- 716 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Evlen Me
Evlen Me
Nikah konusunda farklı uygulamalar ve anlayışlar olsa da sonuçta nikah reşit ve özgür iki kişi arasında bir sözleşme! Bu sözleşmenin yazılı veya sözlü olmasının nikahla meşrulaşan iş açısından hiç önemi yok. Yani nikah cinsel birlikteliği amaçlayan bir sözleşmedir. Bu sözleşmenin yazılı olması yazının bulunması ve medeniyetin gelişmesiyle oldu. Yani nikah sözleşmesi aslen sözlüdür bir nevi rızadır. Kadın ve erkeğin birbirine cinsel açıdan yanaşabilmesini meşru kılan bir rızadır!
Sevgililik de nikahtır! Sevgililer kendi aralarında birbirinden razı olup cinsel olarak da birleşirler ise bu da nikah kapsamındadır! Nikahın kısa tanımında erkek ve kadının birbirine cinsel açıdan yanaşma rızası vardır!
Peki sonradan ne olmuş da bu ilişkiye toplum dahil oluvermiş?
Toplumun, bireylerin nikah alanına dahil olmasının sebebi medeniyettir! Nesil açısından önemli kim, kimin nesi bilmek istenir! Nüfus kayıtları, miras ve medeni hukukun işlemesinde en önemli kaynaktır! Mülkiyet hakkı doğan durumlarda da nüfus kayıtları en önemli unsur elbet! Yani nüfusun doğru kaydedilmesinde işi sağlama almak amaçlı nesil ve nikah önemsenmiş! Bakınız eskilerde “Çocuk kimin döşeğinde doğmuş ise ona nispet edilir” şeklinde hüküm vardı! Yani kadın kocasını aldatsa bile doğan bebeğin babası kadının o andaki nikahlı kocası oluyordu! Eski zamanda doğum kontrolü fazla bilinmez bu nedenle de toplumda güçlü kişiler (Bey, ağa, şeyh, muhtar…) kadınlara bir şekilde ilişir, hamile bırakır ve çocuğun babası da kadının zavallı kocası olurdu. İşte nikahla sağlanmaya çalışılan nesil kontrolü bu noktada delinir idi. Kadınların nesil kontrolü için adeta hapsedilmesi meşru sanılmış! Gereksiz olarak dokuz kat örtüye sarıp, zina suçlaması ile sadece kadını taşlayıp öldürmek gibi bir saçmalığa da uygulamada fazla olmasa da zihinsel olarak rıza gösterilirdi! Günümüzde DNA testi var ki bu nesil konusunda kadını eve hapsetmenin ve dokuz kat örtüye sarmanın gereğini ortadan kaldırıyor! Yani eski zamandaki gibi kadının her doğurduğu kocasına yüklenemiyor! Bu nedenle kocanın kadını sınırlaması gerekmiyor! Çok şüphesi varsa gider test yaptırır! Kadını örtülere sarıp hapis etme hakkı ortadan kalkar! Uzatmayım.
Katoliklerde nikah sözleşmesi ömür boyu bağlayıcı kabul edilir! Bu nedenle boşanma olmaz; boşanamayanlar da yan yolları seçmek zorunda kalır! Yani ya gizli sevgili edinir ya da aleni ulu orta sevgili edinir! Bazıları da eşini öldürmeyi veya öldürtmeyi seçer. Cinayet romanlarının gelişimi bu yüzden. Kusursuz cinayet planlarının önemsenmesi… Komiser Kolombo dizisi vardı. Cinayet dedektifi. Cinayeti çözmek için ölen kişinin eşine çaktırmadan “Katolik misiniz?” sorusunu sorardı! Bakın nikahın sadece cinselliği bağlamadığı hayatı sınırladığı durumda neler oluyor! Oysa hatırlayalım nikah sadece bir erkekle kadının cinsel birlikteliğine izin veren sözlü bir sözleşme idi değil mi? Protestanlar ise Katoliklerin katı tutumlarını protesto edip onlardan ayrılmışlardır! Yani dinin bağlayıcı, sınırlayıcı alanını protesto edip genişletmiştir!
