- 1002 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Pireler
PİRELER
“Pirelerin Gazabı” mı deseydim acep? Belki daha uygun olurdu.Neyse başlık olduğu gibi kalsın da biz anlatımıza başlayalım.Ömer Seyfettin’in ünlü bir öyküsü vardır.Adı Perili Köşk.Cinlerin, perilerin hingilim attığı güzel bir öykü.Aslında o öyküde cinler,periler yok. Köşkün sahibi Hacı Niyazi Bey’in dalaveresi var. Safderunların saflığından yararlanıp bunu kendi çıkarına kullanan hin oğlu hin,cin oğlu cindir Hacı Niyazi Bey.
Perili Köşk filme de alındı.Film hali hazırda ilgiyle izleniyor. Çünkü insanımızın bu tür filmlere olan ilgisi hepimizin malumu.Filmi seyretmişsinizdir.Öyküyü okumanızı da tavsiye ederim efendim.
Bizim anlatımızda cinler,periler yok.Pireler var. Olayın geçtiği “İn”de belki de cinler,periler var.En azından efsane,masal gibi anlatılarda.Araştırıp soruşturmak lazım.Hırkalılar’dan sorup sual edelim bakalım.”İn” üstüne efsane var mı? Vardır mutlaka...
İn, Hırka civarında Kızılırmak’ın kuzey yakasında Çokgöz’ün batısında, hemen yanı başındaydı.Çokgöz, Selçuklular’dan kalma tarihi bir köprüydü.Bir büyük kemer,bu kemerin iki tarafına tesbih tanesi gibi dizilmiş irili ufaklı kemerler.Tam on yedi tane. On yedi göz. Bu yüzden köprünün adı Çokgöz’dü.
Çokgöz, şimdi Yamıla (Yamula) Barajı’nın suları altında kaldı.Çokgöz yok artık.Çokgöz’le birlikte bir tarih de yok oldu.İn, sular altında kaldı.Deminden beri “İn...İn...”diyorum. İn, ırmak kenarındaki kayalıklarda oluşmuş doğal mağaralardı.Tavanı bir hayli yüksek.Labirent gibi koridorlardan birbirine bağlı göz göz odacıklar.Bazı odacıklar genişçeydi.Bir köşesine ocak yapıp ateş yakmış çobanlar.Koyun sürmüşler buraya. İn, olmuş davar yatağı.
Günlerden bir gün bir ihbar geldi Kayseri Kültür Müdürlüğüne.”Tarihi eseri ahır yaptılar.Kaya içindeki evleri davar yatağı yaptılar”diye.İhbar üstüne seferber oldu Kayseri Kültür Müdürlüğü.Hemen uzmanlardan oluşan bir inceleme kurulu oluşturuldu. Müze Müdürü Hamdi Biçer başkanlığındaki kurul, bindi resmi hizmete mahsus bir arabaya.Erkilet üstünden vasıl oldu heyet İn’e.Hamdi Biçer Yazıçepnili.Yazıçepnililer bilir Çokgöz’ü,İn’i. İn, Yazıçepni’ye hepi topu on kilometre mesafede çünkü.
Bıraktılar arabayı Çokgöz’ün ayağında.Yürüdüler İn’e doğru.Yürüyecekleri mesafe 20-25 metre.Geldiler.Uzmanlar kapı arıyor girecek.Araç şoförü Mehmet Bey uyardı kurul üyelerini.Müdür Hamdi Biçer’i.”Aman ha...İn’de pire olur.Pire üstünüze başınız sıvanır.” dedi.Kimse kulak asmadı ona..Güldüler.Müze Müdürü Hamdi Biçer dudak büktü:
“Memet!..Tereciye tere mi satıyon? Buraları avucumun içi gibi bilirim ben.İn’de pire ne gezer?”
Şoför Mehmet Bey değil İn’e girmek kapıya bile yaklaşmadı.Uzak durdu.Kurul üyeleri girdiler İn’den içeri.İncelemeye başladılar.Yanı yöreyi bir güzel tetkik ettiler.Aşağıda şırıl şırıl akan Kızılırmak...
İnceleme tamam.Çıktılar dışarı.Ufaktan ufağa kaşınmadalar.Şoför Mehmet Bey baktı ki ne bakan... Müdür Hamdi Biçer’in üstüne pire sıvanmış.Uzman heyet de pireye bulanmış.Aman yaman...
Şoför Mehmet Bey:
“Ben size dememiş miydim? Sözümü dinlemediniz.Sizi bu halde arabaya alamam.Arabayı pireler istila eder.”
Müze Müdürü Hamdi Biçer ve inceleme kurulu üyeleri ceket ve pantolonlarını çıkardılar.Bir torba tedariklendi.Ceket ve pantolonlar torbaya...Kurul üyeleri arabaya bindi.Son hızla Kayseri’ye dönüldü.Şoför Mehmet Bey heyet üyelerini tek tek evlerine bıraktı.İnceleme kurulu üyeleri o gün pireleri temizleme mesaisi yaptılar. Evlerinde... Hanımlarından da bir hayli azar işittiler.
Ha... İn’in tarihi eser olup olmadığına ilişkin rapor, olumsuz çıktı pirelerden dolayı.