- 2513 Okunma
- 28 Yorum
- 7 Beğeni
Kırlangıçlar da gitti
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bu yaz çok az kaldı kırlangıçlar balkonumda,
Diye konuştu elinde kahve fincanlarının olduğu tepsiyle balkona gelen annem.
O söyleyene kadar dikkatimi çekmemişti balkonda boş duran kırlangıç yuvası. Hoş kırlangıçlar
hakkında çok fazla bilgiye de sahip değildim ya. Benim tüm sıkıntım Eylüldü.
Nedendir bilmem ama hiç sevemedim Eylül ayını. Eylül Hüzün ve Hazan mevsimidir.
Kısalan günler, erken inen akşamlar. Oradan oraya savrulan sararmış yapraklar.
Serin esen hatta üşüten rüzgârlar, sevdirmedi bana bir türlü Eylülü.
Bütün suç Eylülün mü, değil elbette sonbaharı sevemiyorum aslında. Sararan yapraklar arasında yeni
yeni boy veren güz çiçeklerini görüyor olmamda rahatlatmıyor içimi. Hâlbuki ne çok sevilir ilkyaz,
ömrün ilk günlerine benzetirim. Hayata sıfırdan başlıyorum gibi hissederim her sene ilkbaharda. Ve
sonbahar geldiği zaman, ömrünü tamamlamış göçe hazırlanan kelebeklerin hüznü çöker üstüme.
Bu sene erken indi sonbahar yüreğime, yaprak dökümlerini erken erken yaşadım.
Erken ayrıldım evlatlarımdan. Yok, belki de erken değil aslında tam zamanıydı onlar için. Ama anne
yüreği işte dayanamıyor ayrılıklara. Daha çok yanımda kalsınlar daha çok öpeyim diye çabaladım
bütün yaz. Ben ne kadar çabalarsam çabalayayım zaman su misali gibi aktı geçti işte. Önce büyük
kızımı ardından diğerini gönderdim üniversiteye. Onlar için yepyeni bir hayatın başlangıcı olan bu
günler benim için sadece hüzün ve hazandı.
Alışırsın diyor arkadaşlarım. Alışırsın nelere alışmıyor ki insanoğlu?
Nasıl alışayım bilemiyorum. Cıvıl cıvıldı bütün bir yaz evimin tüm odaları. Küçücük evimi büyük büyük
doldurmuşlardı kızlarım ve onların bizde kalan arkadaşları. Bütün bir yazı kuş sesleri içinde geçirdim,
sabah kahvaltılarına akşam yemeklerine sevinç kattılar hep birlikte. Şimdi hepside birer köşeye ayrı
ayrı çekildiler. Kendi ayaklarının üzerinde durmaya hayatı öğrenmeye gittiler.
Kendimi avutuyorum çoğu zaman. Hayatın gerçekleri bunlar diyorum. Her zaman kanatlarım altına
alamam ki. Bir gün yuvadan uçacaklardı işte. Hatta biz ebeveynler ittirecektik onları yuvadan aşağıya.
İttirdik ve uçurduk işte.
Ama neden bu hüzün.
Eylüldendir diyor annem Eylülden. Sen her Eylül de yaşarsın bu hüznü…….
YORUMLAR
:)
O kırlangıçlar mevsimini şaşırmış olmalılar...
Ben çok seviyorum çiçeği burnunda güzellik namzetleri üniversitelileri...
Eee annelerine çekmişler ne de olsa, olmazsa olmazlar hayatımda....
Bu bayram handenin de begümün de ellerinden kahvemi içtim.. :)))
Evet, gittiler ama şu an olmaları gereken yere, hayatlarının bundan sonraki bölümünün mimarlığını okumaya... ve yapım aşaması sonrasında, hayat boyu başarı ve mutluluklar diliyorum tatlı bahar çiçeklerime....
Sen de arkadaşım, gurur duy ki iki tane pırlanta evlat yetiştirmişsin...
Sevinç ve mutluluk gözyaşları yakışıyor da aslında sana.. ;))
Ve zaten şubat kadar yakın yanaklarındaki tebessümler, bak gülüyorlar işte....