Toplum içinde sevilen sayılan iki sevili bilirim! Bunlar tam 12 sene beraber olmuşlar ve aralarından su sızmıyor. Nikahı aralarında sadece cinsel alanda meşruiyet için sözlü yapmışlar ve iyi de yapmışlar. 12 sene beraber bu şekilde olabilmişler! Sonra ne olmuş bakın! Ahlak bezirganları bunları evlenmeye zorlamış! Yani daha önceden aralarında sadece cinsel açıdan serbesti sağlayan sözlü nikahın kapsamını genişletip; medeni hakları da kapsayacak sınırlayacak şekilde genişletmesini daha uygun ve ahlaki bulmuşlar. Peki ne olmuş bilin bu iki çift nikah kapsamını genişletince yani yazılı kayda alınca? 2 sene içinde boşanmışlar, boşanmakla kalmamış bir birlerine de düşman olmuşlar. Şimdi soruyorum; yazılı şekilde insanların özgürlüğünü adeta kısıtlayan nikah sözleşmesi mi daha uzun ilişki sağlamış, yoksa iki kişinin kendi özgür tercihiyle sadece cinsel açıdan beraberliğini sağlayan sözlü sözleşmesi mi? Bakın o sözlü sözleşme daha 10 yıllarca giderdi o dahi yazılıya çevirince son buldu! Şunu unutmayın insanın sevgi ve cinselliği konusunda yazılı bağlayıcılık mümkün değildir. Sözlü bağlayıcılık da zaten özgür tercih ile olur! Haaa bakın boşanmalar artıyor diye feveran ediyorlar! Nikah konusundaki bağlayıcılıkları azaltın boşanma ihtiyaç olmasın!
Konuyu çocuklar ve neslin kaydı açısından inceler isek zaten günümüzde çocukların anne ve babalarının belirlenememe sıkıntısı kalmadı. DNA kayıtları bazı toplumlarda herkes için tutuluyor. Bazılarında ise gerektiğinde bakılıyor! Çocukların bakımı konusunda ise çocuğun anne babası eşit sorumlulukta tutulabilir! Yani çocukların bakımı açısından kedi-köpek gibi kavga eden çiftlerin evlilik oyunu oynaması, karı-koca rolü yapmasına gerek yok. Çocuklar açısından bu daha da tehlikeli anlayana! Elbet toplum geliştikçe çocukların barınma ve okul imkanları da paralel olarak gelişecektir! Çocukların kavga edip duran ana, baba elinde aç, açık; sefil, perişan yetişmesinden daha faydalı yatılı bir ortamda yaşıtlarıyla yetişmesi. Hoş o ortamları da sağlayamıyor geri toplumlar. Orası ayrı konu!
Geri toplumlarda Nikah erkeğe kadın üzerinde bağlayıcı hak ve üstünlük sağlar! Bunu zaten söylemekten çekinmezler. Mesela zina eden kadınlar taşlanarak öldürülür! Zina eyleminin olması için bir erkeğin de olması gerekmez mi? Cinayette bile suç aleti aranır! Geri toplumlarda sadece kadını mahkum ediverirler. Nikahsız ilişkinin hesabını sorarlar ama sadece kadından! Uzatmayım! Töre cinayetlerinde de kabak kadınların başına patlar! Bu alışkanlık geri toplumlarda öylesine işlemiştir ki kadını suçlama veya kadın üzerinde erkeğe tanınan ayrıcalık! Kadın cinayetleri gündeme gelmiştir! Eski koca dehşeti, eski sevgili dehşeti şeklinde yansır!
Namus komedisi!
Namus bezirganlarının en çok yüklendikleri alan cinselliktir! Yani namuslu tüccar olmak, namuslu kamu görevlisi olmak, namuslu komşu olmak konusu son sıralarda kalır! Varsa yoksa kim,kiminle beraber ve bu beraberliği kaydettirmiş mi? Bunun peşindeler! Yahu sana ne! Bakın bu bezirganların tamamına yakını ya kötülediği şeyi kendisi gizliden yapar, ya da kötülediği kişiye uygunsuz teklif yapmış ve reddedilince namus üzerinden o kişiyi hedef almıştır! En komiğini de söyleyeyim eleman, sözlü nikah yapmış ve sevgilisi var, gizli! Gayet memnun! Buraya kadar sorun yok! Aynı eleman kendisi gibi sözlü nikah yapmış ideolojik olarak karşıtı olanı “Zina” ile suçluyor. Aman Allah’ım! Ya ikisi arasında ne fark var Allah aşkına, ikisi de sözlü nikah; alan razı, veren razı. Birininki helal, diğerininki nasıl “Zina” olur! Bu konuyu da kısa keseyim, anlaşıldı çünkü…
Son tahlilde; sevginin kaydı olmaz! Kanun kalbi bağlayamaz! Yani nikah sözleşmesi sözel bir sözleşmedir! Doğan sonuç ise hukuki olduğunda hukuka yansıtılır (Çocuklar ve miras açısından) yoksa bireysel alanda insanlar özgürce kendi ahlaki ve dini değerlerini hesaba katarak yaşarlar. Aynı eylemi yapanların bu eylemi kendine hak başkasına haram görmeden kimse kimseyi suçlamadan özgürce yaşaması idealdir! Zaten süreç de bu yönde!
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.