- 2992 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YOZGAT OSMANPAŞA KASABASINDA GEÇEN DÖRT YILIM......
1990 Yılı yazında zorunlu hizmet görevini yapmak için kurallar gereği üç ili seçip Kırıkkale İl Milli Eğitime başvurmam gerekiyordu.
Babama danışarak sırasıyla Yozgat,Çorum,Çankırı olan il sıralı dilekcemi Milli Eğitim müdürlüğüne verdim.
Yaz tatili dönüşünde Yozgatın,Yerköye uzak Karaosmanoğlu Köyüne tayinim çıktı.
Yozgatta tanıdığım birileri yoktu ama Dernekpazarında çalışırken Yozgatta görevli bir müfettiş arkadaşla tanışmış,telefonunu almıştım.
Ahmet bey isimli Dernekpazarı’nın bir köyünden müfettiş abimi aradım ,tayinimin Karaosmanoğlu Köyüne çıktığını,merkez veya merkeze yakın başka bir yere istediğimi belirttim,sağolsun ilgilenmesi neticesinde tayinim Yozgat merkeze bağlı Osmanpaşa nahiyesindeki okula çıkarıldı.
Daha sonra Ahmet bey bir kaç yıl bizi hem teftişe hemde ziyaretime gelmişlerdi,dostun olsun yeterki her zaman bir arkadaşın,dostun olacak hayatta...
Yeni atama onayımı almak için gittiğim Trabzon İl Milli Eğitim müdürlüğünde daha öncede görüştüğümüz ilerde Bakanlık müsteşarlığını uzun yıllar yapmış olan Bener Cordan beye imzalattığım tayin kararnamemi evraka kayıt etmemi söylediler.
Evraktaki görevli Memur arkadaşYozgatı iyi biliyor olacak takıldı.-Hocam hayırlı olsun.Bak tayinin Yozgata çıkmış,sorayım sana sağlam mısın dedi.
İlk anda evellallah sağlamım dediğim lafın hakikatini Yozgata ayak basıp,göreve başladığım yıllarda anladım...
Trabzonla ilişiğimizi kesip eşyamızı Kırıkkaleye taşıdıktan sonra onbeş günlük meyil müddetini kullanıp Yozgata yalnız olarak vardım.
Usule uygun olarak oradaki Esertepe Talebe Yurdumuzda bir kaç gün kalarak Yozgatı tanıma fırsatım oldu.Ertesi günlerde bir öğle vakti bindiğim Yozgat merkeze bağlı Osmanpaşa kasabası Belediye otobüsü beni okula yakın bir yere bırakmıştı.
Burada size bu şirin Anadolu kasabasına adını veren Osmanpaşa ve Emirçini Veli hakkında biraz izahat sunmak isterim.
***
EMİR ÇİNİ VELİ HZ. VE OSMANPAŞA ...
Yozgat ili Merkez ilçesine bağlı Osmanpaşa Beldesinde bulunan Osmanpaşa Camisi’ne bitişik olan bu türbenin Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir.
Emir Çini Veli ,Şeyh Hoca Ahmet Yesevi’ nin halifelerindendir. Lakabı Şerifüddün, Babasının adı Muhammed’ dir. Emirci Sultan olarak bilinmektedir. Doğum tarihi bilinmemektedir.
Ölüm tarihi 1240’tır. Türbe içerisindeki sandukalardan birinin 1239 – 1240 tarihli Emir Sultan Şerefüddin İsmail Bin Muhammed’e aittir.
Buna dayanılarak türbenin 1239 veya 1240 yıllarında yapıldığı anlaşılmaktadır. Türbesi Yozgat’ın Osmanpaşa kasabasındadır.
Asıl adı Osman’dır. Babası çocukluğunda Ahmet Yesevi’ye gönderir. Ahmet Yesevi’nin yanında birçok kerametler gösterir.
Bir gün Yesevi Dergâhına Çin’li tüccarlar gelir.Ülkelerinde ejderha türediğini ve insanları öldürdüğünü söylerler.
Ahmet Yesevi Hazretlerinden yardım isterler. Ahmet Yesevi Dervişlerine Çin’e kim gitmek ister deyince dervişler
"emir sizindir" derler ama içlerine de bir korku düşer.
