- 696 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Akdeniz Kokan Bir Kenttir Gözlerin
Bakışlarındaki iksirlere nabzımı verdim, bedeli ölüm olsa da
Göğsümün cenderesinde kurulmuş en yaşanası iklimimsin sen
Düşlerimin gecelerinde en büyük duamsın, felaketim olsan da
Sensizliği ihanet sayarım, sevdanın cürümüyle de yaşarım ben
Bir duanın tam orta yerinde aşka açtım özlemli avuçlarımı, sen yoktun. En yüce dileklerime murat aradım gözlerince. Bir düşünüşün kıyılarına kurdum sevda çadırımı, rengârenk çiçekler ektim yıldızlar kayarken gökte. Ay sancılı bir ışıltıyla göz kırptı, uzaklardan bir ses özlem olup haykırdı, ansız bir yel esti geceme, sen yoktun, kandilimdeki yağ tükenişe yol alıyordu. Sessizliğimiz çarptı siyah duvarlara, gece yorgun bir mevsim gibi esniyordu.
Her suskunluk kendi ruhundan taşan, köpüklü sularıyla er geç denizlere ulaşan bir hüzün yoludur. Kendi yatağını asırlardır arayan deli nehirlerin uzun yolculuklarında nice canlar aşka ulaşmış, niceleri de hüsrana uğramıştır. Yolcusuz kervanlar vardır aşkın çöllerinde. İpekten yürekler taşıyarak, susuz vahalarda umut arayarak ömürlerini tüketirler ve ulaşılmaz bir aşkın ebedi yolcuları olurlar. Yolumuz özlemse, yol hep hüzündür gül bakışlım.
Sana gelmek en bıçkın hallerimin yaşanası kapsüllerinin renk cümbüşüdür unutma. Mor dağların eteklerinden uzanan bir yamaç gülünün güneşe göğsünü verişidir. Sana dökülüşüm, köpüklü bir düşün denizleri kıskandıran gökkuşağı renkleri gibi asil bir titremenin en duru halidir. Sana gelmek, senin kollarında sorgusuzca ölmek, seni ölesiye sevmektir sana birikmek. Sevdana dökülmek, seni düşünmenin büyüsüyle uğrunda geceleri inadına sana biriktirmektir.
Karanlık bir yola düşünce ışığın dansı, gölge çekilir düşe. Samanı yel taşır, tozu su, gamlı duruşlarımız sevdayı iter, gecenin içinde yangın alevle dans eder. Göğüsteki yankımızla, yürekteki vakitsiz çırpınışlarımızla ve kendimizden kaçışlarımızla döneriz yüzümüzü gerçeğe. Sancıyı yel sarar, sevdayı hak eden okşar. Tükenir mum, kararır çehre ve ansız kaçışlarla hiddetle sevdanın ipini çeker öfke.
Sevginin dalgaları göğsümüze vurunca dünümüzün asılsız sancılarıyla gecelerde anılarımıza sarılırız. Sevda küskün bıçaklarca doğramaz döşü, kanar içten içe sevginin göğsü. Her ağrı sarılıştandır gül yüreklim, her kavuşma sorgusuz ödenecek bir ödeşmedir. Söz biter, alev tersine döner, sarılışın iniltileri bir gece bakarsın bize de döner. Dün bitti, yaşandı, bu gün daha yaşanacak belki de çok şey var.
Bütün bitkin hallerinin en yaşanası kareleriyle donatıyorum senin yerine yurdumun duvarlarını. Bakışlarından setler örerek, sabırsız öfkelerimin saçaklarıyla göklerdeki mutluluk düğünlerine tırmanıyorum. Sevdanı içimde taşıyarak, yüreğini herkeslerden saklayarak seni basıyorum ozan bağrıma. Sevda diyorlar sana olan aşkıma, senin sevdanla yaşadığımı, senin aşkınla yazdığımı hiç bilmiyorlar. Kadınımsın diyorum, inanmıyorlar, aşkım desem kıskanıyorlar.
Uzak dağlara el açtım, kokunu getiren rüzgârı kesmesinler diye. Denizlerin en mavisini seçtim, dalgalarını göğsüme atmasınlar diye. Yeşil ormanların bekçisi oldum, eşsiz gözlerinin rengini kimselere vermesin diye. Leyla’yı aradım seni sevdikçe, mecnunu bulup sana olan sevdamı anlatmasın diye. Dağlar sustu, denizler küstü, ormanlar kurudu, Leyla üzüntüsünden kendini çöllere vurdu ve mecnunun sana olan aşkıyla gurur duydu.
Sular taşan gönlümüzün özlem ırmaklarında, çaresiz düşünüşlerin kırık dal parçalarını süzeriz dalgın gözlerimizle. Sevdanın özgür duruşları olmayınca günler uzar, sözler azar, yürek içten içe kanar kadınım. Uzanınca düşlere süre başlamıştır, ağrılı bir yürek dünleri aramıştır, gün akşama yürürken gerçeğimizin vakti kısalmıştır. Şimdi yum gözlerini, düşün son sözlerimi ve yaşa anın en yaşanası gerçeğini. Bilmelisin ki, her sancı öfkeli bir dündür, öyleyse yudumla aşkın acımış bozasını.
