- 1902 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
CAN GÜRZAP
Babası: REŞİT GÜRZAP,
İsim Babası: MUHSİN ERTUĞRUL,
İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun dev sanatçıları arasında büyüyen,
sinema, tiyatro ve dizi oyuncusu, yazar, eğitmen, yönetmen ve tiyatro sahibi
CAN GÜRZAP...
Babası tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmen REŞIT GÜRZAP.
"İsim Babam" dediği ise Çagdas Türk Tiyatrosu’nun kurucusu MUHSİN ERTUĞRUL...
Bir de etrafındaki sanatçıları sayalım:
Vasfi Rıza Zobu, Bedia Muvahhit, Kemal Gürmen, Cahide Sonku, Şaziye Moral, Raşit Rıza, Mahmut Moralı, Yaşar Özsoy, Kemal Tözem, Suavi Tedü, Perihan Yenal, Behzat Butak... gibi Türk Tiyatrosu’nun dev sanatçıları!..
Eh, baban Reşit Gürzap, "isim baban" Muhsin Ertuğrul olsun, çocuklugun da İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun dev sanatçıları arasında geçsin;
ve sen gel başka bir meslek seç!..
Hani derler ya "perşembenin gelişi çarşambadan bellidir"...
Olması gereken de olmuş zaten, ve o da baba mesleğini seçmiş...
İyi ki de seçmiş; başarılı olarak, babasının yüzünü kara çıkarmamış oğul
CAN GÜRZAP!..
O, hem tiyatroda oyuncu olarak başarılı olmuş, hem 70’li yıllarda Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nde eğitmenlik yapmış, 1978 yılında İstanbul Devlet Tiyatrosu Kurucu Müdürlüğüne atanmış, kuruluşunda bulunmuş, 1990 yılından bu yana, doğru, güzel, etkileyici konuşma eğitimi veren "DİALOG"u Arsen Gürzap’ la beraber kurmuş.
DİALOG
Türkiye’de etkili iletişim, güzel konuşma, spikerlik, spor spikerliği, seslendirme, dublaj gibi alanlarda eğitim veren ilk özel kurum özellligini taşıyor. Bugüne dek 100’ün üstünde kuruma, 15 binden fazla katılımcıya etkili konuşma; 1000’den fazla katılımcıya spikerlik ve yüzlerce kişiye seslendirme ve oyunculuk alanlarında eğitim vermiş.
Can Gürzap’ın kendi yönettiği bu eğitim kurumunun eğitim kadrosunda ise şu sanatçılarımız var: Arsen Gürzap, Hakan Altıner, Levent Öktem, Kazım Akşar, Ali Düşenkelkar, Yalçın Boratap, Mehmet Gürhan, Zeynep Erkekli, Serap Eyüboğlu, Hülya Aydın ve Aslı Yılmaz... gibi.
TİYATRO DİALOG
Ve şimdi de (Ocak 2009) "çağa uygun, insanı anlatacak güncel oyunların sahneleneceği" "TİYATRO DİALOG" adını verdiği kendi tiyatrosunu kurdu. "Yeni İnsan Yeni Tiyatro" sloganıyla kurduğu kendi tiyatrosu "TİYATRO DİALOG"un ilk oyunu ise
„Bana Bunu Yapma“, Richard Baer’in yazdığı oyunu Zeynep Avcı ve Yalın Karabey Türkçeye çevirmiş. Can Gürzap’ın yöneteceği romantik-komedi tarzı oyunda oynayanlar: Can Gürzap, Nurseli İdiz, Atilla Pakdemir ve Veysel Diker.
Sanatçımızla yapmış olduğum söyleşime geçmeden önce, babası Reşit GÜRZAP’ı biraz tanıyalım isterseniz:
Reşit GÜRZAP (1912-1990)
Tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmeni. İstanbul’da doğdu. 1932’de Süreyya Opereti’nde Satırzadeler adlı oyunda profesyonel olana kadar, 1926’dan başlayarak amatör olarak çesitli tiyatrolarda oynadı. 1934’te girdiği İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda özellikle müzikli oyunlarda ve operetlerde tanındı. 1977’de Şehir Tiyatroları’ndan emekli oldu. 1946’dan başlayarak sinema ve sonraki yıllarda da televizyon dizilerinde rol aldı
Ve GÖNÜL HIRSIZI...
Tiyatro İstanbul prodüksiyonu olan GÖNÜL HIRSIZI adlı oyunu 2008’in Mart ayında İstanbul’da seyrettim. İstanbul’daki söyleşi turumun o bölümünde şu satırları yazmışım (Arşivimden):
"Ve son durak Tiyatro İstanbul...
