- 2128 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
AHLAT’TA SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRASLARIMIZ!!!
Ahlat kültüründe, soyut kültürel miraslarımızı incelediğimizde, geleneklerimizin göreneklerimizin, hayatın içinde ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu görürüz. Uzun bir tarihi geçmişe ve köklü geleneklere sahip olan ilçemiz, somut olduğu kadar, soyut geniş ağlı kültürel mirasa da sahiptir
1.Evlenme İle İlgili Gelenekler
2.Doğum İle İlgili Gelenekler
3.Sosyal Yaşamla ilgili Gelenekler
4.Bayramlarla İlgili Gelenekler
5.Ölüm İle ilgili Gelenekler
6.Ahlat’ta Halk Doktorluk Gelenekleri
7.Ahlat’ta Hayvancılık Gelenekleri
8.Ahlat’ta Giyim Kuşam Gelenekleri
9.Ahlat Halk Edebiyatında Kültüründe Efsaneler, Masallar( haketler) Ninniler,Türküler,Şiirler, Atasözleri, Deyimler
10.Yemek Kültürü ile ilgili Gelenekler
Bu tür gelenekler doğumdan başlayarak, beşiğe atmaya, kırkın çıkmasına,çocuk görmesine ,kurşun dökmesine, diş hediğine, hastalığına, askere uğurlanmasına, kız istemeye, söz kesmeye, nişan yapmaya, on beş görmesine,ağır görmesine, düğününe ,kına gecesine, gelin almasına, düğün gecesine kadar uzar gider.
Askere uğurlama törenleri, Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi Ahlat’ta da dua ve mevlit gibi dini olgular, davul zurna eşliğinde yolcu etme gibi ananevi törenlerle bir öğünme ve gurur duyma olgusuyla toplumumuzun askerlik sevgisini sergiledikleri önemli törenlerdir.
Söz kesen ya da nişan yapan gençlerin aileleri arasında bayram ve özel günlerde hediye alayı düzenlenmesi, sesli olarak çevreye durumun ilan edilmesi hem geleneksel hem de dini açıdan fevkalade önemli bir olguyu yaşatmaya sebep olan durumdur.
Ahlat kültüründe en önemli olgu düğünlerimizdir. Düğünlerimizde öyle davetiye yazdırmakta yoktu. Birisi tutulur kapı kapı dolaşıp tüm eş dost ayırt edilmeden düğüne davet edilirdi. Düğünler Cuma akşamından başlar.Cuma günü akşamındaki etkinliğin adı “un akşamı” dır. Kız evinde de müzikle kendi aralarında eğlenirken, oğlan evinde davul zurna eşliğinde çalıp oynanır. Sıra düğün çöreği için un elemeye gelir .Elekle genç kız ve genç erkekler sırayla temsili un eleyerek halaya devam edilir. Hamur akşamına öyle davet beklenmeden gelinir. Gelirken de yağ, şeker, yumurta, süt getirilir. En son olarak damat adayı unu eler ve eleği duvara asar.”Unumu eledim,eleğimi duvara astım” deyimi ile bekarlığa veda etmektir aslında. Daha sonra akşamdan yoğrulan düğün çöreği ( düğün pitiği) hamuru, sabah erkenden fırına yollanıp, en geç öğlene kadar pitikler pişmiş ve evdeki temiz örtülerin üzerine serilmiştir
Cumartesi sabahtan oğlan evine şerbet yapımı için bir torba şekerle beraber “şeker kırmaya” gidilir. Damadın yakın masrafları sağdıçlar tarafından karşılanır. Şekeri götürene bahşiş verilir, kız ve oğlan evinden karşılıklı iki genç şekeri şeker makası ile kırarlar. Kız tarafına oğlan evi, oğlan tarafına da kız evi bahşiş verirler.
Hele düğünlerin vazgeçilmez şahsiyetleri “sağdıç ve toy beyi” geleneği ne güzeldir. Toy beyi damadın yakın akrabasından seçilir, özellikle amca olması tercih edilir. Toy beyi düğünün nerede ise tüm Pazar gecesi yatsı namazı sonrasına, damat kapatma geleneğiyle sona erer ki, her bir ayrıntısı törelerimizin unutulmadığını gösteren çok önemli geleneksel uygulamalardır.
Toy beyi düğünün nerede ise tüm bahşiş işini karşılar. Hele gelini kapından çıkarırken kapı bağı ve bel bağlama geleneklerinde en çok aranılan şahıstır saygıdeğer toy beyleri. Damadın iki sağdıcı olur Ahlat kültüründe, gelinin ise bir yengesi olur. Sağdıçların birisi evli birisi bekar olur. Sağdıcın görevi şeker ezmeden başlar düğün gecesine kadar da devam eder. Hele damadı çalıp sağdıçtan bahşiş alma ne güzel bir gelenektir.
