Bencil kimse devamlı kendi çıkarını düşündüğü için başkalarını düşünmeye ayıracak vakti yoktur.
Hüzünlü peri
Hüzünlü peri
@huzunluperi

ZAMANIN KIRBAÇ İZLERİ...

14 Eylül 2013 Cumartesi
Yorum

ZAMANIN KIRBAÇ İZLERİ...

( 1 kişi )

3

Yorum

2

Beğeni

5,0

Puan

2004

Okunma

ZAMANIN KIRBAÇ İZLERİ...

ZAMANIN KIRBAÇ İZLERİ...




Ağulu acılar içimde, bir kör kuyunun taşlarına çarpa çarpa yankılanırken, zamanın ellerinde dövüldüm, şekillendirildim, kimi zaman sert bir balyoz darbesiyle, kimi zaman bir ustanın titrek parmaklarıyla… Kor içindeki demir gibi, ruhumun kabukları soyula soyula, en çıplak hâlime indim. Her darbede yeni bir yara, her yarada başka bir hikâye…

Sevgi bazen bir tül gibi üzerime örtüldü, bazen paslı bir çivi gibi içime çakıldı. Kimi gün umutla kanatlandım, kimi gün hayatın avuçlarında yitip giden bir su damlası gibi silindim. İnsan sandıklarım, gözümün önünde eriyip bir avuç toza dönüştü. Vefasızlıkları, kaş-göz işaretleriyle satılan dostlukları, susarak işlenen ihanetleri gördüm. Onlar konuşmadı belki, ama sessizlikleri bir hançer gibi sırtıma saplandı.

Bazıları kendini ak pak sandı, ama öyle bir yağmura tutuldu ki üstlerindeki kir akmaya kıyamadı. Kimisi için dostluk, günü kurtaran bir gölgeydi, ışık değişince yönü değişen bir eğreti ağaç gibi… Gözlerindeki maske düştüğünde, arkalarında ne bir yüz ne bir vicdan kalıyordu.

Zaman, bir katil gibi peşimde, cinayetlerini işlemekteydi. Kaç kere öldüm, kaç kere yeniden doğdum bilmiyorum. Her matem gecesinde, her gözyaşı çukurunda biraz daha unuttum eski beni. Mabedimde, küllerimden silkinip dirildim, ama hayat bana yeni darbelerini esirgemedi.

İnsan dediklerim... Bir ananın merhametiyle sarılır gibi yapıp, bir üvey el gibi ittiler beni. Bencillikleriyle, ihanetin zulasında sakladıkları hançerleriyle, dillerinin ucunda taşıdıkları zehirle… Kendi karanlıklarında boğulup, benim ışığımı da söndürmek istediler. Ama bilmediler ki, bazıları mum ışığında kaybolur, bazılarıysa ateş olup yanar.

Bazen düşündüm... Yaşadıklarımı unutup, bir yabancı gibi aralarına karışsaydım ne olurdu? Hafızamı bir rüzgâr silip süpürse, yaşanmamış gibi yeniden başlasaydım… Keşke birbirimize aldırmadan geçip gitseydik yolda, öylesine, rastgele, birbirimizi hiç bilmeden. Ama olmadı… Yüzlerinde taşıdıkları maskelerin ardındaki ucubeleri gördüm bir kere, içimi üşüten o soğukluğu hissettim.

Şimdi, ne gerçekteyim ne sanal bir âlemde. Kalabalıklar içinde elif gibi tek başına dikiliyorum. Ama unutmasın kimse; her ölüşümde, küllerimden doğan bir küheylan gibi şahlanıyorum. Ey hayat, bana ne kadar vurursan vur, her seferinde kendimi yeniden var ediyorum… Ve sen bunu seyretmek zorundasın.

Peri Feride Özbilge


05/Haziran/2010 Ankara

Yaşanmış zamanlardan,yüreğime sağılanlar,zaman ve insanlar hiç bu kadar çirkefleşmemişlerdi...

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

10.0

100% (2)

5.0

100% (1)