Sessizce akıp giden bir zamanın sırtına yokluğun yükünü yüklemişiz, yanağımıza vuran güz şarkılarıyla. Ertelenmiş buluşmaların saatleri sevişmelere kurulunca, vakit çıra gibi yanan bir kütüğün aleviyle göklere yükselir, siyah bir duman bulutunun sırtında. Her mevsimin atmaca şafaklarına gözyaşımız damlar, yeşil düşlerimizi ıslatarak. Her gözyaşı sessiz bir ayindir, önce yüreği ıslatır, ardından özlemi sarar ve akar gider çığ gibi, ağrılı bir bedenden kıvrılarak.
Göğsümüzde yanan tutku ateşi sönmemiş bir yanardağ gibi beklerken bir dokunuşu, en zor anları yaşarız uzak düşünüşlerimizle. Susmaları öğreniriz zamanla, kendi dünyamıza sarılır, sevdayı iteleriz yarınlara. Gücümüz tükenir, bedenimizin terleri kesilir, duruşumuzun esmer gecelerinde her şey sıradan bir hale gelir. Özgür çağrılar bitince gül bakışlım, her sezgi gerçeğin aynasına kendi bakışıyla gülümser.
Kısacık anların en koyu sohbetlerinde fırtınalı bir günün gül destelerini atardık takvim yapraklarıyla doldurulmuş denizlere. Kor yüreklerimizin rüzgârlarına isim arar, nedensiz restleşmelerin kulelerini yıkardık göğsümüzdeki sevgiyle. Biz birbirimize sokuldukça delirirdi zaman, kabuğuna çekilirdi gökteki hırçın bulut. Sözlerimizin kovanlarına güneş saklanırdı sonra, sevdanın balını sevginin ekmeğine sürüp yorgun ruhumuzu sevdayla beslerdik.
Yaman bir özlemin gönlündeki solmuş çiçekleri okşamadan, durmak bilmeyen bir sarılışla sevgili gibi gerçeğimizi ayırmadan, bir şarkının en deli nakaratına gülüşlerimizi vermeden yaşanmaz tutku. Her sarılış aşktır, her kavruluş mecburi bir sırattır gül bakışlım, ruhunun depremlerine uykularda sarıl şimdi, yaşamak iki ayrı kazanda kaynayan, tarifi yürekten gelen bir düş lapasıdır. Biriken sarılışların bana yeter, sevdamız gelgitli denizlerin mağrur dalgalarıdır.
Dayanılmaz anlar yazdım sana, sen uyuyordun, görmedin. En sevdalı haykırışlarla sana geldim, bir büyük düşün gemisiyle, görmedin. Islandım deli yağmurunda, üşüdüm karında, yandım alevinde hissetmedin. Sevdana kadeh kaldırdım, yokluğunu yudumladım, gözlerinin özlem ülkelerinde kayboldum bilmedin.
Özlemin bütün yönleri bize çıkar gülüm. Sen Akdeniz kokan bir kentte, ben gözlerini saklayan bir kıyı şehrinde. Anla ki, özlem en koyu karanlık bile olsa bulurum seni, günün herhangi bir diliminde. Yeter ki hissedeyim, yeter ki dileklerin gelsin ruhumun seven tellerine.
Yaşanmış mutlulukların geri dönülmez zaman aşımlarında en koyu düşünüş yarınlarımızın düş fermanında gizlidir. Her sarılış coşku vermez, her sancı ağrıyı içinde gizlemez. Bir gece düşle şimdi gül bakışlım, aynı gecenin yalnızlığıyla rüyalarında sarılışlarla benimle yıldız ülkelerine sıçra. Güneşli gözlerinin aydınlıklarına varayım, kutsal ve yaşanası topraklarında mevsimim ol, sevdanın sıcak elleriyle sensizlikten üşümüş ellerimi ov.
Bu gece, şarkıların en sağrılı hüzünlerine yapışarak, saatlerin hüzün kümelerine yolculuk edeceğim. Ölümsüzlük yazıtlarının çağlarına geçecek, acılar kentinde yüreğini saklayacağım. Bu gece, kendime suçüstü yapacak, sevdanın duruşmasına sunacağım seven yüreğimi. Şiirden şiire atlayarak, sevincin ve coşkunun kelepçelerini karanlık dehlizlere itecek, umutsuz aşkların bulutlar ülkesinde lirik düşünüşlerle seni ve sevdanı sınırsız yalnızlığımın mezarlarına gömeceğim.
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Bir duanın tam orta yerinde aşka açtım özlemli avuçlarımı, sen yoktun. En yüce dileklerime murat aradım gözlerince. Bir düşünüşün kıyılarına kurdum sevda çadırımı, rengârenk çiçekler ektim yıldızlar kayarken gökte. Ay sancılı bir ışıltıyla göz kırptı, uzaklardan bir ses özlem olup haykırdı, ansız bir yel esti geceme, sen yoktun, kandilimdeki yağ tükenişe yol alıyordu. Sessizliğimiz çarptı siyah duvarlara, gece yorgun bir mevsim gibi esniyordu.
.....................
Binbir gece masallarının büyüsü gibi okuyanı sarıp sarmalıyor satırlarınız... Yüreğinizdeki sevdanızla daim olsun akdeniz kokulu mutluluklarınız sevgili dost...
Kutluyorum iyi dileklerimle...