Sefiller
"Sana eşitlik nedir söyleyeyim,
herkes öldüğünde eşittir"
Diyordu çığlık çığlığa işçi sınıfına mensup küçük ama kendinden büyük cesarete sahip O çocuk.
Bir hikaye anlatılıyordu Fransada burjuvanın yönetimdeki adaletsizliklere karşı bıçağın kemiğe dayanıp isyanların baş göstermesinden hemen önce.Bu hikaye onurlu bir adamın hayat hikayesiydi ama O’nun kimliğinde bu onuru paylaşan herkesin eşlik ettiği.
Sefiller...
Bilmiyorum hala okumayan veya hikayeyi bilmeyen var mıdır ? O yüzden kısaca bi üstünden geçerek bir yandan da 2012 yapımı sefiller müzikaline bir göz atarak bu eşsiz klasiği bir hatırlayalım ve izlemediysek mutlaka bu müzikali tüm sefiller severleri olarak izleyelim istiyorum.
Kitabımızın ve filmimizin baş aktörü Jean Valjen (Hugh Jackman) , ekmek çaldığı için 5 yıl kürek cezasına çarptırılıp bir kaç kere kaçma girişiminde bulununca cezası 19 yıla çıkmıştır.19 yılın sonunda şartlı tahliyeyle sürekli bulunduğu yeri haber vermek kaydıyla bir nevi yarı özgür bir adam olarak serbest bırakılmıştır.Mahkumiyet yıllarından Valjen’i kendine bir nevi takıntı haline getiren müfettiş Javert (Russel Crowe) ise Valjen’i hiç unutmamış,Valjen’e de unutturmamıştır.Javert neden Valjen’i bu kadar takıntı yapmıştıra ise belki kısaca şöyle bir açıklama getirebiliriz.İçinden geldiği sefil hayattan ortak noktaları olduğunu düşündüğü ama son derece güçlü bu adamın eski kimliğinden sıyrılarak elde ettiği başarıyı sindirememiştir.Kendisi müfettiş olsada aslında hep hapishanede doğmuş bir çocuk olarak o ezikliği hissetmiştir.Mesleğine takıntılı bir düşkünlükle hayatını hep suçlu insanların ensesinden düşmemeye adayarak bir nevi kendi kurduğu ve hep derine kazdığı hapishanesinden çıkamadığı için suçluluğun geçici bir şey olmadığını ve hiç bir suçlunun da hapishanesinden çıkmaması gerektiğini düşünerek Valjen’in özgür ve başarılı bir birey olması ile hep bir sorunu olmuştur.
Javert cephesindeki Valjen takıntısının perde arkasında gözümüze çarpanlar bunlar.Peki,Valjen nasıl Valjen olmaktan kurtuldu.Müzikaldede sıklıkla sorguladığı gibi who am I ? gerçekte kimdi, ne olmalıydıya nasıl cevap verdi Valjen ?
Şartlı tahliyesinden sonra sığındığı kilisede kendisine son derece nezaketli bir muamele gösterilmesine rağmen bir ekmek için hapis yatan kişi yine yaşamak için çalma girişiminde bulunur.Kiliseden çaldığı gümüşlerle yakalanan Valjen piskoposun önüne çıkartılır.Piskoposun şikayetçi olmasını beklerken Valjen’in who am I sorusuna cevap verebileceği bir yolun kapısını aralar "Bu gümüşleri ben verdim,yakaladığınız kişi hırsız değildir hatta şu şamdanlarıda almayı unutmuşsun,dostum " diyerek iki şamdanıda vererek Valjen’i o an ve ömür boyu kurtaracak o önemli hamleyi yapmış olur.
Valjen’in bu olay sonrası hayatı bambaşka bir yöne ilerler.İsmini değiştirir hayatını başarıya adar ama merhameti,dürüstlüğü hiç elden bırakmaz ve o şamdanlar her daim yanındadır.İnanç olgusunada atıflar vardır filmde bolca.Valjen’in dua ettiği sahnede göz sembolüyle yahudiliğe, piskoposun hoşgörülü muamelesi ile hristiyanlığın Valjen’in yolundaki aydınlatıcı etkileri bu anlamda gözümüze çarpan sahneler oluyor. ve yine dua esnasında "O verdi O alacak" diyerek Allah (CC) yakaran Valjenle bu sahnede dinimizede atıf hissediyoruz tüm benliğimizle.