Son duraktaki oyuna geçmeden önce birşeyin altını ben de çizmek istiyorum:
Tiyatro seyircisi var!..
Hani bazen televizyon tartışmalarında sık sık yinelenen bir cümle duyarız:
"Türk Tiyatrosu seyirci kaybında!.."
ya da:
"İyi oyunlar, kaliteli oyunlar doluyor!.."
Ben ikincisine katılıyorum. Çünkü geçen seneki İstanbul Turu’mda da bunu yaşadım, gördüm.
Seyrettiğim oyunlar kapalı gişe oynadılar. Seyircinin gişede gişe memuruna yalvararak: "Kenara bir sandalye koyun, orada da seyrederim" dediğini kulaklarımla duydum.
Evet gelelim son oyuna: GÖNÜL HIRSIZI...
Oyundan önce İlkay Saran ve Nilgün Belgün’le, oyundan sonra ise Can Gürzap’la söyleşi yaptım.
Tiyatro İstanbul’un sergilediği bu oyunu Gencay Gürün Türkçeye çevirmiş. Yöneten ise Can Gürzap. Her on yılda başka bir kadınla evlenmenin dışında da arada sevgili değiştiren çapkın bir adamın başından geçen karmaşık maceraların sergilendiği bir komedi Gönül Hırsızı.
Oynayanlar: Can Gürzap, Nilgün Belgün, İlkay Saran, Melda Gür, Levent Ulukut, Ahsen Ever ve Tuğçe Doras.
Bu oyunda diğerleri gibi kapalı gişe oynayan oyunlardandı."
Tiyatro devlerinin arasında büyüyen CAN GÜRZAP...
Ünlü bir tiyatro oyuncusu olan babam Reşit Gürzap’tan dolayı, doğduğumdan itibaren tiyatro sanatçılarından oluşan bir ailenin içinde büyümüşüm. En ilginci de babamın hocası, yakın arkadaşı ve beraber çalıştığı modern Türk Tiyatrosu’nun kurucusu Muhsin Ertuğrul benim isim babamdı. Kendisini çok yakından tanıma fırsatım oldu. Hele onunla, Dram Tiyatrosu’ndaki o küçük odasında birebir tanıştığımda 5 yaşında idim. O günü hiç unutmam, hep hatırlarım. Çok şık giyinen bir insandı Muhsin Ertuğrul. Onun bana çok faydası olmuş, bana yol göstermiştir. Çocukluğum hep İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun kıymetli sanatçıları arasında geçti.
Vasfi Rıza Zobu, Bedia Muvahhit, Kemal Gürmen, Cahide Sonku, Şaziye Moral, Raşit Rıza, Mahmut Moralı, Yaşar Özsoy, Kemal Tözem, Suavi Tedü, Perihan Yenal, Behzat Butak... gibi Türk Tiyatrosu’nun değerli tiyatro sanatçıları arasında oldum hep. Ben o kadroya yetiştim; çocukluk dönemimin tiyatro kadrosu bu isimlerden oluşuyordu. Bu sanatçıları hem kuliste görürdüm hem de evimize gidip gelirlerdi. O ortamı ben teneffüs ettim; bu çok önemli benim için...
Tiyatro sevgisinin oluşması...
Bu dev tiyatro sanatçılarının arasında çocukluğumu geçirmeme rağmen, bende tiyatro sevgisinin oluşmaya başlaması çocuk tiyatrosu ile oldu. O yıllarda Muhsin Ertuğrul çocuk tiyatrosuyla çok ilgilenirdi. Ben her hafta muhakkak çocuk tiyatrosuna giderdim. Çocuk tiyatrosuna gittiğimde sanki cennete gitmiş gibi olurdum, o derece etkilenirdim; çok mutlu olurdum. Ben tiyatro oyuncusu olmasaydım sanatçı olurdum...
Muhsin Ertuğrul müthiş bir entellektüeldi...
Muhsin Ertuğrul, çok dürüst, mücadeleci ve kavgacı, her şeyden önce de müthiş bir entellektüeldi. Ve pek bilinmez; Muhsin Ertuğrul Türkiye’deki kadın haklarının en önemli savunuculuğunu yapmıştır. Ve bu savunmanın sonunda da galip gelmiştir. Yani Türk kadınını sahneye çıkarmıştır. Türk kadınının sahneye çıkması demek, Türkiye’nin uygarlığı açısından müthiş bir görünüm ortaya çıkmıştır. Kadının o tarihlerde değil sahneye çıkması, tiyatroya bile gidemezdi. Müthiş bir taassup vardı; insanın içini karartan bir taassuptu bu. Muhsin Ertuğrul yazdığı yazılarıyla önce bunu hırpaladı, sonra da Atatürk’ün desteğiyle taassubu paramparça etti. Muhsin Ertuğrul’un Türk Tiyatrosu’na yaptığı hizmetler sayfalarla anlatılamaz!..
