Nuruşah
Biz küçükken en çok anlatılan kişilerin başında gelirdi ama o zamana kadar görmüşlüğümüz tanımışlığımız yoktu kendisini. Hep O’nun ağalığından, güngörmüşlüğünden, kimlerle beraber olduğundan, kimlerle yemek yediğinden, karakolda işi nasıl bitirdiğinden, ne tarz giyindiğinden Ankara’da işleri hangi yolla yürüttüğünden bahsedilir ve biz de ağzı açık dinlerdik bunları hep.. Köyümüzde demek böyle birileri de varmış, bak meseleleri nasıl da çözüyor, işleri nasıl da bitiriyor, fakir ve fukaraya nasıl da destek oluyor diye hoşnut olurduk, imrenirdik adeta..
Eskiden muhtarlık da yapmış Kazım Emmi. Köyde bin dönüm arazisi olduğundan bahsedilir; orakçısı, tırpancısı ,harmancısı ve evinde hayvanlarına bakan ve kendi hizmetinde bulunan bir de hizmetçisi olduğundan söz edilirdi.
Biz büsbütün merak ederdik Kazım Emmi’yi, adeta efsane gibiydi gözümüzde. Oğlu Nuruşah vardı ve biz O’nu da bilmez tanımazdık, adını duyar işitirdik sadece. Ulaşamazdık bir türlü kendisine..Ne de olsa ağa çocuğuydu, fakir fukara garip gureba ile ne işi olabilirdi. Nuruşah farklı ortamlarda bulunur, köy gençleriyle bir araya gelmez, onlarla buluşmaz, çoğu zaman şehirde edindiği arkadaşlarla zamanını geçirirdi.
Nuruşah alışıldık bir isim de değildi köyde. Bize bir farklı gelirdi. Biz hep Hacı, Veli,Hasan, Hüseyin,Durmuş gibi isimleri duyagelmiştik yakın çevremizde. Nuruşah sanki biraz daha gücü ve azameti temsil ediyor gibi geliyordu insana.
Zaten Kazım Emmi oğlunu çok güçlü bir yerin kızı ile evlendirmişti, Yapalak’tı hısım olduğu yerin adı. Kavgada gürültüde gözünü daldan budaktan esirgemeyenlerin memleketiydi Yapalak..
Arka almıştı, güç almıştı Kazım Emmi, artık sırtı yere gelmezdi. Zaten hep öyle konuşulur, bu tür yorumlar yapılırdı arkasından. Kazım artık yıkılmaz denilirdi, O’nu alt edecek çıkmaz şu ovada; bir dokunan, bir bulaşan olsun, yan gözle bir bakan olsun tüm Yapalak yığılır buraya denilirdi.
Nihayetinde Kazım Emmi’yi görme şansı elde edecektik. Bir ses geldi uzaktan bağırtkan bir ses, Kazım Ağa başefendiyle yolda gidiyor, koşun yetişin denildi.
Çok merak ediyordum, nasıl biriydi acaba; çok mu boyluydu, yaşı nasıldı, ağa görüntüsü, güç ve azamet görüntüsü var mıydı diye.. Bu kadar geniş arazinin sahibiydi. Ovada yedirmiş, içirmiş, çevre ve dost edinmiş güçlü yerle hısımlık tesis etmiş birisiydi. Nasıl merak edilmezdi ki..
Az sonra merakım gidecekti, görecektim Kazım Emmi’yi. Hayal meyal hatırlıyorum, o yıllarda herhalde atmışlı yaşlarda, orta boyun biraz altında, topağımsı yapıda, beyaz tenli, seyrek ve beyaz saçlı, hızlı yürüyormuş görünmekle birlikte yavaş ilerleyen, bir köy ağası değil de şehir beyefendisi görünümünde hatta fötr şapkasıyla sanki Ankara’da meclisteymiş hissi uyandıran, vekilden ziyade senatörü andıran yapıda bir kişi Kazım Emmi.
Arkadan yetişemedik, daha yakından göremedik, sesini işitemedik, hızlı ilerlediler ama olsun bu kadarı da merakımızı gidermeye yetmişti. Bu dönem aslında, Kazım Emmi’nin gerileme dönemiymiş meğerse. Köyde anlatılırdı hep, Kazım borçlanmış, tefecilerin eline düşmüş eli açıklığın bu kadarı fazla, borcu kapatmak için Savak’taki tarlayı değmez fiyatla satmış denilirdi. Yine bir başka zaman, Kamışlıok’taki tarlayı yarı fiyatına vermiş diye dinlerdik.