Bu sırada Osman Efendi gitmek istediğini söyler Ahmet Yesevi Osman’ın beline tahta bir kılıç kuşandırarak dualarla uğurlar. Osman Efendi tahta kılıcıyla Çin diyarında ejderhayı öldürür ve geri döner.
Başından geçenleri ve ejderhayı nasıl öldürdüğünü hocasına anlatır.
Ahmet Yesevi’de ona "Emiriçin" lakabını verir. Bu lakap zamanla bozularak Emirci’ye dönüşür ve Yozgat yöresinde, Osman Efendi hakkında bu lakap kullanılır.Osman Efendi bir görüşe göre Ahmet Yesevi’nin 1194 yılında vefatıyla Türkistan’da duramaz Rumeli’ye doğru yola çıkar ve Anadolu’da Keykavus Kalesi yakınlarında konaklar.
Daha sonra Yozgat’ın Keçikıran Köyü’ne yerleşir. Bu sırada Sivas’a Vali tayin edilen Selçuklu veziri Osman Paşa Emir-i Çin’in şöhretini duyarak yanına gelir, sohbetinde bulunur ve talebesi olur.
Hükümdara bir mektup yazarak istifa eder ve Şeyh Osman’ın zaviyesi çevresindeki birkaç köyü ve bir miktar araziyi satın alarak vakfeder.
O günden sonra tekkenin adı “ Osmanpaşa Tekkesi”, köyün adı da “ Osmanpaşa Beldesi” olarak değişir.
Yöre de anlatılan başka bir efsane ise şöyledir: Emir-i Çini sultan hazretleri, bir emir üzerine yanında İsfahanlı Halit Paşa, Veysel; Karani’nin torunu Mehmed-i Şerafetdin ve İmam Hüseyin’in torunu Sekune Hanımla beraber Anadolu’nun fethi için şimdiki Osmanpaşa kasabası civarlarına gelir.
Onlar buralara gelirken Seyid-i Batdal Gazi de Rum-i kayser hükümetinin üzerine yürür. İkisi de gittikleri yerleri fethetmeye başlarlar.
Emir Çini şehit olan askerlerini şehit oldukları yere, kendisi de öldüğü zaman şimdiki türbesinin bulunduğu yere defnedilmesini vasiyet eder.
Fetih tamamlandıktan sonra, Emir Çini, tekke kurarak mürid yetiştirmeye başlar ve ünü her tarafa yayılır. Emir Çini’nin ününü duyan Sivas Valisi Osman Paşa, Şeyhi ziyaret etmek için yola çıkar.
Gelin Güllü Köyü (şimdiki Esenli Kasabası) civarına çadır kurar.
Şeyhe haber göndererek “kendisini ziyaret edeceğine, askerleri için iaşe, atları için de arpa hazırlamasını “ söyler. Şeyh de:
“Peki, gelsinler “der. Osman Paşa gelir bakar ki Türbe ahşap bir yapı. Bir tarafta bir çinik arpa, diğer tarafta da kaynayan küçük bir kazan vardır. Kendisi için hazırlık yapılmadığını gören Paşa;
“Hocam, ben sana askerlerimle beraber geliyorum diye haber göndermedim mi,niye hazırlık yapmadınız? “ der, Şeyh;
“Paşam, buyurun gelin” der. Askerler gelir. O bir çinik arpadan atının torbasını dolduran gider. Arpayı bitiremezler. Sıra askerlerin yemeğine gelir. Ufacık kazanda ki pilavı da o kadar asker yer yer bitiremez.
Durumu hayretle seyreden Osman Paşa, Şeyh’in yanında mürit olarak kalmak ister. Şeyh de:
“Git askerlerini teslim et, görevinden de istifa et gel,“ der.
Osman Paşa denileni yapar, Şeyh’in yanına gelir, uzun zaman Şeyh’e Müritlik eder. Şeyh, Paşa’ya: -“Madem her şeyi bırakıp burada kaldın, tekkeye senin adını verelim” der.
Bundan sonra tekkeye ve tekkenin kurulduğu kasabaya “Osmanpaşa Tekkesi” denir.UlaşımTürbe; Yozgat ili, Merkez İlçesine Bağlı Osmanpaşa Beldesinde Bulunmaktadır.