Zamanın kırbaç izleri... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Zamanın kırbaç izleri... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ZAMANIN KIRBAÇ İZLERİ... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
yetim ali
yetim ali, @yetimali
21.9.2013 22:32:06
10 puan verdi
Maziye dair...yürekten sağılanlar...sağmak kavramını ilk sizin eserlerinizde okudum...kavram,imge ve kelime gruplarına azıcık vakıf olan biri olarak,derin ve kapsamlı bir kelime sağmak...sütün soframıza gelişini bilimsel yazılardan öğrenmiş ve hayranlığım ve imanım bin kat artmıştı o süt fabrikalarını proğlamlayan Yaratan'a...O bitkiler ve yemler,kaç imbikten süzülüp de,kan ve fışkının arasından ayrılıp da,süte dönüşüyordu ya Rabbim...Hem de,bembeyaz,kokusuz ve dupduru...Hazmedilmeye hazır ve besleyici...Kaç çeşit nefis ürüne dönüşebilen bir süt harikası...İşte,kullandığınız sağmak kavramı bakın beni nerelere götürüp,sadede getirdi şimdi...Ruh dediğimiz yüreğimize giren binlerce olay,görüntü,huzur ve acı zaman dilimleriyle yaşıyoruz insan olarak...Duygularımız,umutlarımız,bakış açılarımız,yaşama dair içimizde beslediklerimiz,gördüklerimiz,acılarımız ve milyon kere milyon farklı etkenlerden oluşan birer ruha sahibiz insan olarak...İnsanoğlunu diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliği,mazi ve gelecek denen kavramlara sahip olması...Diğer canlıların maziden gelen acılarla ve gelecekten gelen kaygılarla endişeleri ve işleri yok...Bir serçe,ekmek kırıntısını yer,suyunu içer,özgürce yaşar...Ne geçmişin acıları,ne geleceğin tasası onun hazır keyfini bozmaz asla...Dünyaya ve sonsuzluğa dair bir tasası yoktur ve dünyanın en mutlu kuşudur serçe ve diğerleri...Ya insan...ya insan...Ruhlar aleminden başlayan yolculuğu,anne rahmi,bebeklik,gençlik,ölüm ve ebede doğru giden bir süreçte devam eder...Ebedi hayata namzet bir yolcu insanoğlu...Mazi ve gelecek kaygıları yoğun..Sonsuzluk istiyor...Dünya misafirhanesinden ayrılan anne,baba,kardeş,dost,akraba ve sevdikleriyle sonsuza kadar birlikte olma arzusu çok şiddetli bir şekilde ruhuna kazınmış ve misafir insanoğlu dünya hanında...Süt liman,maziden ve gelecekten soyutlanmış bir yaşam yok onun için...Mazi ve geleceğine dair kaygılar,hazır huzurunu,tadını,mutluluğunu heran bozabiliyor onun...Bir serçe gibi hiç tasasız olamaz insanoğlu...

Maziye dair,yüreğinizden sağdığınız herşey,insan olmanın,olmazsa olmazıdır elbet...Adem peygamberden beri dünyaya gelmiş her insan için olmazsa olmazdır mazi ve gelecek...Yaşamış tüm insanların ruhu mazi ve gelecek tasalarını,acılarını,endişelerini,huzurlarını ve milyarlarca duyguyu ruhunda hissettiği için,sizin de yaşadıklarınız,insan olmanın bir özelliğidir elbette...yaşadığımız her zaman dilimine dair herşeyin ruhumuzdan sağıldığında karşımıza betimlediğiniz şeyler çıkıyor...İhanetler,kalleşlikler,düş kırıklıkları,hasretler,ümit dolu anlar ve milyarlarca yaşanmışlığın sağılmışlığından süzülen süt dediğimiz öz çıkıyor...Rumumuza ait duygularımızın imbiklerinden süzülenler çıkıyor ortaya...

Eserinizden anladığım şu ki,herşeye rağmen içinizdeki insanlığı günyüzüne çıkarabilmeyi başarmış..herşeye inat tekrar tekrar kendi mabedinizde küllerinizden silkinip yaşama tutunmayı başarabilmiş bir yürek gördüm...Size özel ruhunuzdan,maziye dair sağdıklarınız dramatik bir üslupla betimlense de,final örnek alınası bir yaşama tutunma,içimizdeki insanlığı herşeye rağmen öldürmeme,ruhumuzda sevgiyi beslemek ve büyütmek azmi ayakta alkışlanacak kadar serinleticiydi..."Ey hayat...sana inat,her ölüşümün ardından,kendi mabedimde,küllerimden silkinip,dirilmekteyim"

tebriklerim,her ruhun yaşadığı ve bazı ruhların pes ettiği,bazılarının inadına inadına herşeye rağmen küllerinden dirildiği şu yaşamda,pes etmeyip,yaşama,insanlığa ve sevgiye boyanmış ruhunuzun pes etmeyişini dillendirmedeki zarif ve kendinize özel üslubunuzla paylaşımızdaki içtenliğinizedir...selamlarımla...
Uğur Demiröz
Uğur Demiröz, @ugurdemiroz
15.9.2013 21:25:25
Şimdi,ne gerçekteyim,ne de sanal alemdeyim..Kalabalıklar arasında elif gibi yapayalnızım...Ey hayat,sana inat,her ölüşümün ardından,kendi mabedimde,küllerimden silkinip,dirilmekteyim...

Final muhteşem ve anlamlı...
Selahattin YETGİN
Selahattin YETGİN, @selahattin-yetgin
14.9.2013 18:00:55
10 puan verdi
Yürekten kutlarım.
Anlamlarla bezeli bir anlatı olmuş.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.