- 1420 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
_-- BENCE --_
Yaşamının en güzel günleri lise ve üniversite yıllarıdır. En yoğun duyguları bu dönemde yaşamışızdır. Ani iniş ve çıkışlar ve hayat hep pembedir. Sadece aşk ve sevgiliyle, arkadaşlarınızdan ibarettir. Bilinçsiz aileler dışında tabiî ki. Hayatınız en güzel günleri güzel değildir artık. Aile her zaman engeldir sizin için. Özellikle korumacı bir aile yapısına sahipseniz, artı bu duygu biraz daha yoğunsa ailenizde kısaca yandınız demektir. Hayatınızın en güzel yıllarında sinemada değil de evde film izlemek zorunda kalırsınız. Yaptığınız her hareket ve tavırlarınızdan şüphe duyulur. Uyku tutmaz geceleri kitaplara gömülürsünüz. Sabah kalktığınızda solgun uykusuz bir yüz ve gözaltlarınız hafif morarmıştır. Çocuğumuz acaba uyuşturucumu kullanıyor diye endişelenir garip üstü sorularla karşı karşıya kalabilirsiniz.
Birde bayansanız çevrenizdeki bütün erkekler size kötülük yapabilir, şeklinde empoze edilmiştir. Hepsine düşman gözüyle bakarsınız. Mümkün olduğunca erkek milletinden uzak kız kıza vakit geçirmeye başlarsınız. Erkek arkadaş mı hayaldir. Yalnızca platonik aşklar vardır hayatınızda. Bu özelliğiniz yüzünden normal bir şekilde bile bir erkekle konuşamazsınız. Yüzünüz kızarır ve kekelersiniz. Karşısında rahat olamazsınız. Birde toplum faktörü var özellikle küçük şehirlerde tutunki liseden bir erkek arkadaşınızı gördünüz, yanınıza geldi hal hatırınızı sordu. Etrafınızda mutlaka sizi tanıyan birkaç kişi vardır ve görürler. Şöyle en şüphelisinden bakarlar size. Ne komik değilmi. Bu zihniyetin varlığı ailenin korumacılığını artık çevreye ne deriz şeklinde tetikler. İyice korumacı olurlar. Evlenirken bile nişanlınızla el ele sokakta gezemezsiniz. Baş başa bir akşam yemeği yemek bile hayaldir.
Sonra bu kız evlenir. Tabi ne olur. Gazetelerin toplumsal sorunları cevaplayan köşe yazılarını okursanız. Beni çok iyi anlarsınız. Mutsuz bir evlilik. Mutsuz çocuklar. Doğal olarak mutsuz bir toplum. Belki benim için sen hangi devirde yaşıyon kardeşim bile diyen olmuştur eminm.Doğru ama hala o devirlerde yaşayan bir toplumuz. Kabul edelim.
Bence bu zihniyetin değişmesi ve insanlara bebekliğinden itibaren öz güvenin aşılanması aşırı korumacılığın sakıncaları anlatılmalı. En önemlisi insanların toplum için değil de kendi için yaşaması fikri oturtulmalı. Ruhsal açıdan sağlıklı bireylerin olduğu bir toplum olabilmek için bunlara dikkat edilse ne kadar güzel olacağı düşüncesindeyim. Sağlıklı bir toplum için sağlıklı ve bilinçli bireyler yetiştirilmeli ve bunun için çalışılmalı benim görüşüm. Belki şu ortamda işsizlik vs. gibi sorunlar daha ön planda olabilir. Belki bunları zamanla aşarız. Ekonomisi iyi gelişmiş bir ülke olabiliriz ilerde ama ruh ve fikren sağlıklı bireyler olmadığı sürece bunun hiçbir anlamı kalmayacaktır.