Şeytan
Nasıl bir varlıktır şeytan, mutlaka merak ediyorsunuzdur değil mi? Şeytandan söz açılacak olsa hemen kulak kabartır ve onunla ilgili bir şeyler işitmek isteriz. Küçük olsun büyük olsun, her yaş döneminde şeytan merak konusudur.
Ne tip bir varlık acaba, görünümü nasıl, elle tutulur gözle görülür somut bir şey mi, yoksa ruhani ya da nurani bir şey mi? Yani soyut bir varlık mı şeytan? İşte hep meraklı sorular onunla ilgili zihnimizde.
Nedense cinlerle ilgili bir çok şey bilinir duyulur da maalesef şeytanla ilgili fazla bir şey bilinmez. Bildiğimiz şey ondan uzak durmak, yolunuza çıksa bile başka bir yola sapmak. Mümkünse hiç karşılaşmamak..
Sadece kutsal kitap bize bir bilgi verir bu konuda. İnsan balçıktan yani çamurdan, melekler nurdan, şeytan ise ateşten yaratılmıştır kitabımızın bildirdiğine göre.
Cinlerin neden yaratıldığı konusunda bir ifadeye rastlamadım ama onların da tıpkı insanlar gibi evlendikleri, çoğaldıkları hatta uzun ömürlü oldukları beş altı yüz yıl yaşadıkları söylenir. Nitekim cinciler sizinle ilgili haberi cinlerden alarak meselenize çözüm ararlar. Yani cinler atalarınızdan, büyük atalarınızdan haber verirler. Onların döneminde de yaşamışlardır çünkü. Cinler neredeyse beş altı asır öncesinden ayna tutarlar günümüze.
İblis ateşten yani dumandan bir başka ifade ile isten yaratılmış denilir başka bir şey denmez. İnsanın çamurdan yaratılıp da kendisinden üstün tutulmasına da isyan ettiği için cennetten kovulmuş olduğuna inanılır.
Bir de ilk yaratılan varlık olduğu bilinir. İnsandan ve melekten önce.
Bizimki bir meraktı. Şeytan’ı görme merakı. Nihayetinde gerçekleşecekti merakım bir filmde de olsa giderilecekti, şeytanı görecektim.
Aslında çok meraklı olamamak gerekir kimi hususta. Merak bazen sorun sıkıntı da getirir, başınızı da ağrıtır.
Teyzeoğlu Lütfü ile henüz çocukluk döneminde izledim Şeytan’ı.. Günler öncesinden kararlaştırdık bu filmi izlemek için. Yazlık sinemada serin bir yaz gecesi.
Rengimiz atmaya başlamıştı film başladığında.Henüz daha ilk sahnelerdi ama anlaşılan diken üzerinde oturacaktık bitinceye kadar.
Bir vampir, bir kan emici gibiydi sanki şeytan. Sivri dişleri sırtlanınkinden daha keskin görünüyordu. Başı gövdenin üzerinde dönüyor, insanları izliyor ve en olmadık yerde karşınıza çıkıyordu. Kılıktan kılığa giriyor, bir yerden başka yere hemencecik ulaşıyor, kaçsanız da kurtulamıyor arkadan enseliyordu sizi. Sivri ve keskin dişleriyle parçalıyordu avını. Çocuklara pençeyi takıyordu.. Çocukların ruhuna ve zihnine giriyor onların ruh dünyasını alt üst ediyordu.
Film bittiğinde çakılıvermiştik yerimize ve kıpırdayacak halde değildik. Bir filmdi ama gerçeğinden farksızdı bir nevi. Gerçek şeytandan. Duyduğumuz, işittiğimiz şeytanın tıpa tıp aynısı yansıtılmıştı ekrana.