***
Okuldaki müdür ve diğer ilerde çok tatlı anıları birlikte yaşayacağımız öğretmen arkadaşlar,komşularım olacak kıymetli dostlarım,hoşgeldin hocam diyerek karşıladılar.
O gün akşam bir arkadaşın evinde müsafir edildikten sonra ertesi sabah derslerime girerek o çok sevdiğim yeni öğrencilerimle tanışma fırsatını yakalamış oldum.
Bekar bir arkadaş bana evini açmıştı,beraberce yemek yaparak,eğlenerek vakti değerlendiriyorduk.Bir kaç ay içinde askere alınmayı beklediğim bu şirin Anadolu Kasabasında haftanın beş günü derslerime giriyor,cuma günü öğleden sonra memlekete döneceğim günü iple çekiyordum.
Kasımda askere alınmayınca bir ev tutarak ağustos celbine kadar kalacağım bu kasabayı sevmeye,dostlukları ilerletmeye başlamıştık..
Anadolu’da küçük bir kasabada iseniz,evli değilseniz rahat edemezsiniz.Evinize gelen giden olmaz,sizide bekar olarak evlerine kabul etmezler.
Bu o zamanda öyleydi hala bugünde geçerli görüşe göre böyledir.İnsanlar çekinirler,bekara ev kiraya vermeme konusunda da bu ihtimali göz ardı etmemek lazım...
Aileniz olduğu zaman yanınızda, bütün kapılar açılır,hanımlar hanımlarla,erkekler erkeklerle doyumsuz sohbet ortamları sonuna kadar başlar,insanlar müsafirlerini ağırlama yarışına girerler.
Kış gecelerinde Yozgat’ın daha öncede Yozgat’lı kiracımız Rafet Abiden öğrendiğimiz çocukluğumuzda tattığımız meşhur arabaşı yemekli ev sohbetleri bizim vazgeçilmez lezzetimiz olmuştu.
Okuldaki arkadaşlar ve komşularımız çocuk gönderirler,-Hocam gelsin arabaşı içeceğiz derler,onları kırmak olmaz tabii,koşa koşa giderdik...
Yozgata geldiğimde altmış olan kilomun seksene çıkmasında bu arabaşı yemeğinin bir katkısı oldu muydu,bilmiyorum ama, ye hocam kilo yapmaz,zayıflatır bu yemek diyorlardı.
1991 yılı ağustos ayında askerliğimi yapmak için bir yıl süre ile ayrıldığım kasabaya 1992 yılı eylülünde evimi taşıyarak geri dönüş yapmış,eski okuldan bozma birkaç odalı dört ailelik lojman binasında o çok sevdiğim arkadaşlarla,müdür,müdür yrd.ve diğer iki öğretmen arkadaşımla komşu olmuştuk..
İlk iş olarak rahat bir ulaşım sağlamak için aldığım araba ile o sıralar üç ay süre ile onbeş gün hastanede,onbeş gün evde tedavi gören eşimi hafta sonları Yozgat’tan gecenin bir vaktinde daha sonra Atatürk yolu olarak adlandırılan,o zamanlar stabilize olan engebeli yolda korkmadan yoldaki tanıdığım öğretmen arkadaşların köydeki evinide ziyaret ederek dönerken,aracımın yolda arızalandığını bilmezdim...
Yozgatın kışı çetin olur,yüksek dağlarla çevrili olan Yozgattan Osmanpaşa Kasabasına kadar kar kış kıyamet olurken,Yozgatı geride bırakıp Kırıkkale’ye dönerkenYerköy’den sonra kışı göremez,karlar kendini yağmurdan erimiş topraklara bırakırdı.
Yozgat’ın merkezinde bulunan aynı okuldan devre arkadaşlarımı,Kırıkkaleli hemşerileri Yozgat öğretmenevinde ziyaret ederek,Çapanoğlu Beylerinin yaptığı Büyük Camide namazımızı kılar,S.abinin dükkanında biraz dinlendikten ve alışveriş yaptıktan sonra kasabaya dönerdik...
Yozgatın güneyinde bulunan Çamlık,çerisinde bir kaç defa piknik yaptığımızı,çeşmede iki ayrı lüle olduğu,kumları döktürmeye yararlı olduğu bugün gibi hatırımdadır...
30.08.2013//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU***