- 402 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SEVDA PIRILTILARI
Rüzgarın uğultusuyla uyanmıştı yeni güne. İçinde tatlı bir huzur vardı sebepsiz. Gülümseyerek açmıştı gözlerini. Yerinden kalktığında güneş yeni doğuyordu. Yatağının ucuna geldiğinde saçı başı karışmış bir haldeydi. Sonra küçük ellerini başına getirerek saçlarını havalandırdı. Tıpkı tatlı bir melodi gibi. Ayakları üstüne doğrulduğnda garip bir enerji hissetti içinde. Sanki dünyaya yeniden gelmiş gibi hafifti. Ve bu yürek pırıltısıyla odanın camına yöneldi. Perdeyi aralayarak dışarı baktı. Her yer, güneşin içteliğiyle yeni güne merhaba diyordu. O an tüm kainat buram buram umut saçıyordu sanki. Ardından pencereyi açtı. Ve tertemiz havanın okijenini ciğerlerine değin çekti. Aynı zamanda huzur denen manevi kavramıda beraberinde içine almış gibi gülümsemesi netleştı. Zira selimle buluçacaktı. O uyurken, sevdiği adam yollardaydı aşkın verdiği içli mızıka sesiyle. Etlik lisesinde karşılayacaktı sevdiğini. Belkide tüm huzuru bundandı. Yüreğinin çoşkusu, bedeninin hafifliği... Tıpkı bir serçe gibi narin ve hassas. Rüzgarın şiddeti artığında üşüdüğünü hissetti. Ve aynı anda saçları yeniden karıştı. Pencereyi kapattığında titrediğini farketti. Havanın sertliği iliklerine kadar işlemişti. Ardından ellerini ovuşturarak yürümeye başladı. Dolabına geldiğindeyse sessizce kapısını açtı. Ne giyeceği konusunda bakındı bir süre. Çok güzel olmak, selimin içini titretmek istiyordu. Ve bembeyaz kıyafetler seçti kendıne o an. Aşık olduğu adamın sevdiği gibi. Beyaz eşarp, swit ve ceket. Altına ise krem rengi pantolon. Harika görünecekti. Hatta selim yeniden aşık olacaktı belki de. Saatine baktı. Geç kalmak üzereydi. Ve bir an panikledi. Onu bekletmek istemiyordu. Ardından çok geçmeden hızlıca giyindi. Vakit kaybetmeden de evden çıktı. Yeni günün ferahlığıyla uçuyordu sanki. Zira sevdanın ölüm kokan ateşiyle selimin kokusuydu yüreğine sinen. O olmasa hep eksikti, hep eksik olacaktı. Öylesi sevıyordu delikanlıyı.
Hızlı adımlarla geldiği etlik lisesinin önü bomboştu. Kimsecikler yoktu. Ancak araç trafiği ve günün koşuştumacası çoktan başlamıştı. Genç kız bunu farkettiğinde içinden ‘’Selimde trafiğe takılmasa bari.‘’ diye geçirdi. Çünkü fazlasıyla yoğundu ankaranın bugünü. Sanki herkes yarış içindeydi. Delicesine ve birbirlerini yok sayarcasına. Hani derler ya ‘’ kalabalıkta yalnızlık’’ diye. İşte bu durum, öylesi bir kavramın tanımıydı galiba. Bir müddet sonra genç adam yolun karşısında duran otobüsten iniyordu. Esma onu farkettiğinde çocuk gibi sevinmişti. Biranda ağzı kulaklarına ulaşmış, okullu küçükler gibi ellerini birbirne vurmaya başlamıştı. Selimse uykusuz ve bitkin görünüyordu. Gece boyu yollarda geçmişti saatleri. Lakin esmayı gördüğünde oda biranda keyiflendi, minikler gibi gülümsemeye başladı. Ve içindeki kalp denen organ atışlarını hızlandırdı. Sanki onu yıllar sonra ilk kez görüyor gibiydi. Öylesi hasret ve aşk kokan bakışlarla süzdü sevdiğini. Ardından karşıya geçmek için yola doğru adım attı. Tüm dikkatiyle sağını, solunu, önünü, arkasını kontrol ederken bir yandada yürüyordu. Araçların tehlikesinden uzaklaştığını farkettiğinde de sevdiğine odaklandı. Ve daha hızlı adımlamaya başladı yolu. Esma ise tüm ihtişamı ve gülümseyen çehresiyle onu bekliyordu. Sonra genç adam yüreğinin sesine dayanamayarak koşmaya başladı. Sanki bir an yol hiç bitmeyecek gibi geldi. Karşıya geçtiğinde, kaldırıma adım attığında aniden durdu. Ve içli bir keman seini duymuş gibi esmanın gözlerinde kayboldu. Bakmalara doyamıyordu genç kıza. Dokunsa herşeyin büyüsü bozulacak gibi geldi bir an. Korktu yanına sokulmaya. Ve ansızın gözleri nemlendi. Bunu farkeden esmaysa koşar adım yürüdü ona. Tüm gücüyle sarıldı genç adama. Selimde esmaya. Sımsıkı sarılmışlardı birbirlerine. İkiside dayanamamıştı bu duygusallığa. Ve biranda dökülüverdi gözlerinden yaşlar. Zira aşkın göz yaşlarıydı bunlar. Yanıp yakılan gönüllerin kıvılcımıydı. Öyle ki aşk bu olmalıydı.
Keşke günahsız, tertemiz bir beyazlığın örtüsünde böylesi aşklar olabilseydi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.