N e güzeldir düğünü yaptıktan sonra gelin, oğlan evine geldikten sonra koltuğa verilir daha sonra gelin odasına alındıktan sonra kucağına bir erkek çocuk oturtulur. Çocuğun olsun hem de erkek çocuğun olması arzusu geleneğe dönüştürülmüştür. Özellikle kalabalık ailelerde bu gelenek soyun yürümesi için çok yaygındır. Özellikle doğumda erkek çocuğun doğumu daha farklı karşılanır. Evlilik törenlerine bağlı gelenekler düğünle sona ermez. Düğünün ardından yakın akrabalar düğün evine çeyiz bakmaya gider giderler.
Ahlat kültüründeki bir diğer olgu ölüm ile ilgili inanışlar ve geleneklerdir. Ölen kişinin gece ev içinde yatırılması ve sabaha kadar başucunda beklenmesi, yıkanması, ev önünde helallik alınması, defnedilmesi, yedinci gününe kadar akşamları evde Kuran okunması ve yedisinin yapılması, devir ve iskat, kırkı, elli ikisi ve seney-i devriyesi gibi dini uygulamalarla geleneksel hayatın bütünleşmesinin en güzel örneğidir
Ahlat kültürünün can damarını oluşturan en önemli kültürel veride dua ve beddualarımızdır.
Dua ve beddualara kişinin hem iyiliği yönünde hem de kötülüğü yönünde söylenen sözlü kaidelerdir.
*Allah hayırlı uğurlu ede. * Bahtın ağ ola.
* Elin atasan altın gele. *Hızır imdadına yetişe.
*Ömrün uzun ola
gibi yüzlerce ne güzel dualarımız vardır.
Ama bunun yanında Ahlat kültüründe can yakıcı beddualar vardır ki, yıllardır söylenir durur.
*Ağzından burnundan gele. * Gorbagor olasan.
*Toprak başına. *Gözlerin avucuma aka.
* Evin yıkıla. *Gidişin ola dönüşün olmaya.
*Gözlerin habbe çöke. *Gün görüp devran sürmeyesen.
*Sesin sallar altından gele *Kınan tasında kala
gibi yüzlerce beddualar var ki Allah korusun :)
Teknolojinin değişip gelişmesi ile yetişkin ve çocuklar arasında ciddi anlamda uçurumlar meydana gelmişti. Özellikle eskiden dedelerimizden ninelerimizden dinlediğimiz o efsanelerimiz yok mu, dillere destan efsanelerimiz. Abdurrahman Gazinin Şehit Edilmesi, Malhan Kıra Efsanesi, Dede Maksut Efsanesi, Hasan Padişah, Kırk Kardaş, Emir Sultan, Sihirli Hoca Efsanesi, Deniz Garısı, Şubat,ne güzeldir. Anlatılan hikayeler masalların nesilden nesile aktarılması için, yazılı kaynaklara ihtiyaç duyulmaktadır. Ahlatla ilgili bu efsanelerinin derlenip toparlanması, gelecek nesillere aktarılması sağlanmalıdır.
Hele o güzelim maniler yok mu, nesilden nesile aktarılıp özelliği bozulmayan maniler. Bazen konusu aşk, bazen gurbet, ayrılık, gibi konular işlenmiştir ince ince.
* Çubuğum ark içinde * Kaynanalar yılandır * Mektup yazdın karadan
Dönüyor çark içinde Her sözleri yalandır Dağlar çıksın aradan
Kurban olam o boyan Gelinler mor çiçektir Nolur bizi kavuştur
Dolanir halk içinde Her sözleri gerçektir Yeri göğü yaradan
Ahlat sözlü kültüründe birisi de bilmecelerdir. Soğuk kış gecelerinde guzine sobanın başında annemin bilmece soruşunu hatırlıyorum. Amacı sanırım bizi oyalamaktı ama, hala benliğimde derin izler bırakmıştır.
* Çarşıdan alınmaz mendile konulmaz, ondan tatlı hiçbir şey olmaz ( UYKU )
*Dağdan gelir dağ gibi. Kolları budak gibi. Eğilir su içmeye. Bağırır oğlak gibi. ( SEL )
*Küçük kaşık duvara yapışık ( KULAK )
*Küçük mezar,dünyayı gezer ( AYAKKABI )
*Yol üstünde bağlı sandık ( MEZAR )
Gibi ne güzel bilmecelerimiz vardır
Ahlat kültürünün değişmeyen olgularından birisi de atasözlerimizdir. Ahlatta yoğun bir biçimde atasözleri kullanılır.
