- 1596 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Dört başı mahmurken
Dört başı mahmurken...
Bir yanda günlük koşuşturman akşama hazırlık telâşın, bir yandan keyiften besteler yapıp şarkı söylerken sen...
Düşündün mü hiç ?
Diğer yanda, yatağında yeni bir güne ağlayarak gözünü açmış bir çocuk...
Pijaması kan-ter içinde, toz pembe düşlerden ayılmış vaziyette. Hızla ayağa kalkmış, başını okşayanı olmadığının hissine kapılmış ve takvim’den bir yaprak kopararak saklıyor elinde...
Zaman zaman aklına geliyor ve duyuyorsan burnunun direğinde bir sızı, dilinin ucundaki kelimeler dönüşüyorsa kekremsi bir tada
Seninde baban ölmüştür mutlaka... Ancak anlarsın Dünya’nın kaç bucak olduğunu şimden sonra...
Çıkmazın içine girersin, kısır bir döngüde. Kocaman bir adam olsan da... Bağırır çağırırsın, cevap ararsın çözümsüz soruna kâinatta... Onca kalabalık arasında beni mi buldu, suçum neydi diye...
Aklım kesmezdi henüz bunları, ufacıktım... Babam öldüğünde.
Beş yaşında bisiklete binerdim evin avlusunda...
Elimde misketlerim, kağıttan gemiler yapıp yüzdürürdüm deniz kenarında...
Akşam üstleri, çekilirken kayıklar ıskartaya, çatık kaşlarımla yeniden merhaba demek için hayata sebi yüreğimle doğrulturdum sancıyan belimi bir kez daha ayağa...
Soruyorum şimdi
Hayâlleriniz zamansız elinizden alınıp,
siz hiç oralarda kuytu köşelerde, boynu bükük
tek başına yetim kaldınız mı yıllarca...
[Sevgi Batbay Özçelik]