- 1763 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
ZEYTİN AĞACI
Bu yaz, ağaçları duyabildiğimi keşfettim. Eskiden, ben onlarla konuşurdum ama seslerini duyamazdım. Asırlık ağaçlara ise başka bir aşkım vardı. Onların görmüş geçirmişliklerine saygı duyar, her şartta dimdik hayatta kalabilme mucizesine tanrısal bir anlam verir, önlerinde tapınma ihtiyacı hissederdim. Artık yaşım mı kemale erdi, yoksa konuşmalarıma mı karşılık vermek istediler bilmiyorum, Cunda Adasında zeytinlikler arasında gezinirken bir ağacın benimle fısıltıyla konuştuğunu duydum. Daha çok beynimle duyuyordum onu kulağımla değil. Bir zeytin ağacı dedim ama, aslında birbirine sarılmış iki zeytin ağacıydı onlar. Biri daha güçlü ve iri diğeri ise daha narindi. Öyle sarılmışlardı ki birbirlerine, aralarındaki boşluk kalp şeklini almıştı. Narin olan büyük bir teslimiyet içinde diğerine yaslanmış, kendini adeta onun iradesine bırakmıştı. Dalları dallarına, yemişleri yemişlerine karışmış, huşu içinde adeta aşk yaşıyorlardı. Gün batımı bastırmış, duydukları haz kızıla bürünüp çepeçevre sarmıştı gövdelerini. Aman durun sakın, her gördüğü nesnede cinselliği çağrıştıran insanlar gibi ‘’bu iki zeytin ağacının aşkının içine tükürürüm’’ demeyin, onların aşkı tanrısal bir beraberlik, kutsal bir dayanışma, sarılmaları ise tam bir sanat eseriydi.
‘’ önce topraktan başımı ben çıkardım. Önce gökyüzünü ben gördüm’’ dedi güçlü olan.
‘’tutunmaya çalıştım toprağa. Güneşi ilk gördüğümde, incecik gövdemdeki narin yapraklarımı ısıttım. Sabah şebnemleri beni suladı. Güçsüz bedenimle, rüzgârlara, sağanaklara göğüs gerdim, Köklerimi derinlere derinlere göndererek dik durmayı öğrendim. Boy attım. Ancak o kadar yalnızdım ki,
Doğanın güzelliğinin tadını çıkaramıyordum. Güzellikler dillendirilemezse, hiçbir anlamı kalmıyor. Diğer ağaçlar benden çok uzakta ve daha yaşlıydılar. Kendimi güvensiz hissediyordum. Bu kadar küçük bir zeytin ağacı iseniz, kendinizi her an tehlikede hissedersiniz.
‘’ah diyordum, ne olur benim de yanımda yaşıma uygun bir ağaç olsaydı’’
‘’Yaradan duymuş olmalı ki; onu, bir şafak vakti, yağmur sonrası, buhar fışkıran ılık topraktan başını çıkarırken gördüm. Hemen yarım metre uzağımdaydı. Küçücük, şaşkın ve korku içindeydi. Bunu rüzgâr olmamasına rağmen, titreyişinden anladım.
‘’merhaba, hoş geldin korkma’’ dedim yavaşça, ‘’ben buradayım seni korurum’’
Yüzünü bana çevirdi ve gökyüzünü yeni görmüş incecik bedenini hafifçe bana doğru eğdi. Köklerini toprağa öyle gönderdi ki, dimdik değil, hep bana eğilmiş vaziyette büyüdü. Seneler geçtikçe, bana daha çok yaklaştı, ama hep narin hep korunmaya muhtaçtı.
