EMİNE
Emine’yi gördüm sokakta ,aniden karşıma çıktı.Yıllardır görüşememenin verdiği mahçubiyet le sarıldım ona ve hatıralara.
Annemin sokağından tam çıkacaktım,telaşla koşturuyordum ,bilmem ne için.Ne fark eder ki dünya işleri işte.Yıllardır arkadaşımı görmeme engel olmuştu ya. Ne demeli bilmem, yazıklar olsun bana!..
Ah Emine !..Ne güzel kızdın sen.Çok ince bir sesin vardı .Kibar,duygulu bir o kadar da naif ve kırılgandın. Görüntün sesin ve ruh halin ne kadar da benzerdi .Hepsi incecik ve pamuk bir iplik kadar zayıf.Uzun sarı saçların hep örgülü .Yaşına göre ince uzun bir kızdın. Bembeyaz yüzün yaşadığın ani duygularla kızarırdı.
Bir anda soramadım tabi …Hayat nasıl gitti Emine diye.Kendin anlattın bir çırpıda .Tıpkı eskisi gibi .Beni görünce bir anda makaraları boşaltır gibi konuşman yok mu!..Dur tamam ,sakin ol derdim hep fakat şimdi diyemedim.İkimizin de acelesi vardı.Sadece şunu sorabildim.Onunla evlendin mi?Evet evlendim deyince çok mutlu oldum senin adına ve sana yeniden sarıldım.Çabuk sevindiğim için biraz mahçup oldun .Ardından ekledin.Birbirini çok sevenler hiç mutlu olamıyor diye.Bir anda söndü kalbimde lambalar.Çok mutsuzdun belli ki.Yüzünde acı vardı, zaten söylemese de anlayacaktım.Gül yüzün solmuş,ümitlerin bitmişti.Boynunu eğerek zaten sevenler mutlu olmazmış deyişi yok mu…Sevenler kavuşamaz,kavuşsa da mutlu olmaz diyerek ilerliyorum yolda.Emine den ayrıldığım yarım saat oldu.Onu düşünerek ,farkına varmadan yolu yarılamışım ,gözümde yaşlar.Öyle dalmışım ki, sokakta ağladığımın farkında bile değilim.İnsanlar garip garip bakınca uyandım.
Babasının biricik kızı.Ne kadar da severdi.Bir tanedir o derken garip bir Arnavut şivesiyle söyler bizi güldürürdü.Kardeşimi de götürürdük onlara gidince ,muzip bir çocuk olduğundan eve gelince onların konuşmalarını taklit eder ,ev halkını kahkahalara boğardı yaramaz.
Babası tertemiz bir insandı.Hayatımda onun kadar masum birini görmedim desem yalan olmaz .Evinin ihtiyaçlarını karşılar namaza gider gelir,bazen de bizi bulunca evde ‘’Kızım Emineyle konuşun da okusun bak o bir tanedir ,kardeşi bile yoktur,biz yaşlıyız ölürsek rahat yaşasın’’ derdi.Amca Emine çok temiz kalpli ,istikbali de iyi olur inşallah der gönlüne su serpmeye çalışırdık.
Annesi her evlerine geldiğimizde biber kızartır bize çay hazırlardı.Eminenin arkadaşları olması nedense kadını rahatsız ederdi.Güvensiz bir kadındı.Belki de Emine çok saf diye başına bir şey gelmesinden korkuyordu.Dilimizi çok iyi bilmedikleri için fazla konuşmazdık zaten.Emine sofrayı alır, tamam anne sen git derdi. Kendi aralarındaki konuşmalarını anlamazdık fakat Emine’nin annesine kızdığı belliydi.Kadın bize kapıyı kapatırken odanın içine bakar ağırca ,istemeden kapatırdı.
Teremiz ve tertipli evlerinde ,sabun kokusu hakimdi her yerde.Annesi akşama kadar temizlik yapardı.Türkçe çok bilemeyen bu hanım kendini işlere vermişti.Komşuluk da pek yapmazdı hatırladığım kadarıyla.
Anne ve babasının gözlerinde hep Emine’nin hayatı nasıl olacak kaygısı vardı.Nazlı bir çiçek gibi büyütülmüş fazla kimseyle arkadaşlığına izin vermemiştiler.Emine sanırım genç kız olunca ağırlığını koymuş arkadaşı olabileceği konusunda diretmişti.O nedenle ilk görüşmelerimiz imtihan gibiydi.Uzun bir sorgudan çekilmiş ve eve öyle alınmıştık.Emine benden özür dilemiş ve anne babasına çok kızmıştı.Bende arkadaşımın hatırı için sabretmiş yaşlı bu insanların güvenini kazanmaya çalışmıştım.Çünkü zavallı kız hiçbir yere gitmediği gibi arkadaşlığına da izin pek yoktu.