Esas sorun biz bu gece karanlığında eve nasıl dönecektik. Sanırım Lütfü de aynı korkuyu yaşıyordu. Hatta bulunduğumuz yere onların evi daha uzaktı. Bir yere kadar beraber ilerleyeceğiz ama onun sonrasında ayrılacağız, zorunlu ayrılmak durumundayız yani. Gece karanlığına bir de gece sessizliği eklenmişti, ortalıkta in cin yoktu ıpıssız sepsessizdi her taraf. Üstelik gidilecek yol hep ağaçlık ve çalılıktı. Korku sarmıştı bütünüyle.Ya şu çalının arakasından bir çıtırtıyla karşıma çıkar da o alev saçan ağzından keskin dişlerini gösterirse ne yapardım acaba.
Niçin düşünememiştik anlamak zordu, niçin Lütfü ile birlikte ya bize ya da onlara gitmemiştik. Anlaşılan birbirimize farkettirmemeye çalışmıştık korkularımızı, hissettiklerimizi. Hani delikanlılığa adım atacaktık çocukluktan gençliğe geçecektik olur muydu hiç! Korku neydi ki hem o dönemde. Korkuyorum denilir miydi, yakışır mıydı hiç!
İkimiz de katlanmalıydık bu korkuya. Korkacaktık ama birbirimize de hissettirmeyecektik.
Eve geldiğimde yol korkusu bitmişti ama gece korkusu devam ediyordu hala. Ya şu yattığım odadan kafasını uzatırsa, ya sivri tırnaklarıyla pençesini bir geçirirse, ya da sırtlayıp beni uzaklara götürürse.
Bu korkuyla yummuşum gözlerimi gece sessizliğinde bir eylül serinliğinde. Uzun uyumuş olmalıyım. Korkularımı atmış olarak uyandım, iyiydim yani. Yataktaydım ve buna sevinmiştim. Bir güven duygusu hissettim kendi kendme. Evimde ve yatağımdaydım ne de olsa.
Yarı aralanmış olan pencereden insan sesi, araba ve motor sesi geliyordu içeriye. Hafif bir esinti yarı çekili perdeyi şöyle bir havalandırıyor, çivi sertliğindeki sabah serinliği zihnimi açıyor, rüzgar kavak ağacının yapraklarını haşırdatıyordu.
Dün geceyi hatırladım. Dehşet geceyi. Bir tebessüm belirdi yüzümde. Alaylı bir tebessüm.. Siz de genç olacaksınız, gencim diye gezeceksiniz bir de dedim kendi kendime.
Demekki henüz genç değil çocukmuşuz. Bu anlaşılıyor dünden beri. Çocukça bir korkuydu bizimki, çocukluğun verdiği korku.
Biz boşu boşuna korkmuştuk filmdeki şeytandan. Bunca korku anlamsızdı, boşunaydı aslında. O bir kurguydu nihayetinde. Belki hiç gerçekle de bağdaşmıyordu. Tasavvur ettiğimizden,düşündüğümüzden çok daha farklı bir şey de olabilirdi şeytan. Tıpkı bizim gibi. Bizden farksız. Bizim gibi görünen,bizim gibi olan bir şey,biz insanlar gibi yani..
Hem niçin merak ediyorduk ki bu kadar, aşinaydık bildiğimiz şeydi şeytan. Uzağımızda değildi zaten şeytan, hemen yakınımızda yanıbaşımızdaydı. İçimizdeydi şeytan. Görmesek de hissediyorduk onu. Her meselemizde karşımıza çıkıyordu. Kandırıyor aldatıyor, yanlışa sürüklüyordu bizi. Başedemiyorduk bir türlü onunla. Ne yapsak çözüm olmuyordu.
Uzaktakinden korkuyorduk ama yakınımızdakini umursamıyorduk. Kanıksamıştık anlaşılan. Her dakika beraberdik, birlikteydik çünkü.
İster misisniz uzaklaştıralım mı içimizdeki şeytanı,kurtulalım mı ondan?
Daha fazla ertelemeyelim, ne dersiniz?
Haydi hep beraber,zaman geçirmeden…
Kemal GÜL
07.07.2013
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.