Birbirimize o kadar yakın yaşamaya başladık ki kokularımızı hissediyor, hafif esintilerde yapraklarımızla öpüşüyorduk. Birlikte büyüdük, birlikte meyve verdik ve uzun seneler birlikte yaşadık. Her kuvvetli rüzgârda eğri gövdesi sarsıntı geçiriyor, bana doğru biraz daha eğiliyordu. Ta ki kışın en soğuk gecesinde o kuvvetli poyraz esinceye kadar. Sarsılıyorduk. Dallarımız rüzgârın şiddetiyle yerlere kapaklanıyor, gövdemiz, kökünden sökülecek gibi sallanıyordu. Benim gövdem dimdikti. Ancak onun dayanacak gücü kalmamıştı. Ağırlık merkezi kaymış bana doğru düşüyordu. Bir yandan rüzgârla mücadele verirken, diğer yandan dallarımla yakalayarak kucağıma düşmesine yardımcı oldum. O da bütün gücünü kullanarak kuvveti tükenmiş dalları ile gövdeme can havliyle sarıldı. Acımasız Poyrazın elinden onu koynuma alarak kurtarmıştım. Sabah gözlerimi açtığımda kollarımın arasında güven içinde uyuduğunu gördüm. Yavaşlamış rüzgâr, yapraklarını nazlı nazlı dalgalandırıyordu. Dallarımızın birbirine dolanırken kalp şeklini aldığını hayretler içinde gördüm. İkimiz de mutluluk gözyaşlarına boğulduk.
Ogün bu gün birlikte koyun koyuna yaşıyoruz ve aşkımızın meyvelerini bizi sevenlere sunuyoruz.
Hasat zamanı meyvelerimiz toplanırken duydum;
‘’bu iki zeytin ağacının zeytinleri çok beğeniliyor ve yağı bol, ama hiç anlamıyorum, yıkılmış küçük zeytin ağacı daha çok meyve veriyor ve meyveleri o kadar lezzetli ki’’ diyorlardı.
Acaba bu lezzetin kaynağı sonsuz aşkımız ve birbirimize her zorlukta koşulsuz desteğimiz mi?
Ne dersiniz?
AYTEN TEKİN
YORUMLAR
betonlaşmanın çoğaldığı günümüzde gelecek için ağaç dikmeli ve ağacı sevmeliyiz,yüreğinize sağlık,kutlarım.
Ayten Tekin
Ağaçlar konuşurlar, bende güzel sohbetlerini dinledim. lakin sizin dinlediğiniz sohbet bir efsane gibi,
hassas yüreğinizi ve kaleminizi kutlarım, selamlarımla.
Ayten Tekin
Kelimelere yüklediğimiz anlamlar yaşam algılarımızla doğrudan doğruya ilişkilidir. Zeytin veya zeytin ağacı dediğinizde bazıları için çok fazla anlam ifade etmezken, benim gibi geçimini zeytinden sağlayan bir ailede büyümüş biri sayfalar dolusu konuşabilir. Zeytin her şeyden önce berekettir, zeytin dalı barışın simgesidir, meyvesi hasat zamanında acıdır, kendisi ayrı, yağı ayrı şifadır. Zeytin aşktır, sevgidir. Kasım Aralık gibi yapılan yorucu hasat dönemi bile ayrı bir keyiftir. Zeytin bir sene iyi mahsul verir, bir sene daha az. Genç fidanların gövdesi genç kızların teni gibidir, narin ve yumuşak. Zeytinin yaprakları bile diğer ağaçların yeşiline benzemez. Bir başkadır zeytin ağacı. Öyküler yazdırır insana, tıpkı sizin gibi...
Tesadüfe bakınız ki bu yıl 16 - 20 Eylül arası gecikmiş tatilim için Cunda adasını seçtim. Otel rezervasyonum vs. tamam. İnternetten orada neler yapmalıyım, nerelere gitmeliyim gibi araştırmalar yapıyordum. Şimdi bu sevgili ağaçları görmekte farz oldu.
Sorunuzun cevabına gelince...
Eğer arada aşk varsa meyvesi mutlaka güzeldir. Aşkla yapılan her şey güzeldir.
SARMAŞIĞIN AŞKI
Biri gül ,
Biri sarmaşık .
Biri dikenli .
Biri sırnaşık .
Nasıl da ..
Sıkı fıkı olmuşlar .
Hangisinin gövdesi ,hangisinde .
Su sızmıyor aralarından ..
Kıskanmadım desem yalan...
Zeytin ağaçının küçüğünü sahiplenmesi kol kanat germesi eski yazdığım bir şiirim aklıma geldi.
Tebrik ederim saygılarımla.