Babam Reşit Gürzap...
Babam da, Muhsin Ertuğrul’un yönetiminden gelen bir sanatçı idi. Zaman zaman turnelere beni de götürürdü. Son derece titiz, çalışkan, tiyatroyu ve oyunculuğu çok severdi. Sadece babam değil, tüm yukarıda saydığım, yani içinde büyüdüğüm bu tiyatronun devleri, hepsi titiz ve disiplinli idiler. Babam ileri yaşlarında da hep oyun oynamak istedi. Ancak son iki sene oynayamadı. Ben onu ölümünden iki sene önce oynattım. Bana hep "ne olur bir oyun daha oynayayım" diye yalvarırdı. Tiyatro oyuncusunun en önemli sorunu oyun oynayamamaktır. Yaşı ilerledikçe oynayacağı roller azalır; roller azaldıkça da oynama şansınız azalır, ya da hafızanız ve bedeniniz giderek ihanet etmeye başlar. O zaman da buruk bir ölüm sizi bekler.
Benim oynadığım her oyunu üç dört kez seyrederdi, çalışmalarımı izlerdi. Bana verdiği tavsiyelerden bir tanesi: Ben sahnede çok dolaşırım, yerimde duramam. Bir gün oyundan önce kulise geldi, ilk oyunlarımdan bir tanesiydi, "otur ve oyundan önce bir muz ye!.." dedi. Onunla aynı oyunda oynayamadım. Ancak iki televizyon oyununda beraber olabildik. Ölümünden iki yıl önce de benim yönettiğim televizyon oyununda oynadı. 1990’da 78 yaşında vefat etti. Bu mesleği seçip, onun yolundan gideceğim zaman da "tiyatro oyuncusu olmak istiyorsan okuluna gitmelisin" dedi. Yoksa o sıra tiyatronun yönetim kurulunda idi. Beni de yanına aldırabilirdi.
Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü...
1963 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı’nın Tiyatro Bölümü’ne başladım. O zaman eğitim 5 yıl sürüyordu. Ben dördüncü yılımda, yani öğrenciyken, Devlet Tiyatrosu’nda başrol oynadım. Cüneyt Gökçer başrol vermişti. Sevgi Sanlı’nın "Menekşe Yaprağında İncinen Kız" adlı oyunda Arsen’le beraber oynadım. Oynamaya beşinci sınfta da devam etmiştim. Güngör Dilmen’nin "Akad" oyunuydu. 1968 yılında da konservatuvarı bitirdim. Mezun olduğum 68-69 sezonunda Devlet Tiyatrosu’nda biri çocuk oyunu olmak üzere üç oyunda oynadım.
Konservatuvardaki değerli hocalarım...
Ankara Devlet Konservatuvarı o dönem eğitmen yönünden çok güçlüydü; çok değerli hocalar vardı. Bölüm Başkanı Mahir Canova, Cüneyt Gökçer, Nüzhet Şenbay, Ruşen Kam, Refik Ahmet Sevengil, Nurettin Sevin, Salih Canar bir de İstanbul Şehir Tiyatrosu’ndan Ankara’ya gelen dekor, kostüm ve sahne tekniği ögretmenimiz Max Meinecke... gibi hepsi birbirinden değerli hocalarımız oldu.
Londra bursu...
Konservatuardan mezun olduktan sonra Devlet Tiyatrosu’nda oyunculuğum devam etti. O ara Konservatuvar’ın Tiyatro Bölümü eğitmen olmam için bana yurtdışı bursu verdi. Teklif Mahir Canova’dan geldi. Kabul ederek Milli Eğitim Bakanlığı’ndan aldığım bursla Londra’ya gittim. Benimle beraber burs alan Muammer Çıpa ve Yücel Erten’de vardı. Londra’da "Central School of Speech and Drama"da üç yıl eğitim aldım. Burada hem oyuncu eğitmenliği hem de çok yoğun bir şekilde reji eğitimi aldım. Bu okul hala dünyanın en iyi okullarından biridir. Bunun dışında diğer ülkelerdeki seminerlere katıldım, çalışmalar yaptım. Türkiye’ye döndükten sonra ise Ankara Devlet Tiyatrosu’nda hem yönetmen hem de oyuncu olarak işe başladım. Konservatuavarda öğretmen olarak görev yaptım. İlk reji denemem bir çocuk oyunu idi. TRT’de radyoya birçok radyo tiyatrosu hazırladım.