Valjen kimliğinden sıyrılıp belediye başkanı olarak devam ettirdiği hayatında Javert ile yolları yine kesişir.Javert, bu güçlü kişiliği gerek ruhen gerek bedenen güçlü demek çok doğru (uzun yıllar kürek mahkumluğu yapmış dirençli bir insan var karşımızda) mahkumiyet günlerinden kalma Javert’in unutamadığı bir olayla benzer bir olayda belediye başkanının gücüne şahit olunca geçmiş anılarla şimdiyi üst üste getirmek Javert için çok da zor olmaz.Şüpheleri artan ve sonunda karşısındakinin Valjen olduğuna ikna olan Javert zekice kurduğu bir komplo ile Valjen’i mahkemede itirafa zorunlu kılar.Peki,Valjen O şamdanlar O piskopos olmasaydı belkide şu anki konumundan vazgeçeceği böyle bir itirafı yapabilir miydi ? Muhtemelen,hayır.Tüm bu sıkıntılar arasında Valjen, müfettişin elinden kurtardığı ve ölüm döşeğindeyken kızı için tüm bu sefilliğe katlanan Fantine’in(Anne Hathaway) kızını bulup ona sahip çıkacağına söz verir.Valjen için artık tek bir hedef vardır.Cozett’i bulmak ve onu korumak.
Sonrasında Valjen Cozettin izinde, Javert Valjen’in peşinde bir köşe kapmaca oyunu başlar.Javertten hem okuyucu hem izleyici olarak nefret etme noktasına geliriz.Valjen,Cozette’i gözünü para hırsı bürümüş tam bir şarlatan olan hancı çiftin elinden yüklü bir para karşılığı kurtarır.Artık Cozette için yaşayacağı yeni bir hayat kurar.Yıllar yılları kovalar.Cozette büyür yolu bir gençle kesişir.Birbirlerine aşık olurlar.O esnada artık açlık,sefalet vebadan iyice harap düşen halk isyanlardadır.Bir halk hareketinin içinde buluruz kendimizi.Marius, ateşli bir ezilen halk için özgürlük savunucusudur(Cozette’in tanıştığı,aşık olduğu genç) Müzikalde bu devrimi gerçekleştirecek öğrenci,işçi sınıfından gençlerin söylediği gibi karanlıktan kurtulmak için her yer kırmızıya boyanacak gerekirse diyerek kendi kanlarıyla kırmızıya boyadıkları kanlı bir devrimin içinde Marius’u Cozette için kurtarmak görevinide üstlenirken buluruz Valjen’i.
Javert yakalanır içinde Marius’unda bulunduğu özgürlük savunucusu grup tarafından. Valjen vatanseverliğini ispat etmiş bir vatansever olması nedeniyle Javert’in cezasını verecek kişi olarak belirlenir.Javert kendisini hemen öldürmesini yoksa asla peşini bırakmaktan vazgeçmeyeciğini söyler ama ah o şamdanlar o psikopos yok mu ! Valjen bir insanı öldüremez ne kadar suçlu ve zararlı bir insan olsa bile.Serbest bırakır javert’i ama Javert gururuna yediremez bu affedeciliği ve kendini Seine nehrinin sularına bırakmakta tereddüt etmez.Filmde işte bu noktada Javert adınada üzülürken buluruz kendimizi bir insan hırslarına bu kadar yenik düşebilir mi ? Ne yazık ki hırsları uğruna hayatını hiçe sayan insanlardan birisi olarak uğurlarız Javert’i de hikayeden.
Who am I,
O, jean Valjen.Bir piskoposun Valjen’in insanlığa giden yolda yolunu bulmasını sağlayan insanca bir muamelesiyle tanışıp hem kendi yolunu hem çevresindeki insanların yolunu aydınlatan ve Cozette ile görevini tamamlamış onurlu bir insandı ve gözlerini yumarken o onurlu insanın gidişine bolca hüzün ve biraz göz yaşı ile eşlik ederiz.
Hikaye müzikal olarak beyazperdeye aktarılıyor zengin ve başarılı oyuncu kadrosuyla hem görsel hem işitsel bir şölen sunuyor.Böylesine dramatik bir hikaye müzikal bir filmde dramatizmin monoton hüznünden sıyrılıp coşkulu bir epik drama dönüşüyor.Bazı hikayeler vardır zamana yenilmeyen,eskimeyen bu öyle bir hikayeydi okunası, izlenesi,dinlenesi ve arşiv edilesi...
Tüm sinemaseverlere sevgi ve selamlarımla.