Sevgiyle, her dem su misaline ve çiçeklerine....
yaşadığım yer kışın 4000 nüfuslu yazın 60000 oluyor şimdi her yer boş.... canlılık kayboldu nedense bu durum beni çok üzer boğazıma bir şeyler düğümlenir.....yazıdaki resim .....birde kırlangıç göçleri .....bir daha görürmüyüz.... bilinmez...kalemi biliyoruz ustalığı tescillidir yazı yakışan yerde kutluyorum en derin saygılarımla
Bir anne olarak okurken çok duygulandım. Ve bir an 6 yıl önce kızımı Eskişehir' e bırakıp döndüğümüz günü anımsadım. Eşim ve ben ağlayarak dönmüştük o yolu ve ramazan ayındaydık. Sabaha kadar ağladık ve ben sahur yemeğini hazırlamıştım eşime. Aradan 6 yıl geçti ve kızımı 1 ay önce evlendirdik. Aslında evden ayrılışı o anlattığım gün başlamıştı. Onlar dediğiniz gibi kırlangıçlar. Allah bütün evlatlarımıza sağlık versin ki uçmayı, uçarken ayakta kalabilmeyi öğrensinler. Kızlarınıza da eğitim hayatlarında başarılar diliyorum. Aslında kabullenemediğimiz şey onların büyümeleri galiba. Onlar kaç yaşına gelirlerse gelsinler, bizim gözümüzde hala bebeklerimiz. Tebrik ediyorum Sevgili Gülhun hanım. Sevgilerimle.
Herkes kendi hayat kesrinin payına düşeni yaşamak için ayrılıyor vakti zamanı gelince ortak paydalarından.Hayatın hüzünlü esprisi olsa gerek.İlk tatilde yine evinizi kızlarınızın kuş cıvıltılarıyla doldurması ve o kuş cıvıltılarını yine sizin kaleminizden okumak dileğiyle Allah kavuştursun bahtları her daim açık olsun inşallah.Saygılar.
Üniversiteye başladılar mı tamam. Çocuklar elden uçup gidiyor, kırlangıçlar örneğin.
Her yıl bekliyorsun,
bir daha ne zaman gelecekler diye.
Küçük evlerde büyüttüm çocuklarımı,
şimdi ev büyük,
çocuklar uzakta..
sağlık olsun,
telefonda seslerini duymakta güzel.
tebrikler Gülhun hanım,
Allah kavuştursun diyerek,
sevgimle..
Ahhhhhh Ahhhh. Bir de ben uçurabilseydim şu kırlangıçları.
Anaaaaa..Şimdi neden uçmuyorlar, neden yapıştı kaldılar bana anladım. Ben onlara kırlangıçlarım değil de '' Kangallarım '' Dediğim için bir türlü uçmuyorlar...Doğru ya, siz hiç uçan kangal gördünüz mü?
Özlemeye gelince...Yahu Allah Rızası için...Başımdan bir gitsinler de özlemeyi sonra düşünürüz))))))))))))))))))))
Şaka bir yana, yazı çok güzeldi...Rabbim tez zamanda kavuştursun yine...Dilerim iyi okurlar, vatana millete hayırlı birer insan olarak katılırlar toplum hayatına.
Selam ve sevgiler.
Küçüktüm ufacıktım. Top oynayıp acıkmadan az önce öğretmenim verdi bana bir kitap. "Oku" dedi ve devam etti; "Okuduklarından ders al!"
Çevirdim sayfaları, rastgele durdum... Bir seyyah resmi vardı. Okumaya başladım...
Hava soğuk mu soğuk. Karların birikintisinde bir yoksul adam oturmuş evinin önünde ve avuçlarını ovuşturup sonra da üfürüyor. Öylesi aralıklarla yapıyor ki bunu... Seyyah meraklanıp geliyor adamın yanına. "Bey amca" diyor, "Neden üflüyorsun ellerine?"... Adam iç çekiyor ve bakıyor seyyaha. "Çok soğuk çoook" diyor. Seyyah üzülüyor ve termosundan az önce demlenmiş çayı koyuyor bardağa, veriyor adama ısınması için. Adam bir yudum alıyor ve dudakları yanıyor. Üflüyor çayı... Seyyah merak ediyor... "Neden üfledin çayı?" diyor. Adam; "Çay çok sıcak, biraz soğutayım dedim" diyor. Seyyah şaşkınlık içinde... "Var bu insanlarda bir terslik. Üşüdüğünde ısınmak için üfür, sonra da yandığında soğutmak için üfür... Ters bu insanoğlu, ters" diyor ve gidiyor...