Kurucu Müdürlüğüm...
1978’de İstanbul Devlet Tiyatrosu’na kurucu müdür olarak tayin edildim. İst. Devlet Konsevatuvarı’nın Tiyatro Bölümü’nün kuruluşunda bulundum. Ancak 1,5 yıl sonra Devlet Tiyatrosu Müdürlüğünden ayrıldım. Turgut Özakman zamanında yine müdürlüğe getirildim. 1986’da da konservatuvardaki görevimden ayrıldım. Oyunlar sergiledim, önemli başrollerde oynadım. Tüm oyunlarımda mutlu oldum; severek oynadım. Arada sevmeden, beğenmeden oynadıklarım olmuştur. Fakat onları da sevmeye çalıştım. Çünkü sevgisiz bu işi yapamazsınız...
Televizyon çalışmalarım...
Televizyon oyunculuğum 1968 yılında öğrenciliğim sırasında başladı. TRT Ankara Televizyonunda TV oyunlarında oynadım. Bunlar haftada üç gün ikişer saat canlı yayınlardı. Televizyonla ilişkimi hiç kesmedim; hem oyuncu hem de rejisör olarak. Geçimim radyodan oluyordu. Ankara radyosunda Türkçeye çevirdiğim birçok oyun oynandı.
Türk Tiyatrosu üzerine...
Türk Tiyatrosu’nun elinde potensiyel var. Elemanları, oyuncusundan ışıkçısına ve dekorcusuna kadar hepsi dünya çapındadır. Oyunculuk yönünden dünya oyuncularıyla kıyaslanabilecek iyi oyunculara sahibiz. Hatta Avrupa ve Amerika’nın üstünde olan oyunculara sahibiz. Ancak bu kalite yeteri kadar değerlendirilemiyor!.. Nasıl?.. Destek paraları olmayacak kişilere gidiyor. Türk Tiyatrosu’nun geleceği amatör heyecanla çalışan gençlerle sağlanabilir. Devlet bazı tiyatrolara fazla para veriyor. Başkan olan tiyatro patronlarına paralar akıyor. Oysa pırıl pırıl, heyecan dolu, tiyatro sevgisiyle güzel işler yapmakta olan gençlerimiz var; onlar desteklenmeli bence!..
Tiyatro binası konusunda ise çok fakiriz. Basketbol takımlarına o kadar çok para yatıracaklarına, biraz da tiyatro binalarına yatırsınlar. İş adamlarımıza bu konuda iş düşüyor. Kendilerine dönsünler. Tiyatronun olduğu yerde huzur olur, savaş olmaz, kötülük olmaz. Almanya’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ilk onarılan binalar tiyatro, opera ve bale binalarıydı. Niye? insanların bitmiş olan ruhlarını tedavi etmek için!..
Oynadığım oyunlardan bazıları...
Akvaryum, Andromak, Yanlışlıklar Komedyası, Altı Kişi Yazarını Arıyor, Tango, Kahvede Şenlik Var, Amadeus, Sırça Kümes, Salıncakta İki Kişi, Maymun Davası, Seneye Bugün, Sanat, İdeal Bir Koca, Çılgın Haftasonu, Bu Adreste Bulunamadı, Taraf Tutmak, Yarım Bardak Su, Gönül Hırsızı ve son olarak ta kendi kurduğum "Tiyatro Dialog" adına hem yönettiğim hem de oynadığım "Bana Bunu Yapma" adlı oyun.
Yönettiğim oyunlar...
Bana Bunu Yapma, Gönül Hırsızı, Amadeus, Taraf Tutmak, Terlik, Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi...
Oynadığım filmlerden bazıları...
Yorgun Ölüm, Yorgun Savaşçı, Ağrıya Dönüş, İlk Aşk, Yangın, Metres, Yaşam Kavgası, Kurtlar Vadisi Pusu, Aşk Beklemez, Rüyalarda Buluşuruz, Halk Düşmanı, Aşkımızda Ölüm Var, Seni Yaşatacağım, Aşk ve Gurur, Beyaz Yalanlar, Bir Aşk Uğruna, Ateşten Günler, Kartallar Yüksek Uçar, Sırça Kümes...