oynuyor bir taraftan da Cihan Beyi bekliyor, annesine de belli etmiyordu.
Uzaktan Cihan beyin gelişini görünce ona doğru koştu.
Adamın hoşuna gitmişti; yıllardır böyle sevilmedim dedi.
Kucağına aldı başladılar sohbet etmeye kız soruyor Cihan Bey cevaplıyordu…
Böyle günler bir birini kovaladı.
Dıştan görenler onları aile zannediyordu.
Ve bir gün aynı yerde yine beklemeye başladılar.
Diğer günlerde beklediler, gelen giden yoktu, anne kız üzgün olarak evlerine dönüyorlardı…
Aradan bir hafta geçmişti. Dışarıda yağmur yağıyor göz gözü görmüyordu.
Sudenur annesine rahat vermiyor hadi parka gidelim diye tutturuyordu.
Sermin Hanım dayanamadı parka gittiler.
İlerde arabanın içinde Cihan Beyi gördü, kız bir çığlık attı
Ah! Geldi işte! Geldi diyor zıplıyordu.
Sermin Hanım; sizi merak etti Sudenur diye söze başladı.
Adam elinde çiçek demetini Sermin hanıma uzattı.
(Benimle evlenir misin?) dedi ve devam etti…
Tedavim için yurt dışına gitmem gerekiyor seni peşimde sürüklemek istemem, ne kadar yaşayacağımı Allah biliyor,
Benimle bir yolculuğa çıkar mısın? Ömrümün kalanını sizlerle geçirmek istiyorum, ama sakın acıyıp da kabul etmeyin.
Biraz düşünün kararınıza saygı duyacağım.
Sermin Hanım şaşkındı, ne diyeceğini bilemedi.
Konuşmaları kısa sürdü, evlerine döndüler, ikisi de dalgın ve düşünceliydi…
Cihan Bey heyecanlı bir türlü uyku tutmuyordu.
Sabaha kadar odanın etrafında dönüyor geziniyor, mahkûm gibi volta atıyordu.
(Ya kabul etmezse, Sudenur’a da çok alıştım, hay Allah iyimi ettim, ya şimdi hepten kaybedersem?)
Sermin Hanım, Sudenur’u karşısına aldı, onun anlayacağı şekilde durumu anlattı, kız çok sevinmişti.
Lütfen anne evlenin benimde bir babam olsun dedi…
Kolay değildi kadın için…
Belki hayatının şansı, belki de şansızlığı olacaktı!
Ama adam âşıktı…
Yaşı yetmişlere gelmişti, Yaşlı ve hastaydı…
Adam.
Çok da seviyordu kadını,
Benimle evlenir misin? Dedi…
Kadın sustu! Zor bir karardı…
Kadın, her şeyden vazgeçmek zorundaydı.
Yaşadığı şehirden,
Arkadaşlarından… Sevdiklerinden…
Adamı düşündü… O zaten vazgeçmişti kendinden,
İki günlük ömrü varsa…
Sevdiği kadınla olmaktı amacı.
Dili, dini yabancıydı…
Yabancıydı memleketi, ama…
Fark etmiyordu, onu çok seviyordu.
Adam korkuyordu, sarılıp koklamaya…
Kırar, üzer miyim incinir mi Nazenim?
Diyor… Mesafeli seviyordu kadını…
Ne kadar severse,
Ne zamana kadar yanında olursa,
Mutluluğu eksilmeyecekti,
Belki de hayatımın en güzel yıllarını yaşıyorum,
Şanslıyım diyordu kendine.
Ölümden ilk kez bu kadar korkuyor,
Getireceği ayrılığı düşündükçe içi acıyordu.
Sırası mıydı şimdi derken, farkındaydı aslında,
Kaçınılmaz olduğunun,
Ve…
Her gün biraz daha sona yaklaştığının…
Ama onu da çok seviyordu adam!
Hayatında, hazandan başka mevsim tanımamış,
Nereye baksa sapsarı dünya vardı hafızasında!
Yeşile dönerken hayalleri,
Mavi tutmuştu ellerinden, kısa süreliğine,
Çeyrek kalmıştı ölümüne!
Henüz baharı yeni tanıyordu,
Emekleme safhasını çoktan geçmişti mutluluk!
Düşündükçe…
Sol yanı daha çok acıyordu…
Çisil… Çisil gözyaşları dökülüyordu yüreğine.
Hayallerim kurumadan…
Yaşasam sevgimi doyasıya…
Sen… Benden önce, bırakıp gitme!
Gitme buralardan!
Her sabah aynı hayalle uyanıyordu adam...
Gamze YAĞMUR.
23/12/2012
YORUMLAR
yaşadığımız dünyada gerçek yaşamdan bir hikaye gibi eser beğendim muhteşem olmuş ve etkilendim kutlarım
Gamze yağmur
Şairem nutkum tutuldu böylesine hüzün yüklü acı dolu, bir anıaya cevap yazmak
gözlerim buğulandı yüreğim hüzünlendi, ellerim titredi klavyeye gidemedi parmaklarım bir süre
Zaman hoyrat, hayat acı yaşayan yaşadıklarıyla kalıyor
_________________________________________________kime ne
Özeti sayfanızdan , içimi çekerek ,buruk ayrılıyorum
Saygı ile
* * * ** * * * **