- 532 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İnkar
İnkar
Anlamlar üzerinde biraz gezinelim!
“İnkar” dendiğinde neden hemen “Din inkarı” akla gelir? Oysa inkar, her alanda mümkün ya da geçerli… Bildik din taraftarları inkarın özellikle din alanında kullanılmasına bayılırlar çünkü “Din inkarını” da “Tanrı inkarı” gibi göstermek işlerine gelir! Oysa kendileri de başka dinlere “Batıl” der ve inkar ederler! Uzatmayım, anlaşıldı…
Bir şeyi inkar etmek veya kabul etmek için o şeyi bilmek gerek! Bilinçsiz inkar ile bilinçsiz kabul aynı kapıya çıkar! Bakınız inkar da kabul de bilinçle olur! Bilim adamları bir şeyi iddia ederken yıllarca uğraşır ve deneylerle bunu ispatlamaya çalışır ve sonucu bilinçli olarak açıklarlar. Bir şeyi reddeden, inkar eden bilim adamı da aynı şekilde deneysel olarak ya da teorik olarak ulaştığı bilinçli veriyi açıklar!
Günümüz insanı “İnkar” konusunda bildik dinsel alanda hapis kaldı! Bu nedenle çokları inkar ve kabul kavgası yapıyormuş gibi görünüyorlar. Bu kavganın kayıkçı kavgası olduğu açık. Çünkü çoğunlukla inkar edenler de kabul edenler de zır cahil. Söyledikleri de bilinçsiz ezber nakil kusuntular…
Bakınız inkar da kabul de bilinçli olmalı dedim, bilinçsiz inkar veya bilinçsiz kabulün sonuçları felaket! Mesela bilinçsiz kabul radikal taraftarlığa ve devamında militanlığa yol açar. Geri toplumlardaki görünen hal budur! Bilinçsiz inkar ise saçma sapan davranışlar ile insanların doğal davranışlarına saldırmak şeklinde açığa çıktı, çıkıyor! Bu iki güruh kayıkçı kavgası eder durur. Çünkü ikisi de bilinçsizdir! Bilinçsiz kabul edenler boşluğu militanlıkla doldurmaya çalışırken, bilinçsiz inkarcılar boşluğu ileri aşamada saçma sapan din taraftarlığına düşerek gösteriveriyor. Çünkü bilinçsiz inkar etti, boşluk bıraktı; o boşluk da saçma sapan din taraftarlığı ile dolacak. Eski inkarcı eleman saçma sapan din savunucusu konumunda sahte savunmalarla boşluk doldurmaya çalışacak. Nafile… Sağlam delillerle bilinçli inkar etmedikleri için inkar noktasında geri düşüp din savunmaları bu yüzdendir! Savunduklarını da eğreti yapacaklarından kuşku yok! Eğreti din savunucularının da siyaset, para, şehvet (kadınların erkek, erkeklerin kadın peşine düşmesi) ve mal derdine düşmeleri kaçınılmaz elbet! Hatta bu öyle bilinçsiz olur ki karşıt fikirdekilerle aynı şeyleri yapmaya başladıklarını hissederler ve kendilerini inançla kurtarmaya istisna etmeye çalışırlar. Yani inkarcılarda ayıpladıkları şeyleri kendileri yapınca sayılmıyor ve Tanrı ayrıcalık yapıyor adeta! Ahmaklık böyle bir şey işte…
İnkar konusunu yine dinsel alanda açalım. Din inkarı ile Tanrı inkarı aynı mıdır! Elbet aynı değildir! Bir insan Tanrıyı kabul edip sonradan çıkma dinleri kabul etmeme yolunu seçebilir! Tüm dinlerin sonradan çıktığı konusu bir önceki yazımda var. Adem ilk zamanlar dinsiz idi. Kalabalıklaşınca dine gerek oldu gibi… Uzatmayım. Bir başkası da direk Tanrıyı inkar edebilir! Yeter ki bilinçli olsun bilinçsiz olursa ne olur bilirsiniz. Bilinçsiz din inkar eden, zamanla inanç savunmaya başlar ki boşluk doldurmak amaçlı. Bilinçsiz Tanrı inkar eden de süreçte din savunmaya başlar çünkü inkarında yeterli süreci yaşamamıştır! Şimdi Muhyiddin İbn-i Arabi’nin meşhur “Arif için din yoktur” mealindeki sözüne bakalım. Ne diyor? “Arif için” diyor! Her alanda süreci tamamlamış olan, yani bilinçli olan kişi ariftir. Bu kişi hangi durumu işaret etse samimidir. Çünkü işaret ettiği duruma bilinçli olarak gelmiştir. İster dini inkar etsin, ister kabul. İki durumda da bilinçli olacaktır, zararı olmaz! Dinsel kabuller, yüzeysel ve bilinçsiz olursa felakete sürükler bunu özellikle Orta Çağ’da gördü insanlık, şimdiki yansımaları ise görüyorsunuz! Bilinçsiz inkar ise onu da gördük. İnsanların kıyafetine kadar karışan bir kaba, bilinçsiz, cukkacı sınıf oluşuvermişti. Bilinçsizleri yine bilinçsizlere havle edip (Onlar birbirini iyi bilir ve ezeli düşmandırlar, kayıkçı kavgaları bitmez!) konuya dönüyorum. “Arif için din yoktur” bu aşama için dinin tamamen öğrenilmesi gerekir, hatta tüm dinlerin ya da tüm dinlere ait bilgilerin hazmedilmesi gerekir! Benzetirsek bu aşama en üst aşamadır yani mevcut din adamlarını geçmiş olmak gerek bu aşamaya gelmek için yoksa çiğ olur, süreç tamamlanmadan bu hal taşınamaz. Zırvalamalar olur. Aynen inkar edenlerin süreç içinde zırvaladıkları din bezirganı oluverdikleri gibi olur. Bu hali yaşamak için bilmek gerek…
Son tahlilde; insanlar genel olarak inandığı kabulü yaşar! Yani inandığı şekilde tercihlerini belirler! Bilinçli olan insanlar da inancını bilince çevirip bilinçle tercih yapmayı uygun bulur! Bu nedenle bilinçsiz olanların inanç ya da inkar halleri sahtedir! Ortalıkta eğrelti durur. Bu nedenle birbirlerini sevmezler! Kavga edip dururlar ama bu kavgalarında asıl zararı figüranlar görür! Bu bilinçsiz kavgacıları figüran olarak kullanan egemenler en azından kullandıkları insansılardan daha bilinçlidir! Bilinç derecesine göre kullanım şekillenir. Bakın uyanış “Bahar” aslen zihinlerde olacak! Sokaklarda kazip olanı yani yalan olanı görünür. Aslı zihinlerde…Güneş doğmadan önce bir aydınlık olur buna “Fecri kazip” denir yalancı fecir; sonra fecri sadık olur, aydınlanır her yan! İşte sokaklardaki yalan baharın ardından gerçek bahar uyanış gelecek! Başladı, sokaktakileri değil zihinlerdeki baharı müjdeliyorum…
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.