Tabii sonra yerde eriği buluyor ama ala geyiğe kaptırıyor. Oralar önemli değil...
Şimdi sana ne diyeyim ben? Dostum, kardeşim... Kazanmasaydı evinde oturup ağlayacaktın. Kimse susturamayacaktı seni... Şimdi kazandı kızlar ve gittiler... Bu kez de kazanıp gittiklerine ağlıyorsun...
Ters bu insanoğlu terssss...
canımmm yazını okudukça gözyaşlarımı tutamadım inan anne yüreği akmış akmış mısralara aslında eylül bahane ama dediğin gibi artık yuvadan uçup kendilerine bir yol çizdiler tüm dualarımız başarıyla emin adımlarla ilerlesinler .ben günün seçkisi diyor kocaman sevgilerimi bırakıyorum sayfana
uğur böceğin
Eylüldendir Eylülden!...
Biliriz o duyguyu...
Zordur katlanması...
Ama,
hayat akıp giden bir ırmak...
Tutamıyorsunuz bir şeyleri elinizde,
kayıp gidiyor parmaklarınızın arasından.
Zaten,
böyle yazılmış kader, değiştirmek mümkün değil...
Doğacak, büyüyecek, uçup gidecek...
Duygularınızı çok güzel anlattınız.
Sizinkine benzer bir çalışma bende de vardı...
Dilerim,
çok uzun olmayan bir zaman dilimi sonunda tekrar kavuşursunuz serçelerinizle..
Bir şiirim de Eylül yasaklanmalı demiştim. Bile bile hem de. Hüzünler, ayrılıklar hep var olacaktı yaşantılarımızda.Kırlangıçlar hep bizlere hep dönüşü olmayanları anımsatacaktı.Bu yüzden eylüller hep hüznün adı olacaktı. Dost yüreğin içinden geçenleri öylesine duygulu ve içten anlatmış ki bir kaç kez okuma gereği duydum. Alkışladım canı gönülden . Kalemin ve kelamın gücünü bilen bir şiir sever olarak hüzünlerden uzak olsun yüreğiniz diyorum
Eylül hep Hüzün ayı diye nimlenmiş.Belki de onunla pekişmiş onunla eş anlam kazanmış.Eylülün hüznü yanında güzel yanları da vardır.Sarı yaprakların dökülüşü bir haz verir insana ...Eylül; Ekim Kasım Aralığa açılıştır...Ama hep Hüzün diye geçmiştir satırlara hatırlara gönüllere...Eylül aşırı yaz sıcaklarından sonra esintidir...Rahatlamadır...
Canım Gülhun'um...
bilir misin herkes ama herkes seni anladığını söyleyecek alışırsın diyecek...ama yok balım... sen okula yollayarak onların yokluğunu hissettin bense ilk ayrılık zamanlarımdan sonra çocukların babalarında kalmak için beni terkettiklerinde... o yokluğu bilirim... ayak seslerini özlemeyi...anne diye seslenmelerini özlemeyi...Eylül den değil hazan mevsiminden yada sararan yapraklarından değil inan şu an içinde hissettiklerin sendeki o güçlü analık duyğusundan...yüreğinin o güzelliğinden... sevgiyle sarmalayan yanından...
ama unutmayalım ki... ayaklarının üstünde durmaları için kanatlanmaları dik durabilmeleri için uçmayı ögrenmeleri gerekiyor...bizim yapacağımız düştükçe ki inşallah düşmezler ellerini tutmak... ben inan o güzel evlatlarının adına çok mutluyum en mutlu olduğum husus senin gibi bir anneleri var... sende çok mutlu ol hüzünü dağıt o güzel yüreğinden umut et.... meslek sahibi olacaklar... adımlarını atacaklar birer birer... ve başarılı olacaklar eminim..zira senin gibi bir anneleri var...
senin payındaki Eylül benim olsun arkadaşım ben yeterince Eylülüm :((((
sevgilerimle canı gönülden kutluyorum kalemini hüznünü alarak ayrılıyorum ki ...bir nebzede olsa özlemine ortak olayım...