Geriye gidiş başladığı zaman çöküş kaçınılmazdır, tutunamazsınız artık.Nihayetinde dibi görmek kaderdir.Yavaş yavaş eski dostlar bir bir çekilirler çevrenizden, kalanlar da son kırıntılardan istifade etmek için yanınızdadırlar, bunu böyle bilmeniz gerek..
Bir süre sonra yaşamaya başlamıştı bu anlatılanları Kazım Emmi. Değil şehir, köyde bile yalnızdı ve çevresinde kimsecikler yoktu.Yaşı belki de yetmişi aşmıştı, hareket alanı daralmıştı, insanlar iyi gün dostları bir bir çekilmişlerdi çevresinden.Yalnız hissediyordu kendini artık hem de çok yalnız..
Tek uğrak yeri Hacı emmimin yanıydı, orda itibar görürdü biraz. Hürü bacım dayı derdi ve saygıda kusur etmezdi ama her nedense memuriyen çok hoşnut olmazdı O’nun gelip gitmesinden. O geldi mi konuşuyorsa susar, sırtını döner anlatılanlara ilgisiz kalır, bazen ayağını uzatır, kimi zaman da anlatılanlara ters cevap verir ve annesine babasına da yüz vermeyin şu adama niçin gelip gidiyor rahat edemeyecek miyiz şu evde derdi.
Kazım Emmi’nin bu durumundan oğlu Nuruşah da etkilenecekti. Çocukluğu ve gençliği çoğu kişinin imreneceği şekilde oldukça rahat ve renkli geçen Nuruşah eski günlerini arıyordu ama bu yaşamın geri gelmesi pek mümkün değildi ve sanırım kayınpederinden de destek alamıyordu ve çaresizdi büsbütün. Ali Rıza Emmi’nin de işleri eskisi gibi iyi gitmiyordu. O’nunki çöküş olmasa da gerileme noktasındaydı henüz.
Esas olan, doğru olan çalışıp didinerek, emek sarfederek kendi edindiğiniz imkan ve varlıkla yaşamı sürdürmek olsa gerek. Kolay da kaybetmezsiniz o zaman eldekini avuçtakini. Sahip çıkarsınız varlığınıza israf etmezsiniz, sabun köpüğü gibi kaybolup gitmez elinizden.
Seksenli yıllar, on sekiz on dokuz yaşındayım ve Kazım Emmi’yi ilk gördüğüm dönemin üzerinden neredeyse on iki on üç yıl geçmiş, O’nun için yokluğu bile aratır yıllar başlamıştı ve ne zaman görsem ya da denk gelsem içim burkulur, bir tuhaf olurdum.
Babamın yem dükkanının karşısında kendisiyle aynı iş yapan iyi giyimli, bakımlı ama öyle olmakla birlikte kaba saba ipe sapa gelmez,zır zop birisi vardı ve rahatına da oldukça düşkündü bu kişi. İş yerine; ne zamanki ortalık toparlanır, içeri ısınır, çay demlenir ancak öyle teşrif ederdi.
Bu işleri yapan biri vardı ve kendisini zorlamak ve hırpalamak için bir neden yoktu. Soğukta, karda kışta her sabah Kazım Emmi gelir dükkanı açar, sobayı ateşler, temizliği yapar masayı siler, çayı demler ve patronunun gelmesini beklerdi. O yıllar herhalde karın tokluğuna bu işleri yapıyordu ve başkaca bir şansı da yoktu zaten. Gelinen nokta ne yazık ki burasıydı ve yolun sonuydu.
Üzüntü vericiydi elbette ve üzülürdüm gördüklerim karşısında. Bir dönem kendisi için yapılanları şimdi O bir başkası için yapıyordu ve hem de bu ilerlemiş yaşına rağmen. Bir çoğumuzun, hemen hepimizin başına gelebilecek bir son..Kaçınılmaz son.. Bir gün mal da bitiyor mülk de. Mal da yalan mülk de..Kalıcı olan, aslolan insanlık..
Kemal GÜL
19.09.2012
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.