- 925 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
özür dilerim
Günlerdir çırpınıyorum mazinin içinde. Bütün çabam seni unutmak adınaydı, ha unuttum ha unutacağım derken bir telefon sesiyle alt üst oldu bütün dünya…
Tanınmayacak kadar değişmişti sesin ve özür dilerim diyordun… “nasıl yaptım bilmiyorum ama seni çok üzdüm, çok ağlattım; özür dilerim.”
Gittin, gidişinin üstünden aylar, yıllar geçti… büyük bir boşluk kaldı ardınsıra bir de soğuk esen bir rüzgar. Zaman kavramı anlamını yitirmişti, nerde olduğumun bile önemi yoktu. Elimde kadeh, gözlerimde yaşlar… ağlaya ağlaya sızıyordum geceler boyu.
Sesin yankılanıyordu boş odalarda; kollarında beni uyutmak için saatlerce söylediğin ninniler duvarlara çarpıp kulaklarımı tırmalıyordu. Sonra gözlerin geliyordu gözlerimin önüne; elimi tuttuğun zamanlarda nasıl da gülüyordu. Yalan olamazdı ki bu ışık, içimi ısıtan sarılmaların yalan olamazdı…
O kadar çok karışmışken sana ağır gelmişti bu sensizlik. Sanki bir yanımı alıp gitmiştin… nefes alamıyordum boğazıma düğümleniyordu hıçkırıklarım… gözlerimde bir bulut, dinmek bilmeyen nem…
Güneşini karartmak istiyordum senin tıpkı benim dünyamı kararttığın gibi… seni diri diri toprağa gömmek istiyordum; sanki daha kolay nefes alabilecektim böyle olursa ya da yüreğine paslı bir çivi saplamak istiyordum…
Bunların içinde bocalarken aklım, yüreğim mutlu olup olmadığını merak ediyordu. Böyle viranenin içinde beni bırakıp gittikten sonra mutlu oldun mu diye düşünüyordum.
İçim acıyordu…yüreğimi teselli edecek bir yalan bulamıyordum.
Unutmak için girdiğim bütün yollar tuzaklarla doluydu, çaldığım kapılar canımı acıtıyordu. Bir savaştaydım sanki ve bütün bedenim yara almıştı. Önümü göremeyecek kadar kör olmuştu gözlerim, yüreğim artık hiçbir acıyı hissetmiyordu. Buz tutan bir geleceğe doğru yürüyordum sanki geçmişim cayır cayır yanarken. Üşüyordum; mazi içimi yakarken ben çok üşüyordum.
Sonra bir okyanus vardı ayaklarımın altında, gözyaşlarımdan yarattığım ve bir çok göz vardı hayal meyal hatırladığım; ben çırpınırken uzaktan seyreden gözler. Ayaklar vardı her kalkmaya çalıştığımda bir tekme daha atan ve kocaman bir yalnızlık.. soğuk duvarlara sarılarak dindirmeye çalışıyordum sensizliğimi…
Yüreğim bir serçeden farklı değildi, uçmak istiyordu ama korkuyordu… esaretin içinde kendine özgürlük yaratmaya çalıştı. Bilmediği şehirlerde tanımadığı insanlar arasında kayboluyordu çok zaman.
Sonra dualar yükseliyordu parçalanmış dudaklarımdan semaya… kuruyan bir güldüm ve toprağa düşmek istiyordum. Toprağa tutunan köklerimde can kalmamıştı artık. Bir şahindim sanki kanatları kırık… bitmiştim işte ben, siyah beyaz bir film gibi; bitmiştim sonu hüsran dolu bir roman gibi…
Sonra alışır gibi oldum sensizliğe… aslında -mış gibi yaptım… yaşamak zorundaydım çünkü bir gün karşına geçip yüzüne tükürmem gerekiyordu. Gözlerinin içine bakıp ben sana ne yaptım demem gerekiyordu… birazcık canını acıtabilir miydim bilmiyorum ama içimdeki öfke bir nebze olsun dinecekti belki.
Bu umutla tutundum toprağıma, dalıma. Can suyumu sana olan öfkemden aldım sanki. Sonra benden önce sen çıktın karşıma… yıllardır biriktirdiğim bu öfke tam patlamak üzereydi ki sen özür diledin… İyileşti galiba kalbim, bütün yaralarım iyi oldu. Kaybettiğim geleceğim önüme serildi. Gecelerce ben ağlamadım ve sanki ben seni hiç sevmedim!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.