Gel zaman git zaman Emine ısrar edince kurslara gitmeye başladı.Dikiş ,nakış derken bir gün Emine’nin çantasında bir resim gözüme çarptı.Bir delikanlıya ait olan bu resim beni çok gerdi.Emine’yi korkutmak istemedim.Eminecim bu kim nereden tanıyorsun ,akraban mı falan diyerek lafa girdim.İlk anda beyaz yüzü pembeleşmeye başladı.Kimseye söyleme ama dedi. Tamam dedim.Bir heyecan kaplamıştı Emine’nin yüzünü.Ben onu dikişe giderken tanıdım ,biz birbirimizi seviyoruz dedi.Sakın annemlere söyleme ne olur dedi.Birden ne yapacağımı düşünmeye başladım ve onun güvenini sarsmadan arkadaşça konuştum.Ailesi sadece bizimle görüştürdüğü için sorumluluk omuzlarıma çökmüştü.Emine sevebilirsin kalbine engel olamayız ,zaten neden engel olalım ki sevmek kadar güzel bir şey var mı dimi ama çok güvenme olur mu dedim.Emine bana söz verdi seviyorsa gelip isteyecekti ailesinden,onunla konuşmayacaktı.
Emine nin heyecanla o çocuğu anlatması hafızamdan silinmiyor.Anne babası dışında bir hayatın varlığını keşfetmenin gurur içindeydi.Onlardan ayrı hiçbir şey yapmayan Emine de artık bıkmış ve firar etmiş bir hava vardı.Artık evdekileri önemsemiyordu , hakkım der gibi tavırlara giriyordu.
Uzun bir zaman bir abla gibi onu takip ettim.Takip ettim derken peşine takılmadım tabii ki.Ona neler yaptığını ,nasıl gittiğini sordum.Bir anne edasıyla kötü örnekleri anlattım.
Emine yanakları pembe pembe ,gözleri parıldayarak o delikanlıyı bana anlattıkça ne yapacağımı şaşırıyor,en azından olaylardan haberdar olup kontrol altında tutabilmek ümidiyle ona temkinli yaklaşmak zorunda kalıyordum.Emine bana bütün bunları anlatırken aklı başında ne istediğini bilen bir genç kıza değil,saf zavallı bir çocuğa benziyor,kalbim sıkışıyordu.
Bir müddet sonra evlendiler.Rahatlamıştım duyunca .Fakat o aralar uzaktan duydum bunu çünkü taşınmış uzaklaşmıştık.Ailece de tanışmıştık.Emine’nin ailesi ailece tanışmadan kızlarını görüştürecek bir yapıya sahip değildi.
Zaman içinde bizimkiler bu tertemiz ve masum aileyi çok sevmiştiler.Taşınmalar ,sürekli yer değişiklikleriyle bağlar kopmuştu.Uzun yıllar ben Emine’yi göremedim.Kafamda Emine iyi diye kalmıştı.Birden ona rastlayıp ,bir anda çok mutsuz olduğunu duyunca hayata dair inancımı ,güvenimi kaybetmiştim.
Aşıkların dünyada karşılaşıp birbirlerini sevdilerine değil ,ruhlar aleminde tanıştıklarına inanan biri olarak bir kez daha yıkılmıştım.
İşte bu dünya böyle diyordum yürürken.Aslında kimse mutlu değil .Burası bir işkence yeri ,neden böyle?Burada mutlu olmak yok ,tamam mı aklından çıkarma derken, birden bakkalın çırağıyla göz göze geldim .Efendim abla bana mı söylediniz dedi.
A yok yok, ben böyle konuşurum ,yani sesli düşünürüm bazen ,sana değildi diyerek hemen oradan uzaklaştım.
Neden onun mutsuz olması beni bu kadar üzmüştü ki.Sanki ben bütün hayallerimi yaşamış o mahrum kalmış gibi.
Artık heyecanla ve gözleri parıldayarak konuşamıyor ,boynu bükük , yıkık dökük bir savaş meydanını andırıyordu yüzü.
Emine saf ,temiz bir kızdı.Hayatın onunla böyle cedelleşmesi ,canını yakması zoruma gitmişti.Emine’yi korumaya alışmıştık biz.Gel erkeksen bana gel ,onu rahat bırak diyesim geldi hayata.Gerçekten dertleri satın almak olsaydı onun için bunu yapabilirdim.Sevdiklerimin başına gelen acı olaylar,kendi başıma gelen kötü olanlardan çok yakıyor canımı ,o gün işte bunu fark etmiştim.
Emine nazlı bir kelebekti.O kadar masum ,o kadar saftı ki hayatın onu incitmesi olamayacak bir şey gibi gelmişti.Narin kanatları hırpalanmış eski canlılığından eser kalmamıştı. O dayanamaz ,o yapamaz,o kimseye kötü söz söyleyemez ,kendini savunamazdı.Şimdi anne ve babası yoktu.Hayatta tek kalmıştı.
Ne kadar görüşemesek de dünyanın bir yerlerinde sevdiğimiz insanların mutlu olduğunu bilmek güzeldi şimdi hayat gözümde beş para etmez bir çöplüktü .