- 705 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AB NE YAPMAK İSTİYOR ?
Avrupa Birliği (AB) Adalet divanı aldığı bir kararla PKK’yı terör örgütü listesinden çıkardı. Yani PKK onlara göre artık bir suç örgütü değil.
Bu kararın çok da önemli olmadığını ve PKK’nın bir suç örgütü olduğunu söyleyen AB’nin diğer organları, kararı uygulamayacakları yönünde açıklamalar yapsa da bizce bu karar çok önemli. Zira bu karar uygulanmasa da çok şey ifade ediyor.
Yıllardır ülkemizde kan döken, onbinlerce insanın hayatına mal olan ve ülkemizi bölmeyi amaçlayan bir örgütün, onca mücadeleye rağmen nasıl ayakta kalabildiğini anlatıyor bu karar bize. Nasıl ve kimler tarafından pervasızca desteklendiğini de gösteriyor. Bu az şey mi?
Demek AB’ye üye olmak uğruna bizden istenen tavizlerin, yasa değişikliklerinin asıl amacı demokratikleşme falan değil. Tüm bunlar tamamen bu tip örgütlerin yaşatılması ve faaliyetlerine devam etmelerinin sağlanması içinmiş.
Bu tavır aslında ilk ipucu değil. AB’lilerin suç ve suça karşı tavrını gösteren ilk davranışları da değil.
Kıbrıs ile ilgili aldıkları kararlara bakın. Yıllarca Türk kanı akıtan Rum çetelerini engellemedikleri gibi bu katillerin ellerini bağlamaya kalkan Türkiye’yi de engellemeye kalktılar. Aralarına bölünmüş ülkeleri almayacaklarına dair kararları olduğu halde bu kararı sırf Rumlar’ın lehine bozup onları aralarına aldılar.
Türkiye’ye her defasında yeni bir engel çıkarırken, bizden sonra müracaat eden Bulgaristan ve Romanya gibi eski “Doğu Bloku” ülkelerini eksikliklerine bakmadan üye yaptılar.
Bütün kural ve uygulamalarını bizim için değiştirdiler. Ne aralarına aldılar, ne de rahat bıraktılar.
En acısı da Türk ailelerinin evlerinin yakılıp, çoluk çocuk demeden masum insanlarımızın öldürülmelerine seyirci kaldılar. Onları yıllarca yaşadıklarını, gençliklerini ve ömürlerini verdikleri topraklardan kovmaya kalktılar.
Tıpkı Bosna’da, Srebrenica’da Sırplar’a yaptırdıkları katliamlar gibi. Bunların vicdanları da, davranışları da aynı; hep iki yüzlü. İçleri ayrı, dıştan gösterdikleri çehreleri ayrı. İşte maalesef böyle bir sahtekârlar topluluğu ile karşı karşıyayız.
Bunlara inanıp ülkemizden toprak satmak, banka satmak, fabrika ve haberleşme şirketleri falan satmak ne kadar doğru olur? Bunlara siz karar verin artık.
Aslında bunlara şaşırmamak gerekiyor. Bu zihniyet dün de Yugoslavya’yı bölerken aynısını yapmıştı. Hırvatistan ve Slovenya’nın ayrılmasına alkış tutan bu ikiyüzlüler Müslüman Boşnaklar ve Arnavutlar’a sıra gelince tamamen değişmiştir.
Çek ve Slovaklar’ın tek damla kan dökmeden ayrılmalarına alkış tutup destek veren zihniyet, sıra Kıbrıs’a gelince yüzyılların inanç ve etnik farklılıklarını görmezden gelip, acı ve gözyaşlarını sürekli akıtmayı teşvik edebiliyorlar. İki ayrı ulusu aynı bayrak altında tutmaya, daha doğrusu adadaki Türk varlığını yok saymaya inatla devam ettiler.
Bu nasıl mantık ve vicdan? Bunu anlamak çok zor.
Tıpkı dün Cezayir’de Fransızlar’ın yaptığı gibi birbuçuk milyon özgürlük taraftarı Cezayirli’yi kurşuna dizip öldürdükten sonra kalkıp dünyaya özgürlük ve demokrasi dersi vermek gibi.
Bunların ikiyüzlülüğünü artık öğrenmiş olmamız gerekiyor.
Her olayda kendi çıkarlarını, kendi düşüncelerini ön planda tutarlar. Nalıncı keseri gibi hep tek taraflı yontarlar.
Bize dayattıkları her koşulun ardında mutlaka farklı bir amaçları daha vardı. Bunu aklımızdan çıkarmamalıyız.
Bugünkü söylemlerinde de değişen bir şey yok. Aynı tas aynı hamam. Dostlarımız çevrelerinde huzurlu bir komşu, güçlü bir devlet görmek istemiyorlar. Bu nedenle sürekli altımızı oyuyorlar. Bölücüleri de, hainleri de bu nedenle destekliyorlar. İşte hepsi bu. Bölüp, parçalayıp daha rahat sömürmek ve yutmak için