*Ağayı hatın aldım, belayı satın aldım
*At at olanda sahibi mat olur
*At atın yanında kalanda ya huyundan alır ya tüyünden
* El eli yıkar el döner yüzü yıkar
Gibi yüzlerce atasözlerimiz vardır halka mal olmuş.
Ahlat kültürel miraslarımızdan birisi de muhakkak ki yemeklerimizdir. Yemek kültürü yaşam tarzımızla eş değerdir. Tarımla ve hayvancılıkla geçinen bir toplum olduğumuzdan dolayı yemeklerimizin çocuğu tahıl ve ete dayalıdır.
Ahlatta mutfak kültürü çok önemlidir. Mutfak düzeni, sofra kültürü, kullanılan araç gereçler, geleneklerle beslenme arasındaki ilişki çok güzel işlenmiştir.
Yörede yemek kültürü iki şekilde olur. Bunlardan birincisi Ailevi özel günler, diğeri de toplumsal özel günlerdir. Her ne olursa olsun yemeğe verilen önem farklıdır Ahlatta. günde üç öğün adeti hiç değişmemiştir. Davetsiz gelen misafire saat kaç olursa olsun yemek ikram edilir. Anne baba ile sofraya oturma geleneği hala hakimdir.En önemli yemeklerimiz içki köftedir ki herkes tarafından sevilir ve yenir. Ufak köfte, yoğurtlu köfte, ciğer taplaması, çorti köftesi, kabak dolması, domatesli şile, turşu aşı, ayran aşı, halim aşı, keşkek, çorti, gibi çok güzel ve hala yapılan değişmeyen yemeklerimiz meşhurdur.Ayrıca unla yapılan saç ekmeği, yandır ekmeği, çörek, fetir sofralarımız süsleyen nadide yiyeceklerimizdendir. Bu yiyeceklerin yapımında kullanılan araç gereçler teknolojinin değişimi ve gelişimi karşısında yenilmiştir. Bir goç- satırın verdiği içli köfte tadı bulunmaz ama hala bazı mahallelerimizde nostalji eser olarak saklanmakta. Bir nehre ( yayık ) ayranının tadı hala damaklarımızda. Tandırda pişen ayran aşının is kokusu hala damağımızda saklı. Hele çömlekte pişen lahana dolmasının tadı en pahalı düdüklüde yok.
İşte gelişen teknoloji belki bizim iş ve işlevlerimizi kolaylaştırdı ancak; bunun yanı sıra lezzet olgumuzu da alıp götürdü.
Tüm bu saydıklarım şüphesiz geleneksel tören ve uygulamaların tamamı değildir. En çok bilinen somut örnekleridir. Büyüklerimizden kalan kültürel mirasımızdır.
Halkın arasına girerek, onlarla bütünleşerek anlaşılacak geleneksel törenlerin yaşatılması, sosyal ve kültürel hayatımızın toplumsal şuura katkı sağlayan en önemli kültürel mirasımıza sahip çıkılması toplumsal vazifelerimizdendir.
Milli hafızayı taze tutmak ise toplumu birbirine kenetleyen daha önemli geleneksel unsurlarımızdandır. Kültürel miras değerlerimiz, toplumu ayrıştıran değil, zenginleştiren kültürel miras olarak yaşatıldığı sürece“bizi, biz yapacak” değerler kümesini oluşturur.
“Kentlilik kültürü” ya da aidiyet duygusu…
Tüm çağdaş toplumsal hastalıkları ortadan kaldıracak bir ilaçtır.
Bu aynı zamanda “ortak şuuru” oluşturma çalışmasıdır.
Böylece toplum hayatımıza kattığımız dinamizm, insan hayatına mutluluk yükleyecek unsurlar taşırken, insanlarımızı çağımızın teknolojik baskısı altında ezilmekten kurtarmış oluruz.. Bir kente göç eden tüm farklı etnik unsurların somut olmayan kültürel değerlere paydaş olması, o kentin geçmişine, şimdiki durumuna ve geleceğine sahip çıkması anlamına gelir.
Böyle bir sahiplenme cemiyet hayatında birlik ve beraberliği oluşturan bir maya görevi yaparken aynı zamanda ekonomik yönden girdiler de sağlayacaktır.
Kültürel miraslarımızın ışığında Sağlıcakla mutlu kalınız
Birgül OTLU
YORUMLAR
Kültürel miraslarımızın ışığında Sağlıcakla mutlu kalınız,,,,,Selçuklu diyarının sesi..Oralar mogol işgali görmemiş ,,,gerçi bir tane kaçmış gitmiş diye yazar tarih belgeleri...
Yüreginize ve kaleminize saglık..Bizi biz yapan bu gelenk ve degerlerimizi özellikle genç nesillere özümsetmeliyiz onlara aman bunlar demode moda deyimini söyletmeden..